Kılavuzkarga Değerlendirmesi.

Blogumuzda bu yıl 94050 sayfa açılmış
Geçen yıl  86332 sayfa açılmıştı.

2013 Ağustos ayında 12625 sayfa açılmasıyla en yüksek sayıda giriş yapılan ay oldu.
2012 Ocak'tı bundan önceki rekor ve 10125 kişiydi.

En çok ziyaret edilen sayfalar:
Sinema'da kadın erkek değerlendirmesi ve Sinemanın en güzel bacakları ... 2491
Django Unchained ... 894
Sinema'nın En Gaddar Hemşireleri - Hemşireler Haftası Özel bir toplama ... 701
Barfi ... 584
İmposter ... 343
Vavien 2 ... 334
2012 Yılının En İyi Filmleri ... 332
Jagten ... 328
Iron Sky... 277
Argo ... 255
The Master ... 253
Romantik Komediler toplaması ... 243
İstanbul Film Festivali Değerlendirmesi ... 238
Skyfall ... 228
The Sessions ... 210
Maskeli Süvari Filmi ... 208




Holy Motors

Holy Motors
Kutsal Motorlar
2012
imdb70

* Bu film için Hollywood'a gönderme olduğunu (isminin)
Hayat bir sahnedir'i anlattığını sinema sever ve bu izlemiş herkesten duyabilirsiniz.

Ödüller:
20W29N Cannes'da yarışması ve Toronto'dan ödülle dönmesi şaşırtmıyor.


* filmin iki büyük ıskası iki kadın başrol oyuncusu...
Eva mendes'in rolünü Kate Moss (evlilik muhabbetine red etmiş),
Kylie Minogue'un oynadığı bölüm ise Juliette Binoche ile işler yolunda gitmediği için şarkıcıya uydurulmuş. Juliette Binoche oynasaydı filmin şanı ve şöhreti daha zıplardı diye düşünüyorum.



Benim için bu filmi etkileyeci olduğunu ifade etmenin iki yolu var:
Birincisi tabi ki filmin akordiyon sahnesinin izlenmesi.






Film tam bir Simgesel Başyapıt - Metaforlar'a boğulmuş
Eğer filmden bir şey anlamadıysanız, filmi en iyi eksi sözlük yazarı  anlatmış.

- Spoiler -
filmde modern dünyamızda bir bireyin öyküsünü metaforlar ile anlatılırken,
bir iş adamının öyküsünü eleştirel bir şekilde ela alınıyor..

film uyanan karakterimizle ile başlıyor.gidip vahşi ağaçlar dekoruna elini sürüyor.
anahtar kendisi.zorlu bir güne başlayacak ve her şey onun ellerinde.
sahneyi hayat olarak düşünebiliriz.ve insanlar ilgisiz.
yeni uyandığı için masum.bir çocuk gibi.
yaşlı bir köpek gibi de paytak paytak yürüyor.
evden çıkarken çocuğu "iyi çalış" diyor.buradan da anlayacağımız üzere asıl işi bu mr.oscar'ın.
klasik bir iş adamı.iş ile ilgili konuşmalar görüşmeler yapıyor.ve güne başlıyor.

1-mr.oscar karşımıza dilenci olarak çıkıyor.
iş hayatını dilencilik gibi gösteriyor leos carax.
para için dilenen onurunu ayaklar altına alan kişiler olarak görüyor paraya tapan iş adamlarını.

2-tüm filmler içinde izlediğim en estetik, en sanatsal sahnelerden biriydi.

burada bir iş görüşmesi için önce savaşan, sonra savaştan galip ayrılan,
belki de önemli bir birleşmeyi sağlayan bir iş adamının toplantısını 2.randevuda anlatıyor yönetmenimiz.
toplantının, görüşmenin, birleşmenin-her neyse- başarılı sonuçlandığını anlayabiliyoruz sevişme sahnelerinden.

3-bir deli rolünde denis lavant.inanılmaz rol kabiliyeti ile izleyenleri büyülüyor m. merde olarak.
benim filmde en beğendiğim bölüm de buydu sanırım.

mezarlıktaki taşlarda internet sitelerinin isimlerini görebiliyoruz.
kay m rolündeki eva mendes de ulaşılamaz bir figür.
ve m.merde'nin ondan kat be kat daha aşağılarda olduğunu gözlemliyoruz.
koltuk altını yalaması da bunu doğrular nitelikte.
asistan kızın parmaklarını koparmasından da başarılı olmak için gerektiğinde kendinden aşağıdakileri ezen,
gerektiğinde de kendinden güçlülerin suyuna gidebilmek için kendini her türlü rezil duruma soktuğunu düşünebiliriz.
kendinden daha güçlü bir iş adamıyla görüşmek için çok çabalamasını anlatıyor bu bölüm.
paraları ısırması ve ereksiyon halinde olmasından da paranın seks kadar tatmin edici olduğu vurgusu yapılıyor.
uyuyarak sona ermesi de olumlu sonuçla sonlandığına delalet ediyor.

4- ailelerin parti kadar eğlenceli gördüğü, ama çocukların sevmediği korktuğu kaçtığı ne vardır ? tabi ki okul.burada öğle arasında kızını okuldan alıp eve götüren bir baba olarak karşımızda mr.oscar.
kızının ilk okul gününün kötü geçtiği, korkup tuvalete gizlendiğini görebiliyoruz.
dans olarak karşımıza çıkan şeyin ise sınav veyahut başarı olduğunu düşünebiliriz.
mr.oscar da kızına kızıyor.daha çok çalışması gerektiğini söylüyor.

5-akordeon sahnesi ile de filme bir nevi mola verişmiş. gerçekten çok başarılı bir sahne.çok güzel bir müzik.

6- burada kendisiyle hemen hemen aynı güçte ve şartlarda bulunan birisiyle gerçekleşen iş görüşmesi anlatılıyor.

görüşmenin olumsuz sonuçlandığı, iki tarafın da zararlı çıktığını anlayabiliyoruz.

7- bu sahnede gerçek mr.oscarı bir cafede görüyoruz.iş arkadaşlarıyla yemekte yada toplantıda.
filmin bize anlatılanın ne olduğunu anlama fırsatını en net verdiği sahne diyebiliriz buraya.
geç kalmak ile ilgili bahanelerin öne sürüldüğünü de görüyoruz.

8-otel odasında yaşlı biri ve yeğenini görüyoruz bu bölümde.
şimdiye kadar maddi olarak destek verdiği yeğeninin bu desteği istememesi de ölüme benzetilmiş.

yolda giderken eski sevgilisini gören mr.oscar'ın hala ona aşık olduğunu da anlıyoruz.
kendisiyle değil şimdiki kocası-sevgilisi ile yaşamasını ve onunla sonsuza kadar olmak istemesi de ölüm metaforuyla anlıyoruz.mr oscar'ın tepkilerinden de bundan acı duyduğu anlaşılıyor.

9-eva karakterine duyduğu aşkın, gündelik hayattan bıkmışlığın bıkkınlığın doruğa çıktığı saatleri yaşıyor mr.oscar. yorucu bir gün geçirmiş.evine dönüyor. lakin sevdiği kadınla birlikte olmayan, belki de bir takım ekonomik planlar yüzünden yaptığı evlilikten de mutsuz olan mr.oscar karısını ve çocuğu maymun gibi görüyor.
mutsuz bir şekilde zengin bir iş adamının bir günü sona ermiş oluyor.

sonda çalan müzik de gerçekten harika.

film ile ilgili başka bir fikir de limuzinlerin beyni temsil ettiği yönünde.
son sahnede kendi aralarında konuşmaları da uyumadan önceki son fikirler olarak düşünebiliriz.

modern dünyada paraya tapan bir iş adamının gün içinde karşısındaki kişilere göre kılıktan kılığa girmesini randevu metaforuyla bizlere veren leos carax gerçekten çok başarılı bir filme imza atmış.
son derece sanatsal estetik sahnelerle kafa karıştırıcı beyin yorucu bir film izliyoruz.

filmi izledikten sonra elini sallayıp "ben anlamayacaksam ne anlamı var bunların" diyenleri duyuyor gibiyim.
izledikten sonra aynı şeyleri ben de düşündüm.
ama tüketim çılgınlığının inanılmaz boyutlara ulaştığı günümüzde biraz olsun zor hazmedilen yapımlara da ihtiyaç var.klasik "bakın böyle bir senaryo düşündük çok zekiyiz 110 dksı çok zekice son 10 dk da size filmi anlattık çünkü siz anlayamazsınız" mantığıyla çekilmiş hollywood filmlerinden değil.
üzerine kafa yormayacaksak ne anlamı var ki zekice çekilmiş yazılmış filmleri izlemenin ?
önemli olan size sorulduğunda -evet okudum -evet izledim demeniz değildir. 
en azından nietzsche'nin yarısı kadar düşünmüyorsanız ne anlamı var ki okumanın ?
işte bu yüzden "10 adımda hayatı anlama rehberi" "5 hamlede doğru aşk" vs vs şeklinde kitaplar yok satıyor.
eğer o fikrin nasıl çıktığını anlayamazsanız, fikrin son halini sadece duymuş okumuş olursunuz.
hayatınızda hiçbir değişiklik olmaz.
tüm dünya bundan muzdarip iken çıkıp da filme 5 dk kafa yormadan filmi aşağılamak da verilen emeğe, düşüncelere o zekaya büyük ihanet olur.

filmin tartışılacak yönü yok mudur ? elbette vardır.ama en azından biraz kafa yorduktan sonra.
örneğin ressamların yaptığı kimi tabloları yalnızca simge bilimciler çözebilirken şu soruyu sormak kaçınılmaz oluyor : ne için sanat ? kimin için sanat ?
halk anlayamayacaksa sanatın işlevi nedir ?
sonuçta yönetmen ile seyircinin tecrübesinin aynı seviyede olması çok çok düşük bir olasılık.
hele de filmde anlatılan gibi bir dünyada yaşarken..

denis lavant'ın inanılmaz performansı leos carax'ın dahiyane zekasıyla gerçekten çok çok etkileyici, can alıcı düşündürücü bir film holy motors.


Mükemmel yazmış, Suser... Tebrikler. Üstüne söylenebilecek tek kelime bulamıyorum. 


La Migliore Offerta - Tornatore'den bir baş yapıt daha

La Migliore Offerta
imdb:78
2013

Yönetmen Giuseppe Tornatore
Farklı türlerde, çok iyi yapan yönetmenler benim idollerimdir.
Örneğin Kubrick:
Her türde başyapıtı var adamın
Savaş: Full Metal Jacket
Bilim Kurgu: 2011 A Space Odyssey
Gerilim: The Shining
Komedi: Dr Strangelove
Dram: Barry Lyndon
Tarihi - Macera: Spartaküs



* İtalya'nın gelmiş geçmiş en iyi yönetmeni bence Tornatore'dir.
Adam, sanat alanında üçleme yapıyorum dese ve
Sinema: Cinema Paradiso
Müzik: La leggenda del pianista sull'oceano
Resim: La Mejor Offerta
dese sanat severler hiç bir yere sığdıramayacaklar yönetmenimizi.

Ki bu adamın, Robert De Nero'nun amerikan versiyonunda oynadığı,
Stanno tutti bene - Herkesin Keyfi yerinde gibi bir başyapıtı falan var.
Ya da erotizm dediğinizde Kubrick'in Lolita'sına, Eyes Wide Shut'ına bile on basacak
Monica Bellucci ile yüreklerimizi yakan bir Malena'sı var.



*  Tonatore'nin sinemasında tatlı bir cinsellik her zaman var olmuştur.
Cinema Paradiso filminin sonunda sansürlenmiş sinemanın kesilmiş karelere dair nasıl bir görsel şölen izlediğimizi hatırlayalım. (Tıpkı The Fall filminin figüranlara film sonu saygı duruşu gibi.) Tornetore o yüzden bu filminde de Nü sanatına saygı duruşunda bulunduğu bir çıplaklık sergiliyor.
Bu iki filmi daha önce şu filmin eleştiri yazımda bahsetmiştim: Hugo
Bu filmdeki Otomat ile bu Otomat'da birbirlerine acayip benzemekte.
Bu filmdekinin dünyanın en ünlü otomatı "Türk" e de benzetenler olmuş:
http://tr.wikipedia.org/wiki/T%C3%BCrk_(satran%C3%A7_otomat%C4%B1)

* Aşkın hayatınıza ne zaman gireceğini bilemezsiniz.

* Filmin Müziklerini Morricone yapmış, zaten Bir zamanlar amerika filminin müziklerine benziyor.
Zaten Tornatore filmleri için en az Sergio Leone  (iyi kötü çirkin, bir avuç dolar için, bir zamanlar amerika) yaptığı müzikler kadar güzel besteler yapmıştır.
* Geoffrey Rush'da
Biyografiler olarak: The Marquis de Sade - Peter Sellers filmleri hariç - Shine filmleri hariç,
Tamamen filmi sırtlarığı ilk dram diyebiliriz.


Filmin Hatunu:
Sylvia Hoeks: Narin bedeni bu filme çok iyi uymuş ve tablo izlenimi veren sahnelerde vücudunu çok cömertçe ve rahatça sunmuştur. Bunları yönetmenin birer imzası olduğunu düşünüyorum.

-spoiler-
Sinema Tarihinin en iyi dolandırıcı filmleri arasına giren:
Üç Kağıtçılar - Matchstick Men dolandırıcılık babında benzerlik vardır.
* Sinema Tarihinin en sanatsal dolandırıcılık filmidir.
House Of Games 1987 imdb73
Matchstick Men 2003 imdb73
The Sting 1973 imdb84
Catch Me If You Can 2002 imdb79
Dirty Rotten Scoundrels 1988 Kirli çürük ve adi

The Grifters 1990 imdb70
Paper Moon 1973 imdb81
The Spanish Prisoner 1997 imdb77
Confidence 2003 imdb67
The Flim- Flam Man 1967 imdb69

Her gittiğim şehri sinematografik olarak da gezen benim gibi bir manyaksanız siz de Prag'a gittiğinizde bu kafeye gideceksinizdir diye düşünüyorum...
Adı: Restaurace u Milosrdnych

Ağır Spoiler:
Filmin kapalı olarak verilen sonu bu bence. Kızımız onların izini sürebileceği çok önemli bir tiyo veriyor abimize. Oğlanın kafesi büyük ihtimalle orası. Ama gözleri aşkından kör olmuş abimiz "la kız hala beni seviyo la" düşüncesi ile günlerce aylarca oraya gidip kafayı yiyor. Kafayı yemese, Kafeyi incelese olayı çözecek.

Filmin Esprisi:
Bununla tamamlıyorum en ünlü kadın portreleri kolleksiyonumu dedi, oolm hani inci küpeli kız, mona lisa falan... Yeme bizi abiciğim...