The Grand Budapest Hotel


The Grand Budapest Hotel
imdb83
Top250'ye kafadan giren filmler
Muhteşem bir kadroya sahip filmler = Eskiden Tim Burton Batman'leri böyleydi, o an gündemde en üstlerde yer alan ünlülerin tümü oynarlardı. Bununla ilgili bi sitkom'da şöyle bir espri vardı:
- E ödül törenine hiç bir ünlü gelmemiş
- Büyük ihtimalle Batman çekiyorlardır
Bu filmin şöhretlerden oluşan figüran ordusu bunu hatırlatmıştır.

Film yönetmenlik, sanat yönetmenliği, oyunculuk, makyaj, kostüm olarak son on yılın değil belki sinema tarihinin en iyi filmi.
Filmin handikapı, klişe konusu, bilindik esprileri ve tahmin edilebilir sarmal öyküsü.
Yine de sevilen karakter, sevilen tema seçilmiş. Arka plandaki o muhteşem çalışma kafa karıştıran orjinal bir tema ile boğulmak istenmemiştir. Film tam bir baş yapıttır.




Kadro gerçekten muhteşem, her biri karede gözüktüğünde tipine gülmemek için zor tutuyor insan kendini.
Filmin dekorları öyle bir simetri ama jilet gibi simetri (Adrien Brody'nin burnu hariç) ve düzenliki insanın delirmemesi içten değil.
Renkler ve doku insanın filmin içine girip yaşama isteği uyandırıyor.

Bu baraj Atatürk Barajından daha pahalı esprisi vardır ya,
Bu filmin de kadrosu sinema tarihinin en pahalı kadrosu olabilir.

* Bir tiyatro manyağı olarak, sanat yönetmenini ekstradan kutlamam gerekiyor. Dekor filmi baş yapıt yapmış ve tam bir tiyatro havası ambiansı yaratmıştır



Beyaz Perdede en sevilen karakter şu değil midir, hafif hovarda, yaşamayı bilen ve maksimum zevk almaya çalışan, işinde disiplinli, işini çok çok çok iyi yapan, işinde profesyonelce yaklaşan (kiralık katil ya da ülkenin kontra gerillası bile olsa), entellektüel, muhabbeti iyi, her gittiği yerde kendini sevdiren ve en önemlisi askerden, faşizmden, ötekileştirmeden, ayrımcılıktan nefret eden.
İşte bu filmin ana karakteri aynen böyle biridir.
Filmde seyirciye zevk veren de ana karakterimiz başı sıkıştığında o kadar çok seveni olduğunu anlıyorsunuz ki, düşman çatlatıyor. = Sinema tarihinde böyle filmler var, hatta türk filmleri vardır, mahallenin tümü esas oğlana karşı esas kızın prenses olduğu izlenimi vermeye çalışırlar, organize olurlar falan.

* Duru bir anlatım, gösterişli dekorlar, her biri kendi filmlerinde başrol oynayan figüran ordusu, çapaksız, tertemiz kadrajlar uzun yıllar listelerden düşmeyecek bir Wes Anderson filmi.
Bence Wes Anderson'un en iyi filmi.

* Wes Anderson filmlerini sevmeyenler sıkılanlar için bile muhteşem film.

* Filmin senaryosu Stefan Zweig'e dayandırılıyor. Stefan Zweig ikinci dünya savaşının karamsarlığını Satranç eseri ile anlatmış ünlü bir yazardır. Bir muhabir olarak gittiği Rio Festivalinde 1942'de intihar etmiştir.
İntihar mektubunda Almanların yarattığı kaostan memnun olmadığı anlaşılıyor:
"kendi isteğimle ve bilinçli olarak hayattan ayrılmadan önce son bir görevi yerine getirmeye kendimi mecbur hissediyorum. bana ve çalışmalarıma böyle iyi ve konuksever şekilde kucak açan harikulade ülke brezilya'ya içtenlikle teşekkür etmeliyim. her geçen gün bu ülkeyi daha çok sevmeyi öğrendim. benim lisanımın konuşulduğu dünya bana göre mahvolduktan ve manevi yurdum avrupa'nın kendi kendisini yoketmesinden sonra hayatımı yeni baştan kurmayı daha fazla isteyebileceğim bir yer daha yoktu.
ama hayata 60 yaşından sonra yeni baştan başlamak için özel güçlere ihtiyaç var. benim gücüm ise uzun yıllar süren yurtsuzluğum sırasında tükendi. böylece ruhsal çalışması her zaman en büyük sevinci ve bireysel özgürlüğü bu dünyanın en büyük nimeti olan bu hayatı, zamanında ve dimdik sona erdirmek bana daha doğru görünüyor.
bütün dostlarımı selamlarım! umarım uzun gecenin ardından gelecek olan sabah kızıllığını görebilirler! ben, çok sabırsız olan ben, onların önünden gidiyorum."

Sinemanın çok sevdiği materyaller çok estetik bir biçimde sunulmuştur:
Tren - Sigara - Akıl Hocası - Eski tip asansörler - Bir tepede duran otal malikane ...






Hiç yorum yok: