Short Term 12



Short Term 12
2013
imdb80


* Ağır Psikolojisi olan filmler.

2013 Yılının en iyi Bağımsız Filmi
2013 Yılının en iyi Drama Filmi
BKNZ: 2013 Yılının En İyi Filmleri


* Bol ödüllü filmler:
32W 54N
Bağımsız film ödüllerinden en iyi senaryo ödülü dışında çok ciddi bir ödül alamamasını 2013 yılının sinema olarak güçlü bir yıl olmasına bağlıyorum.

* Filmlerde anlatılan Muhteşem Hikayeler:
- Filmin ana teması ile de örtüşen bir hikaye -


Bir varmış bir yokmuş.
Okyanus yüzeyinin millerce altında Nina adında genç bir ahtapot yaşarmış. Nina zamanının çoğunu taşlardan ve deniz kabuklarından garip şeyler yaparak geçirirmiş. Çok mutluymuş. Ama sonra bir pazartesi günü bir köpekbalığı gelmiş. "Adın ne senin?" demiş köpekbalığı. "Nina" diye yanıtlamış o da. "Arkadaşım olmak ister misin?" demiş köpekbalığı. "Tamam. Ne yapmam gerekiyor?" demiş Nina. "Pek bir şey değil. " demiş köpekbalığı. "Kollarından birini yememe izin ver yeter. " Nina'nın daha önce hiç arkadaşı olmadığından acaba bu arkadaş olmak için yapılması gerekenlerden mi diye düşünmüş. Sekiz koluna bakmış ve bir tanesinden vazgeçmenin çok da kötü olmayacağına karar vermiş. Bir kolunu yeni ve harika arkadaşına bağışlamış. O hafta Nina ile köpekbalığı her gün birlikte oynamış.
Mağaralar keşfetmişler, kumdan kaleler yapmışlar. Çok çok hızlı yüzmüşler. Ve her gece köpekbalığı acıktığında Nina, yemesi için bir kolunu daha vermiş. Pazar günü tüm gün oynadıktan sonra köpekbalığı Nina'ya çok aç olduğunu söylemiş. "Anlamıyorum. " demiş Nina. "Altı kolumu çoktan verdim. Şimdi bir tane daha mı istiyorsun?" Köpekbalığı ona arkadaşça bir tebessümle bakmış ve "Bir tanesini istemiyorum" demiş. "Bu sefer hepsini istiyorum. " "Ama neden?" diye sormuş Nina. Köpekbalığı da: "Çünkü arkadaşlar birbirleri için böyle yaparlar. " diye yanıt vermiş. Köpekbalığı yemeğini bitirdiğinde çok üzgün ve yalnız hissetmiş. Birlikte mağaralar keşfedeceği, kumdan kaleler yapacağı, çok çok hızlı yüzeceği birine sahip olmayı özlemiş. Nina'yı çok özlemiş. Bu yüzden başka bir arkadaş bulmak için çok hızlı yüzmüş.



* Sosyal yaşamda ailevi ve çevresel büyük sorunlar yaşayan çocukların rehabilete merkezinde yaşadıkları olayları anlatan bir film. Bizim bu tür sorunları çözmede ABD'nin  nasıl bir yol izlediğine dair de çok iyi ipuçları veren, belge tadında bir anlatım da söz konusu.  Ana hikayenin örgüsü, yan hikayeleri anlamlı bir şekilde ana hikayeyi güçlendirdiği, hikayelerin tümünün filmin sonunda düğümlendiği bir baş yapıt var karşımızda. İmdb puanını sonuna kadar da hak ediyor.

* Filmin en güzel yanı resimlerdi. Birbirlerinin resimlerini yapan, birbirlerine hikaye anlatırken bile hikayenin objelerini kara kalemleyen gayet güzel grafikler vardı filmi çok çok yukarılara taşıyan. 


-spoiler-
* Grace ve Jayden birbirlerinin sorunlarını çözmelerinin altında, benzer acıları yaşamalarının çok büyük etkisi var. İkisi de birbirlerini çok iyi anlıyorlar bu bağlamda. 

* Filmden çıkardığım, ve kendi hayatımda, iş yerimde de aynı şeyleri yaşadığım için söylüyorum,Asıl sorumluluk alması gerekenlerin, sorumluluk almaktan kaçınmaları
Sorumluluk alamayacak kadar yetkisiz kişilerin ise sorumluluk almaları
sorunların çözümünde temel noktalardan biri olması... Ben kendi iş hayatımda bunu çok yaşıyorum.

 Bu filmde de terapistlerin bu sorumluluğu almaması ama o çocuklarla günlerini gecelerini geçiren, onların hallerinden anlayan ve asıl yükümlülükleri yerine getiren, her işi yapan ama hiç yetkisi olmayan ve hatta terapistlerin aldıkları hatalı kararları bile sorgulamayan personelin taşın altına koyunca çözüme ulaşıldığını görüyoruz. Film bu bakımdan da çok iyi bir mesaj veriyor.

* Filmin yan hikaye olarak da ayakkaları çok üstünde duran bir sevda hikayesi var. Ana tema olmasa da ana temayı da çok güçlendiren bir yan hikaye olmuş.

Sinema'da 12 ve 7 uğuru.
Yılın iki 12 sayısının olduğu filminin de çok çok başarılı olması bu tezimi güçlendirdi.

Captain Phillips

Captain Phillips 2013
imdb79

Gerçek bir olaydan yola çıkılarak yazılan senaryo:
http://en.wikipedia.org/wiki/Maersk_Alabama_hijacking

* Türk markalarının ya da kelamının geçtiği filmler.
(Hamidiye sularından içiyorlar)

* Gayet gerçekçi çekilmiş film.

* Karşı tarafın da haklı gerekçelerinin verilmesi, filmin katma değerleri arasında.

* Güvenli ağdan çıkmış bir gemi, havai fişeklerini korsanlara doğrultmak yerine havaya atmalıdır düşüncesi, Ticari gemilerde silah olma yasağının ciddi ciddi uygulandığına tanık olmamız, somalilerin balıkçılık da dahil bir çok işte önlerinin tıkalı olduğunu söyledikleri ve empati kurduğumuz anlar... Film tüm gerçekçiliği ile bizi büyüleyen, konu ilgili avangart bir yapım niteliğinde.


= Kapringen - Fidye 2013
Danimarka filmi - Gemi kaçırma filmi
imdb72

* Aynı yıl içinde Avrupa sineması da benzer bir film çekmiştir.

White House Down




White House Down
imdb 67
2013

ikizi olan bir film
Olympus Has Fallen
(aynı sene içinde
rekabet amaçlı
aynı tür ve temada
film çeviren
film şirketleri)



Karakterden çok bilindik tiplerin kol gezdiği, bol bol saçmalamacalı, klişelerin zirve yaptığı, imkansız ötesi şeylerin gerçekmiş gibi sunulduğu bir aksiyon filmi.


Normalde, aksiyon filmlerinin içinde yan hikaye olarak duran Beyaz Saray'a saldırılması bu sefer ana tema. İki filmde bunun üzerine inşa etmişler konuyu.






Gene de aksiyon severlerin soluksuz izleyebileceği, çapaksız bol patlamalı, bol kurşunlu, bloody - kanlı filmlerden ikisi de.

Filmden bir zeka pılrıltısı beklemek lazım, ama çok zeki adamlar tarafından sahnelerin planlandığı açık...

-spoiler-
Dahiyane plan yapan kötüler, küçük bir kız çocuğu ile işleri bozuluyor, öyle ki adam kendi kurduğu bombada ölüyor, peh peh peh!

filmden replikler:
= Espri yapmayan bir Die Hard tadı yakaladım filmde.

* Jordan ayakkabı virali.

- Oolm savunma bakanını vurdun!
- İyi ya, işini iyi yapmadığını ispatlar bu durum.



The Way Way Back




The Way Way Back
2013
imdb74

* Yılın iyi bağımısız filmlerinden.

* Bir Little Miss Sunshine tadı yakalanmak istenen, bu konuda çok çok başarılı olamadığını düşündüğüm gene de ekibin güçlü ve iyi olmasından vasatın üzerine çıkmış bir parçalanmış aile ergen filmi.

= Boyhood gibi bu konuda sağlam bir baş yapıt ortaya çıkınca, ilgi olarak sürekli gerilere düşeceğini düşündüğüm film.



Filmin palyaçosu Owen karakteri (Sam Rockwell) esprileri ve tespitleri ile epey bi güldürüyor.
- Beni hayal kırıklığına uğrattın be çocuk, Geç kaldın, senin planlama ve gerçekleştirme konusunda kötü alışkanlıkların var.
- Ne?
- Kovuldun!
- Fakat ben sadece...
- Tamam sağlam bir gerekçen varmış, tekrar işe alındın ve tüm hakların iadeyi itibar ile geri verildi.
(Filmin en güzel tarafı bu diyaloglardı)


- spoiler -
* Steve Carell'in pisliği oynadığı film. İyi çıkarmış rolünü.
Ergen'imiz Steve Carell (üvey baba adayı) ile çatışırken, kendinden yaşça çok büyük bir dost edinir Sam Rockwell. İşte film bu çatışma ve uyum arasında gitgellerle devam eder.
Steve Carell'ın pislik olduğu ilk replikten daha anlaşılır. Herkesin uyuduğu yolculuk sırasında sevgilisinin ergen oğlunu aşağıyan bir şey der.
"Sen kendine 10 üzerinden kaç veriyorsun evlat"
"Ben sana 10 üzerinden 3 veriyorum"
Ergen bir de gittiği ortamda üvey ablası tarafından aşağılır, "ne bakıyorsun sapık"
Film Ergenimizin kendini o tanımadığı kasabada sevdirmesi ile sona erer ve üvey abla adayına
"ne bakıyorsun sapık" demesiyle sonlanır ve seyircinin yüreğine bir soğuk su serpilir.
Çünkü o su parkında aynı tübün içinde bir öncekini geçen ilk kişidir!




The Book Thief



The Book Thief - Kitap Hırsızı
2013
imdb76

* 2013'ün en güçlü sinematografisine sahip filmlerinden biri.
Pi'nin hayatı filminin ekibi tarafından gerçekleşmiş. Gerçekten sinemanın büyüsünü kullanmayı çok iyi biliyorlar.

* Filmin öyle ahım şahım bir ana teması olmasa'da sırf görselliği için izleneybıl. Çok titizlikle, özenerek hazırlanmış, kurgulanmış her sahne.

* Türk kelamının geçtiği filmler:
Belediye başkanı kitapların yakılması öncesi yaptığı almanca konuşmada geçmiştir.

* Almanya'da geçen, yarı almanca konuşan ingilizce film, filmin en acayip yanı buydu.

* 2. Dünya Savaşı - Nazi - Yahudi Soykırımı filmlerinden.

* 2013'ün en iyi sinema - edebiyat buluşması.
Hatta kitap sevdiren nadir filmlerden.
- spoiler - Filmde Liesel ve Kitap kurgusu:
Kardeşinin cenazesinden, Hitler'in yaktırdığı kitapların arasından, Belediye Başkanın evinden hırsızlıkla kitaplara kavuşur küçük, güzel, tatlı Liesel. En son Cennet isimli mahallede tüm sevdiklerini yitirdiğinde de yıkıntılar arasında bir kitap bulduğu gibi.

* İkinci dünya savaşında iyi masum almanlar da vardı günah çıkartması filmlerinden. Ne üvey baba, ne üven anne, ne kitap kurdu ve hırsızı baş roldeki kızımız, ne onun arkadaşı rudy Hitler yanlısı değiller ve onu sevmiyorlar.

Bana koşucu olmak isteyen çocuğun Jessy Owens olmak istemesi bunun için yüzüne çamur falan sürmesi çok abartı geldi, zaten oradan filmin bir geçek hikaye değil kurgu olduğunu anladım. Lakin anlatıcını azrail olması, ikinci dünya savaşı filmi olarak iyi düşünülmüş.

- Spoiler -
Filmin en duygulandıran sahnesi ve keşfi, mahsende gizlenen yahudi delikanlının, şehir bombalandığında herkesin sığınaklara saklandığı sahnede, özgür olması ve dışarı çıkabilmesiydi.
" 10 bin ruh bodrumda saklanıp tir tir titrerken
Bir yahudi, ona yıldızları gösterdiği için tanrı'ya şükrediyordu."




Water Diviner - Son Umut



The Water Diviner
Son Umut 2014
imdb81

* Film hakkındaki en büyük hayalkırıklığım filmin sinematografisi çok zayıf oluşu, görüntü yönetmeninin estetik bir kaygı gütmemiş olması, döneme dair çözümlerin çok ucuza mal edilişi.
(bütçeden ve gişe kaygısından kaynaklanıyor olabilir)
Bu filmin üzerine, gene küçük bir sinema seyircisine hitap eden Kitap Hırsızı BKNZ filmini izledim O da dönem filmi ama çok titiz çekilmiş ve sinematografisi çok güçlüydü. Hikayesi Son Umut'tan daha zayıftı, Trajedisi Son Umud'un onda biri bie değildi ama film kesinlikle daha başarılı kotarılmıştı. Russell Crowe'un böylesine ucuza mal edeceğini ummazdım bu filmi.



İstanbul'da da konusu geçen yabancı film.
- Kapalı çarşı çatısında koşuşturma  var mı?. - evet var.
- Tamam o zaman İstanbul'da geçen bir yabancı film diyebiliriz.

= Avustralya'nın Er Ryan'ı Kurtarmak'ı.

* Film'de hepimizi gururlandıran replik
- Mustafa Kemal'e içiyoruz.
- Neye içiyorlar?
- Türkiye'nin geleceğine...

* Filmin kendine göre spritüel şeyleri mevcut. Water Diviner zaten su aramak için kullanılan özellikle kovboy filmlerinde falan çok sık gördüğümüz çatallı sopaların adı. Filmin türkçe adının da Son Umut olması çok acı. Zaten sinema tarihinin TOP250 bilim kurgularından biri olan Children Of  Men filmini de Son Umut adı ile sinemalarda göstermişsin.
Saçma sapan yabancı film adı türkçeleştirmelerinden biri olmuş.

= Oscar Ödüllü sinemacılardan Anzak gözüyde Çanakkale Savaşı filmleri,
Mel Gibson'ın oynadığı Gallipoli

* Filmde Yılmaz Erdoğan - Cem Yılmaz ekürisine bayıldım.
İçki sofrasında, Yılmaz Erdoğan, Cem Yılmaz'ı gösterek,
"Bu adamın üç kere hayatını kurtardım, işin garibi üçü de savaş meydanında değildi." Kelamı çok güldürdü beni ve sinemada herkesi.
Bu sahne ve filmin bütününde, Osmanlı askeri gayet mert, esprili, delikanlı anlatılmış. İngilizlerin kuralları tam uygulama disiplini anlatılmış. Yunanlıların Türklerin kötü durumundan yararlanan kaypak ve adi gösterilmiş. İkinci dünya savaşına dair tarafsız bir gözden ilk defa övülmemiz, üstüne para versen gereçkleştiremeyeceğimiz bir propaganda filmi gibi olmuş.
Gallipoli filmi de İngilizlerin bu konuda ne kadar kötü niyetli olduklarını anlatan bir filmdi, Ya da Zorba filmindeki ana karakter, Türkiye'de anadoluda tecavüzlere, çoluk çoçuk ölümlere tanık olmuş ve bu yüzden kafayı sıyırmış bir Yunan'dı. Bunları iyi değerlendirmek gerekir.

* Yılmaz Erdoğan'ın oyunculuğu filmi almış götürmüş. Çok başarılı.



* Tek bir sahne ile savaşın tüm acımasızlığını anlatmış filmdir. Hem de insanın içini burkarak. O Sahne tüm çıplaklığı ile uzun uzun gösterilmeliydi. Sinema tarihinin unutulmazları arasında yer alacak derecede trajikti çünkü.

* Sinema klişesi olarak, Madam Butterfly Sendromunu hiç sevmem. Lakin bizim filmlerimizde de Malkoçoğlu nasıl rum kadınlarını götürüyor, işgal altında Çinli bir kadın nasıl bir İngiliz subaya aşık oluyorsa bu filmde de maalesef aynı klişe kullanılmış, bir osmanlı kadını, bir avusturalyalı adama aşık oluyor. Sinema bundan vaz geçmiyor, kurtlarla dans, kürtlerle dans fark etmiyor, kadın mutlak bizim başroldaki düşmanına sevdalanıyor ne hikmetse. Tiyatro en azından mösyö butterfly ile bunun günahını çıkarmıştı, belki sinemada bunu yanlış anlayıp Crying Game'i çekmişti, neyse bu fimde de bu klişe tema mevcut maalesef.

* Bu filmde bizi ve Atamızı bu kadar övülmesine belki de Atatürk'ün Anzak Annerine yazdığı mektubun etkisi büyüktür:

Bu memleketin topraklarında kanlarını döken ingiliz, fransız, avustralyalı, yeni zelandalı, hintli kahramanlar! Burada, dost bir vatanın toprağındasınız. huzur ve sükun içinde uyuyunuz. Sizler, mehmetçiklerle yanyana koyun koyunasınız. Uzak diyarlardan evlatlarını harbe gönderen analar! gözyaşlarınızı dindiriniz. evlatlarınız bizim bağrımızdadır. Huzur içindedirler ve rahat uyuyacaklardır. Onlar bu topraklarda canlarını verdikten sonra, artık bizim evlatlarımız olmuşlardır.


Bana Masal Anlatma


Bana Masal Anlatma 2015
imdb85

2015 yılının büyük ihtimalle en iyi yerli komedisi

* Absürt Komedi
- Türkiye Komedi Sineması ağırlıklı olarak avam komedilerden oluştuğu ve neredeyse hiç entellektüel komedi çekilmediği için bu film başarılı bir absürt komedi olarak çiçek gibi sıyrılmıştır diğer komediler arasından. Burak Aksak'ta Türkiye komedi sinemamızın geleceği adına iyi sinyaller vermiştir.

* Romantik Komedi
Film bildiğimiz romantik komedilerin dışına çıkan bir Romantik Komedi
= daha çok Düğün Dernek türünde bir romantik komedi diyebiliriz.

* Burak Aksak'ın eksiklikleri de olan ama bizdeki kredisi sonsuz olan yönetmenimiz, yazarımız.
Zaten görüldüğü gibi her taraftan gerekli desteği de görmüş. Film klişe ana teması rahatsız etse de, bütününde gayet eğlenceli ve iyi kotarılmış bir yerli komedi. Güldük mü güldük, sıkılmadık, sonuna kadar zevkle izledik. Bize aslında zamanla tarzını otutturacak Burak Aksak'a yeni projelerinde başarılar dilemek düşer, gene de filmin bütününe dair bir iki kelam etmeden olmaz.

= Minibüsçü hikayesi, bu konunun avangartı ve baş yapıtı Çiçek Abbas'tır.

= Mahalle kültürünü damardan veren filmler. Umut Sarıkaya karikatürlerinde bu damarı çok iyi kullanır, mesela.

= Avam türk komedilerinde olduğu gibi argo, küfür, osuruk ve cinsellik esprileri olmadan da güldürülebileceğini kanıtlayan bir filmdir. (Bi Recep İvedik değildir babında)




Ana tema tam bir klişe
= Türk Sinemasını bitmeyen tükenmeyen Müteahhit geliyor tüm mahalleyi yıkıyor gerilimi ana teması.  Türkan Şoray'ın Sultan'ı, Zeki Alasya - Metin Akpınar'ın Vay Başımıza Gelenler gibi çok çok sık işlenmiş bir klişe teması. Gerçi şu replik bile o filmlerle mukayese edildiğinde ne kadar öne geçtiğini anlatıyor "Bana Masal Anlatma" filminin: "Gökdelenler Şehirlerin Mezar Taşları Gibi"

* Animasyonla Başlayan Filmler.
Baştaki filmin ana temasında da geçecek olan animasyon gayet başarılıydı. Keşke o tatta bir animasyon filmi yapılsa dedirtti.

* Filmde devamlılık hataları vardı, Üniversite dergisi çıktığı ve hikayenin tamamını eski sevdiceğe parkta bankta anlattığı sahneler arasında mesela. Birincisi ve ikincisi arasında bariz devamlılık hataları vardı... (yüzdeki yara izi gibi)

* Filmde bir takım arabesk unsurlar traşlanabilirdi.  Özellikle Jilet ile Neriman'ın aşkları en havada kalan en gereksiz en arabest yan hikaye olmuş. Keşke hiç olmasaymış.


Göndermeler: Mahallenin duvarındaki yazı ile Leyla ile Mecnun'un İsmail abisine gönderme yapılmıştır.
"O gemi bir gün gelecek"

Cem Karaca'nın "işçisin sen işçi kal" şarkısı...

Filmden diyaloglar:
* Öyle bir kız ki, çocukluğumun bayram sabahları gibi, insan gözlerine bakarak nasıl söyler sevdiğini.
* Babam bana Metin, Ali, Feyyaz'ın değil 8 numaralı Rıza forması almış.
* Seversem Abartırım.
* Ben seni bayram sabayı gibi, masal gibi seviyorum.
* Koskoca masal prensesi elinde üstüpüyle geziyor...
(buna çok güldüm ve aklıma Fatma Girik'in şoför olduğu filmi geldi nedense. Şoför Nebahat)

- Ağır Spoiler -
Filme dair bir büyük hayal kırıklığım da sinematografisine ait. Rum kadının köşkünde iki kadın cumbaya yakın bir yerde oturdukları sahnede, vinç kamera kapıdan yükselip, pencerede sonlanmıştı. Madem o ev sırf bu film için yapıldı, yıkılacak, yakılacak, sok o kamerayı o pencereden be kardeşim. Sinamatografik olarak bir farklılık yarat sinemamızda. Artık bunu Hollywood ve Avrupa sineması dışındaki sinemalar bile becerebiliyor. Ben bu tür çekim estetiklerinin de olmasını bekliyorum, komedi filmi olsa da, yönetmenden. Saygılar, sevgiler, hörmetler.

Boyhood




Boyhood - Çocukluk çağı
2014
imdb83
TOP250film
6 OscarAdayı - 91w91n

* Yönetmen Richard Linklater'ın başyapıtı
Top250'nin Romantik üçlemesinin

unutulmaz yönetmeni
The Before Triolojiyi
 10 yılda bir çekerek bize bu ilişkinin 20 yılını anlatmıştı. Diyolog başyapıtları çekmekte çok hünerli yönetmenimiz bu sefer bir filmi böyle 12 yılda çeksem fikri oluşmuş ki Boyhood filmini gerçek zamanlı - yalancı belgesel tadında çekerek sinematografisine bir başyapıt daha eklemyi başarmış.

* Yönetmenin Before Romantik üçlemesi kadar beğenmediğimi belirtmek isterim. Bir çocuğun 12 yıllık ergenliğe geçişini, parçalanmış bir ailenin çocuğu olmanın dayanılmaz zorluğunu anlatmış. Bu kadar travmadan karakteri oturmuş bir delikanlı ortaya çıkarmış yönetmenimiz, hepsine eyvallah, gene de bütüne baktığımızda tam bir senaryo yok, hikaye yok havası esiyor, ve film türünün diğer örnekleri gibi düğümleniyor. Ben gene de filmin ilgi çekici yanının 12 yılda çekilmesi ve kurgusu olduğunu düşünmüyorum. Amerikalı orta sınıf bir ailenin bir oğlunun ergenliğe geçişini anlatmasının da etkisi büyüktür diye iddia ediyorum.
* Bizimkiler dizisindeki ali de tüm ergen olma dönemi gözler önündeydi. Bunu uzun uzudayı kurgusunu izler miydik.
Böyle Amerika'da çok dizi vardır, dizi ile büyüyen çocuklar. Onların çekimlerinden de pek ala benzer bir film çıkartılabilir.
Şaka bir yana, Çinli bir yönetmen çinli orta sınıf bir çocuğun genç oluncaya kadar bir yaşam kesitini bize üç saat izletse, hadi yerel düşünelim kaçımız bir Cizre'li bir çocuğun ergenliğe geçişini bu kadar süre izleriz. Bence ellerindeki Amerikalı bir gencin ergenliğe geçiş hikayesini de iyi değerlendirmişler.
Örnek: Ben bu film sayesinde Amerika'da andımız türevi bir şeyin okunduğunu görüp dumurun dibine vurmuştum. Sözleri de Amerika bölünmez bütündür falan filan...


* Yönetmenin kızını oynattığı filmler
= Francis Coppola'nın Baba Serisinde kızını oynatması gibi.



* Edebiyat dünyası, tiyatro birden fazla yaşının anlatıldığı eserleri çok severler. Örneğin Ali Poyrazoğlu bir yazısında genç, ortayaşlı ve yaşlı haliyle bir masada yemek yer, Oğuz Aral tek tek ta çöp adam çizen çocuktan, karikatür çizen genç haline ve oradan dünyada en çok satan mizah dergisi yayın yönetmeni olan orta halinle görüşür... Evet burada bir çocukluktan ergenliğe geçen bir bireyin tüm yaşlarını 3 saat içinde (165 dakika) anlatmış.

* Devamını çekeceğim havasında biten filmler, Universityboyhood.
Filmin info-grafiği




Bu filmi film yapan muhteşem final monoloğu ile sona erer,
belliki yeni sevdicek olacak olan güzel kız güzel bir tespitte bulunur:

Hep "anı yakala" derler ya? Bilemiyorum, Ben tam tersini düşünüyorum. Bu anlar bizi yakalıyor.
Evet biliyorum, sabit bir şey. Bu anlar sanki...
Her zaman şimdiymiş gibi.
Ve Mason münzeri münzeri gülerek bize bakar! evet der, haklısın...

Biz onu aldatan bir sevgiliden, onun sevebileceği entellektüel bir sevgiliye geçişindeki mutluluğu görür ve onun bu ergenlik döneminde yaşadığı tüm acılardan sonra olgunlaşmış, karakteri oturmuş ve birlikte güzel günler geçirebileceği bir sevgili yapmış halde ebedi mutluluğa uğurlarız.


87. Oscar Ödülü Adayları


En iyi Film
Boyhood BKNZ
The Grand Budapest Hotel BKNZ

American Sniper
Birdman
The imitation game
Selma
The theory of everything
Whiplash

en iyi yönetmen
Wes Anderson | The Grand Budapest Hotel
Alejandro González Iñárritu | Birdman

Richard Linklater | Boyhood
Bennett Miller | Foxcatcher
Morten Tyldum | The İmitation Game

en iyi erkek oyuncu
Steve Carell | Foxcatcher
bradley cooper | american sniper
benedict cumberbatch | the imitation game
michael keaton | birdman
eddie redmayne | the theory of everything

en iyi kadın oyuncu
marion cotillard | two days one night
felicity jones | the theory of everything
julianne moore | still alice
Rosamund Pike | Gone Girl BKNZ
reese witherspoon | wild

en iyi yardımcı erkek oyuncu
Robert Duvall | The Judge BKNZ
ethan hawke | boyhood
edward norton | birdman
mark ruffalo | foxcatcher
j.k. simmons | whiplash

en iyi yardımcı kadın oyuncu
patricia arquette | boyhood
laura dern | wild
keira knightley | the imitation game
emma stone | birdman
meryl streep | into the woods

en iyi özgün senaryo
birdman | alejandro gonzález ıñárritu, nicolas giacobone, alexander dinelaris ve armando bo
boyhood | richard linklater
foxcatcher | e. max frye ve dan futterman
the grand budapest hotel | wes anderson ve alec guinness
nightcrawler | dan gilroy

en iyi uyarlama senaryo
american sniper | jason hall
the imitation game | graham moore
inherent vice | paul thomas anderson
the theory of everything | anthony mccarten
wild | nick hornby

en iyi kurgu
american sniper | joel cox ve gary roach
boyhood | sandra adair
the grand budapest hotel | barney pilling
the imitation game | william goldenberg
whiplash | tom cross

en iyi görüntü yönetimi
birdman | emmanuel lubezki
the grand budapest hotel | robert d. yeoman
İda | ryszard lenczewski ve lukasz zal BKNZ
mr. turner | dick pope
unbroken | roger deakins

en iyi prodüksiyon tasarımı
the grand budapest hotel | adam stockhausen ve anna pinnock
the imitation game | maria djurkovic ve tatiana macdonald
İnterstellar | nathan crowley, gary fettis ve paul healy
İnto the woods | dennis gassner ve anna pinnock
mr. turner | suzie davies ve charlotte watts

en iyi kostüm tasarımı
the grand budapest hotel | milena canonero
inherent vice | mark bridges
into the woods | colleen atwood
maleficent | anna b. sheppard & jane clive
mr. turner | jacqueline durran

en iyi özgün müzik
the grand budapest hotel | alexandre desplat
the imitation game | alexandre desplat
interstellar | hans zimmer
mr. turner | gary yershon
the theory of everything | jóhann jóhannsson

en iyi özgün şarkı
everything is awesome | the lego movie
glory | selma
grateful | beyond the lights
i’m not gonna miss you | glen campbell: ill be me
lost stars | begin again

en iyi makyaj & saç tasarımı
foxcatcher
the grand budapest hotel
guardians of the galaxy

en iyi ses kurgusu
american sniper
birdman
the hobbit the battle of the five armies
interstellar
unbroken

en iyi ses miksajı
american sniper
birdman
interstellar
unbroken
whiplash

en iyi görsel efekt
captain america the winter soldier
dawn of the planet of the apes
Guardians of the Galaxy BKNZ
interstellar
x-men days of future past

yabancı dilde en iyi film
ida (polonya)
leviathan (rusya)
tangerines (estonya)
timbuktu (moritanya)
wild tales (arjantin)

en iyi animasyon
big hero 6
the boxtrolls
how to train your dragon 2
song of the sea
the tale of the princess kaguya

en iyi belgesel
citizenfour
finding vivian maier
last days in vietnam
the salt of the earth
virunga

en iyi kısa film
aya | oded binnun ve mihal brezis
boogaloo and graham | michael lennox ve ronan blaney
butter lamp (la lampe au beurre de yak) | hu wei ve julien féret
parvaneh | talkhon hamzavi ve stefan eichenberger
the phone call | mat kirkby ve kames lucas

en iyi kısa animasyon
the bigger picture | daisy jacobs ve christopher hees
the dam keeper | robert kondo ve dice tsutsumi
feast | patrick osborne ve kristina reed
me and my moulton | torill kove
a single life | joris oprins

en iyi kısa belgesel
crisis hotline veterans press 1
joanna
our curse
the reaper (la parka)
white earth

The Great Gatbsy


The Great Gatbsy
2013
imdb73

* 2013 yılının en iyi romantik dramı
http://kilavuzkarga.blogspot.com.tr/2014/12/2013-ylnn-en-iyi-filmleri-pozitia.html

* 20. yüzyılın başındaki Amerikan sosyetesinin çılgın partileri büyük bir bütçe harcanarak tekrar gözler önüne serildiği bir film olmuş. Bu konuda çok başarlılı sahneler var. Bizdeki Lale Devri gibi Amerikadaki o döneme de Jazz Age deniyor.

* Erkeğin melankolik ve romantik aşkı karşısında kadının ne kadar pragmatik, rasyonel bir sevgisi olduğunu anlıyorsun. Çünkü kadın çocuğunun genlerinin ulaşabileceği en güçlü, en zengin, en sağlıklı erkekten geçmesini ister ve bu konda bencildir. Onu seveni değil, geleceğini planladığı kişi ile hayatını birleştirmek ister.

About Time




About Time 2013
imdb78

* Yılın ingiliz filmi.
* Yılın zamanda yolculuk filmi

* Baba Oğul İzlenmesi Gereken Filmler.

* Klişelerden uzak durmuş film.

* İyi bir romantik dram senaryosuna zaman yolculuğu ile soslandırılmış gibi.

Zamanda yolculuk filmleri genelde eğlencelidir. Burada sizi birinin sevmesi sağlayacak hiç bir güç yoktur mesajı, zamanda yolculuk yapsanda vakit geldiği zaman herkesin abbas yolcu olduğu gerçeği vurgulanınca ağır dram olmuş.

Filmin afişindeki yağmur bence zamanda yolculuğu böyle güzel anlar için kullanılmaması gerektiğini anlatan güzel bir detay.

* İngiliz Mizahı sevenler için filmde şahane replikler var:
Müstakbel Kayınvalide: aaa sen çok güzelmişsin!
Müstakbel Gelin: hayır hayır ben çok güzel değilim, sade bir makyaj yaptım.
Müstakbel Kayınvalide: (gözüğünle yakından bakar) evet evet, sen çok güzel değilsin.
Bu çok iyi, "Bir kız için fazla güzel olmak kötüdür, mizah duygusunun ya da kişiliğinin gelişmesine engel olur."

= Süpermen kabine girip, süpermen olarak çıkması gibi burada da zaman yolculuğunu sadece karanlık bir dolaba girip yapabilmen gibi basite indirilmiş. Böylece senarist romantik dramın kendisine yoğunlaşabilmiş.

Filmin Hatunları:
Rachel McAdams
Margot Robbie





Now You See Me



Now You See Me
Sihirbazlar Çetesi
2013
imdb73

Yılın eğlencelik suç filmlerinden.
Yılın sihirbazlık filmi
= The Prestige - The Illusionist - Houdini - Hokkabaz
Yanlış anlaşılmasın bir The Prestige değil.
Suç filmi olarak bir Ocean Eleven - 21 tadı hakim.

İyi bir senaryo, seyirciyi yoran bir çok görsel bombardıman ile harcanmış, yan hikayelerin salt klişe üzerinden döndürüldüğü (özellikle dedektiflerin aşka dönüşen yan hikayesi) eğlencelik, izleneybıl biraz aceleye gelmiş suç filmi. Bir de Leonardo Di Caprio olsa acaba farklı mı olurdu dedirtiyor insana.

* Filmin adı türkçeleştirilirken uzun zamandır ilk defa fiyasko ile sonuçlanmayan bir başarıya imza atmışlar.

* İçinde türk kelamının geçtiği filmler.

* Filmde kağıt seçme illüzyonunda karo yedi seçilmesi gerçek bir illüzyondu. Çoğu seyircinin de karo yediyi seçmesinin sebebi, karo yedilerin destede daha çok oluşu ve daha uzun süre görülmesi.
Seyircinin de çoğunun karo yediyi seçmesi filme bağlığı arttıran bir unsur haline dönüşüyor.

Filmde iki kafa karıştırıcı öğe yüklemişler, biri illüminati saçmalığı olabilir mi bütün bunlar oyalamacalı görüntüler ikincisi Michael Caine ve Morgan Freeman'ı hikaenin odağında bu kadar tutup sonra da yok etmek. Lakin bu bir sihirbazlık filmi ise bu filmin ana teması olan sihirbazlığa dair bir gönderme de olabilir.

Filmde ölmüş bir sihirbazın hikayeleri sürekli geçiyor: Lionel Shrike. Vasat bir sihirbaz olan Lionel'in tüm sırlarını açığa çıkartan Morgan Freeman pek de bu konuda vicdan azabı çekmiyor. Lionel Shrike tek bir sihirbazlık gösterisi ile şöhret olmuş. O da gerçekten muhteşem. Çocukken bir parkın genç bekçisine bir kart imzalatıp, onu bir kavomoza koyup parkta kovuğu olan küçük bir ağaca koyuyor. Yirmi yıl sonra orada yaptığı gösteride ağacı kesiyorlar ve kart ağacın içindeki kavanozdan çıkıyor. Bence bu güzel ve etkileyici bir film için uydurulmuş şeydi.

Ağır spoiler

Ağır spoiler


Woody baba soruşturması sırasında Hulktan bozma! dedektifimize "babanla ilgili ağır sorunlar var değil mi" diyor. Bu filmin sonuna ve Lionel Shrike'a büyük bir gönderme olmuş. Filmin senaryosunda öyle sihirbazlarımızın küçük karakter tanıtımlarının hemen aradan bir yıl geçti gibi uzuuun boşluklu ve bozuk anlatımlar dışında böyle finale örgün göndermelerinde olması filmin hem zayıf hem güçlü yanları.

Filmin Hatunları:
Isla Fisher
Melanie Laurent

Rush - Tam Puan - Dört Dörtlük - Muhteşem -



Rush 2013
imdb82
Top250 Filmi
Başyapıt

* Sinema tarihinin en iyi rekabet filmi.

* Uluslararası bir teması var filmin, İtalyanlar kendi arabalarının pilotu Avusturyalı pilota ne kadar hayran olduklarını gizleyemedikleri bir sahne var mesela. İngiliz Hunt, sevgilisini Amerikalı ünlü aktör Richard Burton'a kaptırıyor. Ve böylece Burton - Elicabeth Taylor evliliği sona eriyor... Filmin finali Japonya'da... vb....

* Bu filmi izleyince, Days Of Thunder, Speed Racer, Driven, Grand Prix, Need For Speed gibi pistin etrafında dönüp duran araba yarışı filmleri nasıl berbat olduğunu anlıyorsun.

* Tam puan verdim çünkü bende fikren değişikliğe yol açan, ufkumu iki katıma çıkartan filmlere bayılıyorum. Bu film başarı tanımını bende değiştiren bir film olmuştur. Hunt mı, Lauda mu başarılı, eğer 7 sonra bile Formula'da Lauda başarılı oluyor ise Hunt için "kıskandığım tek adamdı" diyor. Bu film gerçekten insanda başarının ne olduğunu sorgulatıyor.

* 2013 yılının en iyi Hollywood Filmi:
http://kilavuzkarga.blogspot.com.tr/search/label/2013%20Y%C4%B1l%C4%B1n%C4%B1n%20En%20%C4%B0yi%20Filmleri

* Sinema'nın neden sevildiğini bir kere daha hatırlatan ve ispatlayan filmdir.

* Belgesel tadında, çünkü Formula Pilotlarının aslında ne kadar yaptıkları işlerin tehlikesinin farkında olduklarını anlıyoruz. Buna dair bir çok emare ve yan hikaye oluşturulmuş.

* Filmin ne kadar büyük bir titizlikle çekildiğini filmden sonra yapılan araştırmalar ile daha iyi anlıyorsun, örneğin Casting. Filmi castingi muhteşem. Hem iyi oyuncular seçilmiş, hem yetenekliler hem de canlandırdıkları karakterlere çok benziyorlar.

Daniel Brühl'ü oyuncu olarak biraz daha öne çıkarmak gerekiyor lakin filmde. Googbye Lenin filmi ile büyük bir çıkış yapan ve daha sonra bu çıkışı iyi değerlendiren ve Rush ile zirveye oturan bir kariyerden bahsediyoruz.
- Lauda'nın eşi ile tanışma sahnesi çok iyi yazılmış ve kurgulanmış. -



* Filmin ikinci büyük başarısı, dönemi tüm gerçekçiliği ile yansıtması. Kaza sahneleri birebir benzerleri çekilmiş. Gazeteciler, yarışı yorumlayan spikerler bile çekimler öncesinde ciddi çalıştırılmış ve benzetilmiş. Film çok titiz bir çalışmanın ürünü, tartışılmaz.

* Alman disiplini - İngilizlerin kibiri rekabette çok iyi işlendiği film.
Filmi izleyenler Wikipedi'den kimin daha başarılı olduğunu görebilirler:
FORMULA WİKİPEDİ VERİ TABANI LİNKİ
Ama yine de film bize başarı nedir'i sorgulatıyor:

- Spoiler -
-Final konuşması filmin tüm derin duygularını ve anlatmak istediğinin özeti gibi-

Hunt: Seni görmek ne güzel. Duyduğuma göre bunlara epey bir zaman harcıyormuşsun.
(Niki Lauda - uçaklarla ilgilenmeye başlamıştır. Bir havayolu şirketi sahibi olur sonra bunu satar bir havayolu şirketi daha sahibi olur. Aslında sahnenin zıtlığını vermek adına da önemli bir plato olmuş. Çünkü daha önce de gördük ki, Hunt hostesleri götüren, Lauda uçaklar alan formula şampiyonları)
Lauda: Uçar mısın?
Hunt: Hayır. (ne kadar vizyonsuz olduğuna dair bize iyi ipucu veriyor) Bana sigorta yapacaklarını sanmıyorum. (espri yapması bu sert olumsuz kelimeyi yumuşatmış)
Lauda: Denemelisin. Disiplin için iyidir. Kurallara uymalısın, işleyişe sadık kalmalısın, egonu bastırmalısın. Yarışta yardımı dokunur.
Hunt: Ben de uçmanın cazibesiyle ile ilgili masal anlatacağını düşünmüştüm.
Lauda: Hayır, onlar tamamen saçmalık. Burada ne işin var?
Hunt: Bir arkadaşın düğünü. En azından ben öyle olduğunu düşünüyorum. Doğum günü ya da onun gibi bir şey de olabilir. Her şey biraz puslu.  Sen ne yapıyorsun? (bohem yaşantı içinde düğün doğum günü bahane. Hunt neden çağrıldığını biliyor, o gelirse güzel kızlar da gelecek, partiyi veren, Hunt'tan arta kalanların hayali kurduğu için onu çağırmış.)
Lauda: Fiorano'da bulundun mu? Sezon öncesi testi.
Hunt: Durmak bilmiyorsun.
Lauda: Teşekkür ederim.
Hunt Bunun bir iltifat olduğundan çok emin değilim.
Lauda: Sen ne zaman teste başlıyorsun?
Hunt: Önümüzdeki hafta?
Lauda: Hayır. Ne, deli misin?
Hunt: Hayatımın en büyük şeyini işe tekrar geri döneyim diye kazanmadım.
Lauda: Neden? Yapmalısın.  Kazanmanın sebebini konuşacak insanlara bir şeyi kanıtlamak
için kazandın çünkü...
Hunt: Çünkü ne? Senin kaza yüzünden mi? Niki, bu diğer insanlar mı, yoksa sen misin? Ben kazandım, tamam mı? En önemli zamanda, eşit koşullarda ve denk hızda arabalarla yarıştık. Hayatımı ortaya koydum ve yarışın sonunu gördüm.
Lauda: Sen de buna kazanmak mı diyorsun?
Hunt: Evet.
Lauda: Risk kabul edilemez derecede yüksekti. Sen ölmeye hazırdın. Bu benim için kaybetmektir.
Hunt: Evet öyleydim. Kabul ediyorum. O gün seni yenebilmek için ölümü göze aldım. İşte üzerimdeki etkin bu. Beni bu hadde kadar zorladın. Harika da hissettirdi. En başta bunun için burada değil miyiz zaten? Ölümle karşı karşıyayken onu aldatmak? Hadi ama, bunda asalet yok mu? Şövalye olmak gibi.
Hunt: Siz İngilizler, hepiniz pisliksiniz.
Lauda: Benim duruşumu biliyorsun. Yüzde yirmi risk.
Hunt: Hayır, hayır, Niki yüzdeleri buna dahil etme. Profesyonel olma. Bunu yaptığın dakika, asıl güzelliği bitiriyorsun. Sporu öldürüyorsun... Gitmeliyim. Bu şeydeyken kendine dikkat et.
Lauda: James, hastanedeyken tedavinin en zor kısmı vakumdu. Ciğerlerimdeki pisliği pompalıyorlardı. Pompa yapılırken, televizyonu izliyordum. Tüm puanlarımı kapıyordun.
Hunt:  Puanların mı?
Lauda: "Piç kurusu Hunt," derdim kendi kendime.. "Nefret ediyorum bu adamdan." Bir gün doktor yanıma geldi ve şöyle dedi; Bay Lauda, size bir öneride bulunabilir miyim? Bir düşmanınız olduğu için lanet etmekten vazgeçin. Bunda da bir hayır olabilir. Akıllı bir insanından düşmanından, dostundan öğreneceğinden daha fazlasını öğrenir. Biliyor musun. Haklıydı da. Bize bir bak. Tanıştığımızda ikimiz de çocuk gibiydik. Formula 3'te tepesi atmış iki ahmak. Aileleri tarafından reddedilmiş. Amaçsızca yol alıyorduk. Şimdi ikimiz de dünya şampiyonuyuz. Kötü değil, değil mi?
Hunt: Evet değil.
Lauda: Öyleyse artık beni hayal kırıklığına uğratma. Tekrar yakama binmeni istiyorum. İşine geri dön.
Hunt: Döneceğim Niki. Döneceğim. Ama önce keyfimi sürmek istiyorum. Hayattan zevk almak gerekir. Eğlenemeyeceksen milyonlarca kupanın,  madalyanın ya da uçağının olmasının ne anlamı var. Bu nasıl kazanmak?
Lauda: Yarışta görüşürüz şampiyon.
Hunt: Göreceksin. Şampiyon. İyi görünüyorsun Niki. Yüzü yandıktan sonra düzelme gösteren, tanıdığım tek kişisin.

Ve Niki Lauda'nın sesi biner:
Tabii ki beni dinlemedi.James için, bir ünvan yeterliydi.Kanıtlaması gerekeni kanıtlamıştı. Kendine ve ondan şüphe duyan herkese. İki yıl sonra da emekliye ayrıldı. 7 yıl sonra onu Londra'da gördüğümde, ben yine şampiyondum,o ise televizyoncu. Lastiği patlak bir bisikleti çıplak ayakla sürüyordu. Hâlâ hayatını son günü olacakmış gibi yaşıyordu. 45 yaşında kalp krizinden öldüğünü duyduğumda, Şaşırmamıştım. Sadece üzgündüm.
İnsanlar bizi hep iki rakip olarak görürlerdi. Ama o sevdiğim sayılı kişilerden biriydi. Hatta saygı duyduğum nadir insanlardandı. Kıskandığım tek adam olmaya devam ediyor.