Hail, Caesar!



Hail, Caesar!
imdb63
Coen eğlencelik filmlerinden
2016

* Yılın ironik mizah filmi






Daha önce yerlisi yapıldı:

- benzer espriler filmde çoktu babında -
Filmin bir yerinde çekim başlangıcında bir set sekreteri ana oyuncular ve figüranları her birine statüye göre yemek verildiği için kayıt tutmaktadır. Çarmığa girilmiş İsa'ya figüran mı yoksa ana rol mü olup olmadığını sorar. Sadece ayakları gözüken oyuncu İsa'yı anlatan bu filmde ana oyuncu olduğunu iddia eder. Yemek yiyecekler arasında adını yazdırır.
Bu bana Cem Yılmaz'ın "Arthur arthur" diye sahneye giriş yapan tiyatro oyuncusunu hicvettiği stand up bölümünü hatırlatır. "Ulan pezevenk sanki biraz önce kuliste ıspanaklı yumurta yemedin"

Bunun bir diğer sevdiğim örneği ise Umut Sarıkaya'nın Mavi Boncuk filindeki Emel Sayın'a gönderme yaparak Emel Sayın'a "Hala daha halı kokuyorum" dedirttiği karikatürüdür. Bu espri aslında South Park filminin ilk sinema filminde, Brooke Shields'e "Mavi Göl" filminden beri yıkanmıyorum, repliğini hatırlatmaktadır.


* Filmin en iyi Hiciv sahneleri Dini Liderlere en direk yolsan İsa'yı anlatan filmde eski ahit'e uygun olup olmadığını sorguladığı toplantı.
Bir diğeri ise Koministlerin Sezar'ın generalini stüdyadan kaçırdıkları sahnedeki konuşmaları.

* Stüdyolara dair ciddi bir eleştiriyel bakış atmaktansa yüzeyel bir hiciv filmi çekmeye çalışmış Coenler. Vasatın biraz üzerinde bir film çıkarabilmişler. Coen filmi sevenlere tavsiye ederim.

 * Filmde eski filmlerin dans bölümlerine selam çakılan kısım fena değildi:


* Gene dönemin su danslarının olduğu müzikallere de gönderme yapmışlar:


Don't Breathe




Don't Breathe
imdb72
2016

Yılın Korku Filmi

Seyirciye "Nefesini Tut" diyen bir film. Bir kaç mantık hatasına rağmen gerilim hat safhada tutmuşlar.












Ağır Spoiler:

Filmin en büyük artısı suni döllenme sahnesiydi.




Filmdeki mantık hataları:

1 - Pencerelerde demir var dendikten sonra kör adamın birini pencereden atması.
2 - Kör adamın dış kapağın önünde bekledikten sonra ana kapının üç anahtarını da kitlemiş olma ihtimalinin düşük olması.
3 - Hırsızların fener ve çakı gibi temel hırsızlık aletlerinden yoksun bu eve girmeleri.
4 - Baretta'nın bir türlü mermisinin bitmemesi.
5 - Bi de kız çok rahat polisi kaydı olmayan bir yerden arayıp konu ile ilgili bilgi verebilir. Gazi'yi suçlarını anlatabilir.
6 - Ayakkabıların kokusunu  alan gazimiz aynı ayak kokusunu dibine geldiğinde alamıyor mu?





Saul Fia




Saul Fia imdb75

47w39n Yılın bol ödüllü filmi
OscarW GoldenglobeW CannesW
(Bafta iplememiş hayret)


Yılın Avrupa filmi
Yılın Nazi Kampı filmi

Daha yüzyıl geçmeyen insanlık tarihinin yakın zamanlı en büyük travması yahudi katliamından sıkılsak da sinema babında "eh yeter" desek de konu ile ilgili başarılı yapımlar çıkmaya devam ediyor.

Film blur başlıyor... Kadraja girer girmez Saul kadraj ondan hiç ayrılmaz. Etraf sürekli blur kalır. Yönetmen bunu çok iyi başarmış. Film plan sekansmış gibi gidiyor. Saul'un kafayı yediği çok açık. İnatla ölen bir çocuğu gömmeye ve gömerken de bir hahamın başında durması ritüelini gerçekleştirmeye çalışıyor....

Film anlatım biçimi bakımından tam not almıştır. Ordamda yaşanan trajediyi seyirciyi verme üslubu babında da tam not almıştır. Yahudi Kampı filmi artık sinemanın bir konu ana dalı olmuş durumda. Bu yüzden buradan çok not kırmadım. Yılın Avrupa filmidir...

Suicide Squad



Suicide Squad
imdb65

Filmin tüm çekimleri bittikten sonra ekstradan renklendirildiği ve renk cümbüşüne çevrildiği bilgisi bence doğru.

Filmde bir çok sahne gereksiz - diyaloglar bayat - süper kahramanlık üzerine tam bir klişe yumağı... Yani istediğini fazlasıyla veriyor. Öyle ağır eleştirmenin bir manası yok. Bu sene Captain America daha önceki yıllarda Nolan'ın Batman'leri dışında süper kahramanlık filmlerinden çok da fazla şey beklememek lazım. Lakin ben beklentiyi düşük tutmama rağmen beğenmedim o ayrı mesele.



* Joker'in en psikopat yorumu olduğu eleştirisi anlamsız. Çünkü Joker zaten hem Batman'i hem de Gotham'ı ele geçirmiş. Evet Nolan'ın Batman yorumundaki Joker'i muhteşem çizilmiş bir karakter. Onun zaten üzerine çıkmasını beklemiyorduk. Ama Psikopatlık seviyesinin arttırılması güzel durmuş.


Magnificent 7


The Magnificent 7
imdb71
2016

* İçinde 7 (seven) geçen filmlerin güzel olması.

Akira Kurusawa'nın başyapıtı 7 Samuray filminin daha önce kovboy versiyonu

* Tüm kovboy filmi klişelerini kullandıkları için kovboy filmi sevenlere nostaljik bir keyif veriyor film. Çoğu sahne Red Kit çizgi filmlerinde bile defalarca tekrarlanan şeyler olduğunu hatırlatmada fayda var.


* Hikaye olarak bir katkısı olmayan bir film. Filmin konusu çoğu kişi tarafından bilindiği için karakterleri işlemeye de çok vakit harcamamışlar. Bunun dışında aksiyon - görüntü yönetimi üst düzey - keyif veren bir film olarak gerçekleştirilmiş. Bu da filmin tek artısı. Keyif için izlenebilir.







Daha önceki Hollywood reprosunda:
1960
imdb78
Yul Brynner
Stere McQueen
Charles Bronson
Eli Wallach (İyi Kötü Çirkin'in çirkin'i)
oynamıştı.


Avrupa sineması ile Dünya sinemasının böyle Amerikancık çekimlerinde hep bir anlatım bozukluğu oluyor. Bir çok repro'da var bu.
Örneğin 7 samuray filminde aslında köylüler bu samurayları çok sevmezler. Onların kötü olduklarını da bilirler. Gene de ezik davranırlar. Saygıda kusur etmezler. Ama aralarında konuşurken onları istemediklerini dile getirirler. Kötü adamı yenen samuraylar bu sefer başlarına bela olmayacak mıdır kaygısı vardır. Hem bu kötü onlar için daha kötüdür çünkü diğer kötüyü tanırlar ama bu kötüleri tanımazlar.



Kovboy versiyonunda ise kovboy müziğinden de kaynaklanan bir yuppiii havası var. Gene gelenlerin kötü olduğunu bilen sivil halk kaygısı suratlara yansır... Lakin bu büyü çabuk bozulur. Sonra işler değişir ve bu sefer silah tutmayı bilemeyen sivil halk ile kovboylar dalga geçmeye başlar.

Yalnız ilk versiyonda Charles Bronson'un silah tutamayan babalarına karşı kendini kötü hisseden veletlere gereken dersi verdiği güzel bir konuşması vardır:

"babalarınız hakkında bir daha asla böyle söylemeyin, çünkü onlar korkak değiller. silah taşıdığım için cesur olduğumu mu düşünüyorsunuz, peki, sizin babalarınız daha cesur çünkü onlar, sizin için, kardeşleriniz ve analarınız için sorumluluk taşıyorlar. ve bu sorumluluk, tonlarca ağırlığı olan büyük bir kaya gibidir. onları toprağın altına gömene kadar eğer ve büker. ve babalarınıza bunu yapmaları gerektiğini söyleyen kimse yoktur. bu sorumluluğu alırlar çünkü sizi seviyorlar ve bu sorumluluğu istiyorlar. ben hiçbir zaman bu tarz bir cesarete sahip olmadım. karşılığını alacağının garantisi olmadan katır gibi çalışmak, çiftlik geçindirmek... asıl cesaret budur."

Filmin tek hatunu Haley Bennett ise bir çiftçi eşine mukayese çok fazla dekolte ile göz banyosu yaptırması - Kovboy filmlerinde genelde hayat kadınları aracılığı ile yapılan fora açığını kapatmış.
Filmin bir klişesi de böyle anlamsız bir yolla giderilmiş.





Hell Or High Water


Hell Or High Water
imdb78

Yılın soygun filmi diyebiliriz.
Yılın orjinal kovboy filmi diyebiliriz.
Çünkü Magnificent 7 filmi bir repro... hatta bir repro'nun tekrar yapımı.
Neowestern Başyapıtı
Coen tipi Kara Komedi
Tek Ton - SARI - Kahverendi - filmler
Bankaları keyif ve kısmen para için soymadıklarından ötürü ciddi bir sistem eleştirisi olarak da görülebilir bu film.

TV'deki saçma sapan din pazarlayan adama:Kapat şu gerizekalıyı diyor yaşlı kurt:

Kızılderili Yardımcı: "Hristiyan değil misin?"
Yaşlı Kurt: "Evet ama aptal değilim."
Sonra televizyondaki din simsarına sonunda lafını gömer:
- Ulan benim köpeğimle bile daha fazla konuşmuştur Tanrı!


Polis şefimiz inatçı yaşlı bir polis. Yardımcısı kızılderiliye takılmaktan büyük zevk alıyor...
Uzun yıllardır beraber çalışmalarından ötürü böyle bir konuşma üslupları olduğunu anlıyoruz.
Kızılderili sonunda "bu topraklar bizim" ile başlayan sisteme dair güzel bir eleştiri konuşması yapıyor.

Yaşlı Polis Şerifi:
- Kızılderililerin Kovboyları sevdiği nerede görülmüş!

Filmde sık sık Komnaçi lafı dönüyor. Kaldıkları kumarhanenin adı bile komançi. Banka soygunu yapan kardeşlerden en kriminal olanı biri ile dalaşır. Adam ona şöyle der:
- Komançi'nin ne anlama geldiğini biliyor musun? Sonsuca dek düşman demektir.
- Kime karşı düşman?
- Herkese.
- Bu beni ne yapar, biliyor musun?
- Bir düşman.
- Hayır.
- Bu beni bir Komançi yapar.

Eksi'de film hakkında spoiler içeren güzel bir şey yazılmış:
oyunculuklar gerçekten iyi. jeff bridges'i bu kadar yaşlanmış görmek üzücü olsa da yaşlı ve aksi şerif rolündeki performansı ile tommy lee jones'a selam çakmış.
amerikan halkını bir sülük gibi emen bankacılık ve mortgage sektörüne sağlam bir eleştiri var, ancak gözünüze sokulmuyor. alberto karakterinin muhabbetleri üzerinden yerlilere ve meksikalılara pay biçilen kriminalite ve fakirlik gibi temalar da kara mizah ile işlenmiş. beyaz adamın yerlilerden kan dökerek çaldıkları toprakların bankalar tarafından borçlandırma ile ellerinden alınmasına dair muhabbet çok yerinde.
batı teksas'a ait hayvan sürüleri, petrol muhabbeti, kovboy erilliği, yerlilerin gazinoları çok ince işlenmiş. öte yandan, arkaplanda iki kardeşe ait bir aile dramı var ve vıcık vıcık bir drama boğulmuyorsunuz. bütün karakterler ile empati kurabiliyor, film boyunca kimseden nefret etmiyorsunuz. zira düşman insanlar değil, onları borca sokup parmağında oynatan sistem. comanche muhabbeti de bunu sembolize ediyor; 'herkesin ilelebed düşmanı.'
son olarak, filmin içinde yaşlı bir kadın garsonun sipariş aldığı bir sahne var ve şimdiye kadar izlediğim en iyi restoran sahnesi olabilir.

Lokanta sahnesi gerçekten müthişti:

- Selam, hanımefendi. Bugün nasılsınız?
- Ateşli ama iyi anlamda söylemiyorum.
- Peki ne istemiyorsunuz?
- Pardon?
- Ne istemiyorsunuz?
- Galiba ben sadece...
- Biliyor musun, burada 44 yıldır çalışıyorum. T kemikli biftek ve kumpir dışında, hiç kimse başka bir şey sipariş etmedi. 1987'de alabalık siparişi vermeye çalışan New York'dan gelen bir şerefsiz hariç. Hiç alabalık satmıyoruz.
- T kemikli biftek.
- Yani ya koçan mısır istemiyorsun ya da yeşil fasülye istemiyorsun.
Yani ne istemiyorsun? Yeşil fasülye istemiyorum.
Ben de Yeşil Fasülye istemiyorum.
- Biftekler orta derecede pişer.
- Acaba benim bifteğim...
- Bu soru değildi.
- Pekala.
- Sizin için bir de buzlu çay.
- Buzlu çay harika olur.
- Buzlu çay, evet. Teşekkür ederim, hanımefendi.

Filmin seyirciye açık kapı bırakan finali zayıf olmasına rağmen benim için yılın en iyi 10 hollywood filmi arasında...

Türk Star Trek

Star Trek tüm zamanların en büyük uzay bilim-kurgularından biri. Rakibi Star Wars'ten çok daha az aksiyona meyilli olduğu halde çok daha sofistike senaryolarıyla biliniyor. Daha da önemlisi, Star Wars gibi çok çok uzun zaman önce yaşanan bir fantastik aksiyon değil, çok çok uzun zaman sonrasına kurgulanan gerçek bir bilim-kurgu (hemen harcadık Star Wars'u).


Star Trek denince akla Original Series yani bu ad altında gerçekleştirilen ilk yapım olan 3 sezonluk dizi bölümleri akla gelir.


Sonradan yeni nesil Star Trek dizileri yapıldı. Asıl Star Trek kadrosu da arada bir sinema eseri olarak hayranlarına beyaz perdeden el salladı. Bunların ilki 1979 yılında gösterime giren Star Trek: The Motion Picture, Türkçe adıyla Uzay Macerası oldu.


Fakat elini Hollywood'dan çabuk tutan birileri vardı. Sadece Hollywood değil Bollywood'dan da öönce davranan Yeşilçam, Star Trek dizisinin ilk beyaz perde uyarlamasını 1973 yılında seyircilere sunmuştu: Turist Ömer Uzay Yolunda!

Film, Star Trek dizisindeki ilk maceralardan birinin tekrarı sayılır ama önemli bir fark var: Turist Ömer. Turist Ömer'in varlığı sayesinde olaylar Star Trek evrenindeki gibi gelişmek yerine alaturka bir hal alır. Alaturkalığın doruğu, her şeyi bilen bilgisayarın Turist Ömer'in anlamsız davranışlarını analiz etmeye çalışırken kısa devre yaptığı sahnedir.

Bu sahne bazı rivayetlerde Turist Ömer'in IQ'sunu ölçen bilgisayarın kısa devre yaptığı sahne olarak, bazı rivayetlerde Turist Ömer'in "Ne var ne yok?" sorusuyla bilgisayarı kilitlediği sahne olarak hatırlanır. İkisi de tam olarak doğru değil. Turist Ömer yeni tanıştığı Mr. Spock'a "Zıtt Erenköy!" çekmiştir. Bunun anlamını çözemeyen Mr. Spock bilgisayara Zıtt'ın anlamını sorar ve bilgisayar kısa devre yapar.

- Zıtt ne demek?

Bu sahnenin tipik bir Mr. Spock enstantenesi olduğunu düşünerek filmdeki esprinin aşağıdaki Star Trek enstantanesinin uyarlaması olduğunu iddia etmiştim. Meğer o enstantane 1986 yapımı Star Trek IV: The Voyage Home (Eve Yolculuk) filmindenmiş. Yani Türk Uzay Yolu'nda dünyanın en basit sorusunun mantıkla çözülememesi esprisi özgün bir espriymiş. The Voyage Home'un sahnesinde bilgisayar Mr. Spock'a "Kendini nasıl hissediyorsun?" diye sorar ve Mr. Spock cevap veremeyip kalakalır:



Bir diğer bilinçli ya da bilinçsiz gönderme Gora filminden. Filmi izleyen herkesin aklında kalan "Uzaylı da olsa insan insandır" sözü çok temelsiz değil.

- Uzaylı da olsa insan insandır

1991 yapımı Star Trek VI: The Undiscovered Country (Keşfedilmemiş Ülke) filminde Kaptan Kirk ile Mr. Spock arasındaki diyalog Gora'daki mesaja çok benzemektedir:



Kirk: .....Sadece kendi davranışlarından... Başkasınınki değil...
Spock: Duruşmada öyle demediniz. Hatırladığım kadarıyla mürettebatınızın tüm yaptıklarının sorumluluğunu üstlendiniz
Kirk: Kaptan olarak. O farklı bir durum. İnsanlar...
Spock: Ama ben insan değilim. Ben...
Kirk (Sözünü keser): "Bir şey söyleyeyim mi? Herkes insandır"
Spock: Bana hakaret ediyorsunuz
Kirk: Kimse insandan başka bir şey değildir.
Spock (mırıldanır): Irkçı...

Türk Uzay Yolu analizimizi, diziyi izleyen her Türkün aklına bir yerde mutlaka gelmiş olan soruyu irdeleyerek tamamlayalım: Uzay Yolu'nda Türk var mı?

Uzay Yolu'nda dünya bir konfederasyon. Her kıtadan birileri var fakat Türk, hatta Müslüman hemen hemen hiçbir bölümde görülmüyor. Gerçi Hıristiyanlık, Yahudilik adına doğrudan bir atıf da yok hatta seküler denebilir ama karakterlerin ve isimlerinin Avrupa ağırlıklı olması net bir fikir vermek için yeterli.

Lakin Uzay Yolu'nda Türk var sayılır. Hem de 3 bölümde başrol oynamıştır: Khan

Khan Noonien Singh karakteri 1967 yılı 1. sezon 22. bölümde (Space Seed - Uzay Tohumu) karşımıza çıkmaktadır.



Aynı aktör tarafından 1982 yapımı Star Trek II: Wrath of Khan'da da bu karakter canlandırılır.

İsminden Hindistanlı olduğu anlaşılan, en azından tahmin edilen bu karakteri Meksikalı oyuncu Ricardo Montalban canlandırmıştır.


2013 yılında gösterime giren Star Trek: Into Darkness (Bilinmeze Doğru) filminde de aynı karakter karşımıza çıkmaktadır. Bu sefer Hindistan'ı ve Meksika'yı çağrıştırmaktan çok uzak bir oyuncu, Benedict Cumberbatch tarafından canlandırılmaktadır.


Her 3 Star Trek yapımında da yer alan Khan karakterinin menşei Asya'dır. 1990'larda gerçekleştiği kurgulanan küresel kaostan çıkmak için bilimadamlarının ürettiği mükemmel DNA'lı biyonik insanlardan biridir. Her bölgede başka bir biyonik adam kendi düzenini kurarken Asya'ya Khan hakim olur. Khan sadece Cengiz Han, Oğuz Han derkenki Han kelimesinin İngilizcesi değildir. Pakistan'da, Hindistan'da çok yaygın bir soyadıdır. Bunun da arkasında Hindistan'da asırlarca hüküm sürmüş Babürler vardır ama o başka bir hikaye. Velhasıl, Han, bizim Asyatik Han'dır.

Çin'de de en yaygın soyadı Han'dır fakat onun köklerini Orta Asya'ya bağlayabilir miyiz emin değilim.

Khan Noonien Singh isminin seçilmesinin arkasındaki sebep de enteresan. İnternetteki yaygın rivayete göre yapımcı Gene Roddenberry II. Dünya Savaşı'nda asker olarak savaşmış ve Kim Noonien Singh adından pilot bir arkadaşı varmış. Savaştan sonra izini kaybetmiş. Dizi tüm dünyada izlenir ve arkadaşı ona ulaşır umuduyla karaktere bu adı vermiş fakat arayan soran olmamış.

Captain Fantastic





Captain Fantastic 2016
imdb80
- Baş Yapıt -

Yılın en iyi filmi
Yılın en iyi aile draması
Sistemden kaçış filmi


- Baba Kola ne?
- Zehirli su!
(Nereden nereye Geleceğe Dönüş'te gizle kola reklamından buralara gelebildik)

Çocuklar şişmanları görünce şok olurlar. Her yerde doğruları söylemesi telkininde bulunan baba burada çocuklarını uyarır:
Baba: İnsanlarla alay etmiyoruz.
Erkek Çocuk: Dinciler hariç di mi Baba!



* Film benden tam not aldı. Çocukların oyunculuğu inanılmaz başarılıydı. Senaryo üzerine makaleler yazılacak kalitede bir baş yapıt zaten. Dört dörtlük bir film. Çocuk eğitimi konusunda mutlak izlenmesi ve izlettirilmesi gereken bir başyapıt.


* Sistemden kaçma (in to the wild)
Sistemden çocuklarını izole yetiştirme (Dogtooty - Kynodontas)
Sistemden kaçarak komün kurma (The Village)
gibi filmlerde seyirciyi yoran, dehşete düşüren, üzen temalar kullanılmıştı.
Bu film hem sistemden kaçış filmi hem de sistemle didişmeyi mizahi bir üslupla anlatabilmiş.

Sistem eleştirisini "Hanna" filmi gibi gerilimi kullanarak değil de "Little Miss Sunshine" filmi tadında hem entelektüel bir mizah sunarak hem de seyirciyi eğlendirerek yapmışlar.

* Bu film sistemden kaçışı anlatan bir film değildir. Bu film bir ebeveyn'in çocuğunu nasıl eğitir bunu anlatan buna alternatif sunan bunu eleştiren bir filmdir. Yönetmen bunu "Sistemden kaçış" kalıbı içinde anlatmış ve gayet başarılı olmuştur.

* Filmde baba çocuklarına benzersiz (Unique) isimler veriyor. Bu "Mülksüzler" romanında da vardı. İsmini sorduklarında ve cevapladığında "bu nasıl bir isim" sorusuna karşı roman kahramanı;
"Bizde isimler öyle eşsizdir ki isimden kişinin dini, sosyal statüsünü bırak cinsiyeti bile anlaşılmaz" diyordu...

* Dr Spock dediğinde çocuk kız Star Trek'teki mi diyor. Bahsettiği Spock, Benjamin Spock bir çocuk doktoru. Onlarca kitap yazmış önemli bir kişi:
https://tr.wikipedia.org/wiki/Benjamin_Spock

Film'de

İlk İsyan Eden Çocuk: Nasıl bir deli, Noam Chumsky'nin doğum gününü resmi bir tatilmişçesine kutlar? Neden biz de dünyanın geri kalanı gibi Noel'i kutlayamıyoruz?
Baba: İnsan haklarını desteklemek için onca şey yapmış bir yardımsever yerine kurgudan ibaret sihirli bir elfi kutlamayı mı tercih edersin? Peki, tartışalım öyleyse.
- Boş ver.
- Hayır, açıkla hadi.
Fırsatı değerlendirerek kendini açıkla.
Fikirlerini duymayı çok isteriz.
Makuller ise ve bizi ikna edersen,
fikirlerimizi değiştirebiliriz.
- Değil mi?
- Tabii.
Açıkla kendini.
- Yaşasın! Sağ ol baba!
- Rica ederim.





* Filmin Final Yazısında Noam'a gönderme yapmışlar:
"Umudun olmadığını farz ederseniz umudun olmayacağını garanti edersiniz.
Özgürlük için bir içgüdü olduğunu şeyleri değiştirme fırsatları olduğunu farz ederseniz...
O zaman daha iyi bir dünyanın yapımına katkıda bulunma ihtimaliniz vardır."

Noam Chomsky.


Filmin en güzel diyaloğu çocukların eğitiminin mukayese edildiği sırasında yaşandı.
Baba çocuklarını devletin sağladığı tüm hizmetlerden izole edip ütopik bir cennette yetiştiriyor ve biz bunu Dayı ve Yenge gibi kötü karşılamıyoruz. Çünkü çocuklar altı dil biliyor, Dostoyevski'den Nabokov'a güçlü edebi eserleri okuyorlar, Müzik aleti çalıyorlar, teorik fizik ve matematik biliyorlar, elit atlet kas yapısına sahipler ve daha nicesi.Filmin bir bölümünde "Lolita" üzerine bir tartışma yapılıyor. Kitabı okuyan akıllı kız Nabokov 'un Humbert 'a empati kurmamızı sağladığını ama aslında bunun bir çocuk istismarı olduğunu söylüyor. Dayı ve Yenge'nin ağır eleştirisine karşı Baba onların çocukları ve kendi çocuğunu mukayese için küçük bir sınav yapıyor:

"İnsan Hakları" konusunda aday memurlara ders veriyorum. Gurur duyduğum ve hakkını vermeye çalıştığım işlerden. Bu yüzden bu sahne beni çok etkiledi.

Yenge: Okula gitmeleri, bir şeyler öğrenmeleri gerek!

Baba: (Dayı ve Yenge'nin iki oğlunu çağırır) Justin, Jackson? Bir dakikalığına buraya gelir misiniz?
Jackson: Ne oldu?
Baba:  Kaç yaşındasın Jackson?
Jackson: 13.
Baba: İnsan Hakları Beyannamesi nedir? Söyleyebilir misin?
Jackson: Bir şeyin bedeli, sanırım.
Baba:  İyi bir tahmin.  Justin, sen liseye mi gidiyordun?
Justin:  Evet.
Baba: Okulunu seviyor musun?
Justin:  İdare eder işte.
Baba: İnsan Hakları Beyannamesi nedir? Biliyor musun?
Justin: Devletle ilgili bir şey, değil mi? İnsanların Amerika'da sahip oldukları haklar falan.

Kendi çocuğunu çağırır:
Baba: Evet. Zaja?
Zaja:  Evet?
Baba: Bir dakikalığına gelir misin tatlım? Sana ufak bir soru sormak istiyorum.
Zaja daha yeni sekiz yaşına girdi bu arada.. İnsan Hakları Beyannamesi.
Zaja: Islahat 1: Meclis, bir din kurumuna ilişkin bir yasa özgür düşünmeyi yasaklayacak veya...
Baba: Dur. Senden ezberlediğin ıslahatları söylemeni istemedim. İnsan Hakları Beyannamesi denilince ne anlıyorsan onu anlat.
Zaja: İnsan Hakları Beyannamesi olmasaydı Çin gibi olurduk. Burada en azından izinsiz arama
yapılmıyor. Düşünce özgürlüğü var. Vatandaşlar, vahşi ve sıra dışı cezalardan korunuyor...
Yenge: Bu kadar yeter.
Baba: Bir dakika. Zaja... 2010'da Citizens United'ın açtığı, Yüksek Mahkeme davası kararını nasıl açıklarsın?
Zaja: Kurumlarda da insanlardaki haklar geçerlidir, yani adayların harcama sınırı yok. Bu da demektir ki ülkemiz kurumlar ve adayları finanse eden ve onların sadakat yemini etmesini
isteyen lobiciler tarafından...
Baba: Aman Tanrım. Fikrini açıkça anlattın, anladık.
Dayı ve Yenge: Çok etkileyici. Hepiniz öylesiniz.

* Modern yaşantıdan bu kadar kaçmanın

 Cenaze Töreni tıpkı babamın cenaze töreninde yaşadığım kaosu yaşama vesile olmuştu.

Rahip sıradan konuşmasını hiç tanımadığı bir kadın hakkında yapmaya başlar:
Bağışlayıcı ve merhametli tanrımız bu dünyadan aldığın kulun Leslie Cash'in adına okuduğumuz duaları duy. Sana güvenip inandığı için mekânının cennet olmasını ve ebedi ödülünü almasını sağla. Amin.
Cemaat:  Amin.
Rahip devam eder: Leslie'yi bizzat tanımıyordum, ve bunun için pişmanım. Çocuklarını büyütmek
için hukuktan vazgeçmiş harika bir anne olduğunu biliyorum. Leslie, annesi Abigail'i, babası Jack'i ve köpekleri Harvey ve Pofuduk Ayı'yı çok seviyordu. Bahçe ile uğraşmayı ve klasik müziği çok sevdiğini söylediler bilhassa Glenn Gould'un Goldberg Varyasyonları'nı. Ay ışığında sahilde
yürümeyi de seviyordu. Kocası Ben'i ve çocukları-

Kocası ben bu safsataya dayanamaz.... Konuşmaya müdahil olur:
Ben: İzninizle gerisini ben anlatayım. İlk olarak, Leslie Budizm'e bağlıydı ve onu bir din olarak değil de felsefe olarak görüyordu. Hatta, Leslie tüm dinlerden nefret ederdi. Ona göre dinler, insanların körü körüne bağlanması ve masum ve cahil insanların yüreklerine korku salmak için tasarlanmış çok tehlikeli peri masallarıydı.
Ölümden daha beter olduğunu düşündüğü tek şey çürüyen vücudunun sonsuza dek büyük bir kutuda tıkılıp kalacağını ve boktan bir golf sahasının ortasına gömüleceğini bilmek olurdu.
Kendisini tanımayan biri tarafından övülmenin abesliğine rağmen bu komik süslü sözler Leslie'nin çok hoşuna giderdi.
Hiç olmazsa mizah anlayışı vardı. Bir şey okumak istiyorum, böylece ne demek istediğimi anlarsınız.
Leslie'nin vasiyeti ve son isteği. "Öldüğüm takdirde bir Budist olarak ben, Leslie Abigail Cash, cesedimin yakılmasını istiyorum. Cenazem, pek bir önemi olmasa da, müzik ve dans eşliğinde yaşam döngüsünün bir kutlaması olacak. Daha sonra küllerim, umumi ve
ziyadesiyle kalabalık sıradan bir yere götürülecek. Ardından da küllerim, tez vakitte
en yakın tuvalete dökülecek. "

Filmden unutulmaz diyaloglar:

"In fact, leslie abhorred all organized religions. to her, they were the most dangerous fairy tales ever invented, designed to elicit blind obedience and strike fear into the hearts of the innocent and the uninformed."

"Be adventurous, be bold, but savor it. it goes fast."

"My face is mine, my hands are mine, my mouth is mine, but i'm not. i'm yours."

"It was a beautiful mistake, but a mistake."

- Neden Namibya'ya gidiyorsun?
- Haritada oraya dokundum. Neresi olduğunu bilmiyorum.
(ben burada hangi üniversite olduğuna karar veremediğini ve rast gele bir kolleje gideceğini düşündüm. O güne dünyanın bir ucuna gidiyormuş.)

Babanın oğluna son nasihatları:
Seviştiğin kadına kibar davran
Onu dinle,
Sevmiyorsan kibarca uzak tut
Ona zarar verme
Hayatın tadını çıkar ve
Sakın ölme.

İngilizce
When you have sex with a woman, be gentle and listen to her.
Treat her with respect and dignity, even if you don't love her.
Always tell the truth.
Always take the high road.
Live each day like it could be your last.
Drink it in.
Be adventurous, be bold, but savor it. It goes fast.
Don't die.

Benim çevirim:
İlişkide olduğun kadına nazik davran ve onu dinle
Eğer onu sevmemeye başlarsan onurunla ve saygınla onu düzeltmeye çalış
Her zaman ona doğruları söyle
Her zaman yükseklerden uç
Hergünü son gününmüş gibi yaşa
Şerefine iç
Maceraperest, cesur, tadını çıkaran biri ol. Hızlı hareket et.
VE ÖLME!

Suburra



Suburra
2015
imdb74

Yılın Filmleri Gümüş karmasının en iyi Avrupa filmi
Yılın İtalyan filmi

* Bir suç şehri hikayesi

* Aynı yönetmene ait Gomorra filminin devamı niteliğinde. Ve hatta bu filmde adı geçen yeni "Las Vegas" şehri planı burada daha gerçekleştirme aşamasına dönüşüyor.




* Film Siyaset - Ticaret - Din - Mafya bağlantılarının anlatıldığı  - Mafya'nın tetikçisi genç kız manyağı kokainman bir politikacı ile Eski mafya liderinin tetikçisi genç bir sokak çete liderinin ve ona çok bağlı aşkının çevresinde dönüyor.

Bağlantılar ve kurgu iyi sağlanmış sürükleyici bir suç filmi. Seks sahneleri de tüm çıplaklığı ile verilmesi cesurca.



Film aslında Papa'nın işi bıraktığı - Belisconi hükümetinin düştüğü - İtalya'da doğal bir yağmur felaketinin onlarca insanın canını aldığı zor bir haftasında yaşanıyor. Filmin bir başarısı da film boyunca çok şiddetli bir yağmur yağması.



Theeb



Theeb
2014
imdb74
Ürdün filmi (Birleşik Arap Emirlikleri tarafından finanse edilmiş)

Oscara en çok yaklaşan arap filmi deniyor.
Yılın Ortadoğu - Arap filmi
Yılın en iyi Hollywood ve Avrupa sinenası dışındaki dünya sineması örneklerinden

Filmi üç yönü ile incelemeye çalışacağım.
Birincisi bir sinema filmi olarak:
Sinema filmi olarak tam olarak istediğini veremeyen, oyunculuğun zayıf gözüktüğü, o yılın en iyi dünya sineması örneklerinden biri olmasına rağmen çarpıcı olmaması, istediği mesajı verememesi, dönem filmi olmasının bir espirisi olmayacak kadar yalın bir konuya sahip olması...

Dünya Sineması o sene Latin sineması Relatos Salvajes Asya sineması PK ve Uzak Doğu sineması ise The Raid 2 Okyanusya bölgesinden The Dark Horse ve Afrika'dan The Good Lie gibi baş yapıt filmlerin olduğu bir yıl aslında. Arap sinemasını en iyi filmi bu ise diye girişmek daha doğru olabilir...

Bir sinema seyircisi olarak filmin değerlendirmesi:
Film arap kültüründe bir çocuğun yetiştirme şeklini dönemsel olarak çok iyi yansıtmış. Filmin güçlü yanı bir keçiyi bile kesemeyecek seviyede olan bir çocuk olayların içine girdiğinde nasıl da sertleştiğini bir eşkiyayı vurabilecek raddeye gelebileceğini iyi vermiş. Bir çocuğun gözünden gördüğümüz karakterler bizim onunla özdeşlemize olanak sağlıyor. Böyle baktığımızda film gayet tutarlı ve başarılı.

Bir Türkiye vatandaşı olarak bu filme ne gözle baktım:
Hicaz Trenyolu burada dengeleri nasıl bozduğunu anladım. Bence hikayenin Osmanlı babında verdiği mesaj çok gerçekçi. Oranın yerel halkının Osmanlı Asker Tren yolu dediği haç adaylarının gittiği hicaz tren yolunun yapılması ekonomi olarak bölgeyi çökertmiş. Normalde hacı adaylarına rehberlik yapan, oradan geçenlere yemek ve konaklama sağlayan ve böyle bir ekonomi ile büyüyen Osmanlının bu sürgün yerinde çiftçilik besicilik yapmayanlar aç kalmış ve eşkiyalığa başlamışlar. Bu da yerel halkın eşkiyalarla muhatap olmasına yol açmış. Onlar da kendilerine alternatif sunan ve kendilerini satın alan İngilizlere kanmışlar.



İngiliz askeri ile Osmanlı subayı da çok gerçekçi anlatışmış filmde. Biri o toplumun onun için kurban ettiği keçinin yemeğini bile yemiyor. Kültür ile sıcak bir iletişim kurmaktan kendini ala koyuyor. Sadece işine odaklanmış. Elindeki bombayı hicaz tren yolunu patlatmak için ekibine götürme peşinde.

Osmanlı askeri ise erler sıcaktan kulübelerinde uyuyor. Kendi sürgünde olmanın mutsuzluğu ama bir Osmanlı Subayı olmanın disiplinini kıyafeti traş oluşu ile direk yansıtabiliyor. İşi konusunda şekilci yani. Eşkiyanın ona getirdiği ingiliz bombasının karşılığında altın veriyor. Ama bir çocuk tarafından kendine hizmet eden bir adamın öldürülmesinden de öyle rahatsız falan değil.

Osmanlı ile İngiliz askeri arasındaki farklara baktığında Osmanlı'nın kimler tarafından, İngilizlerin ise kimler tarafından desteklendiğini gördüğümüzde o toprakları kaybetmemiz babında sağlam doneler alabiliyoruz filmden.

Sonuçta bizim bu bölgedeki tarihi bağımız babında da izlenmesi gereken yılın en başarılı dünya sineması sanat eseridir.


Black Mirror 2. Sezon


Black Mirror 2. Sezon


Be Right Back
White Bear
The Waldo Moment
White Christmas


Episode 1
Be Right Back
- 7 -







* Black Mirror tarihinin en duygusal ve romantik bölümü.




* Gene mutlu bir tablo ile başlıyor. Ağır bir travma ve ardından bilim kurgu çözümlemesi. Sosyal mesaj... Çocuğun ironik cevaplar vermesi... (sosyal medya üzerinden kişinin tam analizi çıkarmak iyi fikir) Teknolojinin yapay zeka olarak bunu kotarabilmesi... Ama öfke - itiraz - tembellik - bıkkınlık... Bunlar en doğal tepkilerimiz. Onlar olmadan olmuyor...

* - eksi- de yazıyor, Bilgisayar oyunlarında bu vardır. Gerçekliğe yaklaşıldıkça hatalar oyuncuyu daha çok gerçeklik hissinden kopartması. 3 Boyutlu bir oyunca karakter kütüğün üzerinden atlaması yerine içinden geçince oynayan kişide yarattığı şok daha büyükmüş örneğin. Bu da eski oyunların bizde daha fazla yer etmesinin bir başka nedeni olabilir. Bölüm biraz bunun üzerine bir bilimkurgu.


* Bölümde çok iki tasarım var. Birisi gebelik testi sonucu. İkincisi dokunma tadı yakalanabilen palet bulunan çizim ekranı.

* Tablette konuşma programının sadeliği de mest etmiştir. Tasarım olarak çok güzel bir tasarım yapmışlar.




Episode 2
White Bear
- 10 -

* Sezonun en iyisi.









* Suç - Ceza anateması dışında Toplumun her şeyi kayıt altına alsa da olaylar karşısında oralı olmamasını ve Yapılan eylemlerinde insanların tepkisizliğinden güç almasını da iyi işlemiş.







* Konu ile ilgili en iyi eksi yorumu: Yargılayan insan, zaman içinde bunun suyunu çıkarmaya eğilimlidir. Adalet, soyutlaştıkça tehlikeli bir hâl alır. İnsanlar, birbirini yargılamaktan, böylece adalet getirdiklerini zannetmekten histerik bir tat alırlar... Pekiyi bu White Bear'de kameraya alanları - kaydederek dalga geçenleri cezalandıracak bir üst White Bear var mı? White Bear'ün çürümüşlüğünü - ceza uygulamasındaki acımasızlığının hikayesini anlatacak bir üst hikaye- bunu hicveden bir başka black mirror bölümü...
Belki de bu sorunun cevabını 3. sezonun son bölümündeki arılar cevap veriyor.



* Bölüm bizim klasik distopik film klişesi algımız ile oynayarak başlıyor.
Bir kadın distopik bir gelecekte uyanıyor. Pencerelerden ve etrafta yüzlerce kişi onu telefonlardan kameralardan kaydediyor. Bu sırada biri tetiğe basmış gibi onu avlamaya çalışan avcılar ortaya çıkıyor. Olayların başlaması ile ilgili ve hatta o an yaşadıkları ile ilintili dejavular yaşamaya başlıyor.


* Tekrar izlediğinde insan fark ediyor ki distopik olarak uyanan kadın ne yapsa "senin gibiler böylesiniz zaten" muamelesi görüyor. İlk izlerken fark etmiyor insan ama ikinci izlediğinde o her şeyin farkında olan ve yardım ediyormuş gibi gözüken oyuncu da zaten onu gereksiz işin içine sürüklüyor ve sokmaya çalışıyor. İlk izleyenler için bunları iyi kotarmışlar. Çok etkileyici bir bölüm.


Pekiyi bu kadar çevredeki insanlar neden kadına yardımcı olmuyorlar:
Bu bize Bystander Effect denilen psikolojik bir tespiti anlatıyor.
Bystander Effect: (seyirci etkisi)
İnsanların çevrede başkaları varken acil durumlara müdahale etmemeleri, kayıtsız kalma durumlarını açıklayan bir psikolojik olgu. Araştırmalara göre yalnız insanların müdahale etme olasılığı, yalnız olmadığının bilincinde olan insanlara göre daha fazladır.
Yalnız bir insan, doğası gereği, acil bir durum karşısında yardıma ihtiyacı olan bir diğer insana genellikle kayıtsız kalamaz.
Bystander İntervention
Örnek 1
Konuyla ilgili olarak, genovese sendromu olarak bilinen olayda, 1964 yılında amerika'da kitty genovese isimli kız sokak ortasında saldırıya uğramış, bıçaklanmış ve ölüme terkedilmiştir. saldırı en az 38 görgü tanığının varlığında yarım saat sürmüş ve bu tanıklardan hiçbiri (gerek bulaşmak istemediklerinden gerek başkalarının aradığı yanılgısına düşerek) duruma müdahale etmemiştir.
Örnek 2
https://en.wikipedia.org/wiki/Murder_of_Kitty_Genovese

* Bölüm böyle başlayıp insanların yargılamada Tanrı rolüne büründüğünü görmemizle farklı bir boyuta taşınıyor. Adaletin uygulamasında toplumsal bir sapıklığı bize çarpıcı bir şekilde anlatıyor.


Episode 3
The Waldo Moment
- 6 - 

* İnsanların çok kolay manipüle edilebileceğini tv'de sağa sola sadece küfürlü ve muzur cevaplar veren çizgi karaktere bile birden bağlanabileceğine dair zayıf bir black mirror bölümü.

* Bu tip bölümlerde kalitesiz bir komik karakter bile canlandırılsa ve anlatılmak istenin dışında bile olsa iyi espriler bekliyorum.

* Waldo'nun karakterini Bruno'daki - Borat'taki Sacha-Baron-Cohen'e benzettim ben. Hatta South Park mizahı gibi bir mizah yapmaya çalışıyor...  Ama dediğim gibi iyi bir örnek de sunmadı bize. Bir o siyasi program sunucusunu hafif bozması fena değildi... Gerisi vasat...




Episode 4 (Özel Bölüm)
White Chiristmas
- 9 - 

* Black Mirror''un yılbaşı hediyesi.

* "Hamilesin" fütüristik tasarımını beğenmişler tekrar kullanmışlar.




* 3 farklı sayılabilecek olay örgüsü 6 bölümde anlatılmış. Tahmin edilebilir bir finali olsa da bize vermek istediği mesajlar ve zihin okuma konusunda ufkumuzu açması babında unutulmaz güzellikte bir bölüm yapmayı gene başarmışlar.

* Gözümüzün tamamen dijital dünyaya bağlanacağı ve algılarımızla oynayabileceği ve hatta sosyal cezalandırmaları bu dijital göz üzerinden maruz kalabileceğimiz şeklinde bir distopya yaratılmış.

* Çapkınlığa giden çocuğun soyadının TURK olması :)

* Bir kızın ilgisini çekmek için onun yanındaki arkadaşınla muhabbeti açmak,
Partiden siz de mi sıkıldınız konseptinin her zaman yutulur bir söz olması,
Bir yere giderken cebinde onları şaşırtan bir hikaye ile girme,
Bir sorunu anlattığında tamamen ona "haklısın" goy goyu yapabilme kapasitesi..
 (karşındakini kazanma)
Bunlar tavlama kulübünün ("ikna" işine sahip bir abi çevresinde toplanan ergenlerden oluşuyor) bir macerası altında karşımıza çıkıyor. (Ooolm alman hatun bana sakso çekerken izlemiştiniz ama diyor biri) Ama bir skandalla bitiyor. Kız sayko çıkıyor. Benim de kafamdan sesler geliyor diyor. Ve çocuk ölüyor. Bunlar her şeyi yok ediyorlar ama olay anlaşılıyor.

Dizinin bu bölümünde bizdeki git geller çok iyi yaratılmış.
* Acaba kızın da bir danışmanı var mı?
* Kız acaba oğlanın bir danışmanı olduğunu anladı mı?
* İçki uyuşturucu mu - kadın harbi deli mi?

Math ve ekibi burada yasadışı bir şey yapsalar da cezalarının ağırlığı tartışmaya açık değil midir. Sonuçta tavlamaya dair bir sosyal ekip kurulmuş ve iş partilerine gidip hatun avlıyorlar.
(Wedding Crachers - Owen Wilson ve John Beckwith ilham kaynağı olmuşlar bu temaya)
Peki hassas tartıya çıkardığımızda babadan çocuğunu bu denli uzak tutmak adil midir?
Adam bilerek de yaptığı bir cinayet yok... İki hikayede de asıl suçlular birincisinde sayko kadın ikincisinde ise aldatan ve bilgilendirmeyen kadın değil mi? Adamlar suçsuz demiyoruz maden yıllarca konuşturma mücadesi veriyorsun böyle detaylı yargılıyorsun kişileri sonuçta verilen kararların çok acımasız ve yanlı olması acaba faşist bir hukuk sistemi eleştirisi mi getiriyor dizi bize.

* Adamın işi hakkında ikinci bölüm bence dizinin esas konusunun tanıtımı finali en iyi destekleyen bölüm. Şımarık - hiç bir hizmeti beğenmeyen zengin kızımız kendine kendi işlerini yapacak kendi bilincinden bir köle yaptırtıyor. Dijital köleler kendi karakterini de aktarıldığı köleler olduğu için disipline edilmeleri çok zor. Haftalarca (eğitimci için bir iki saniye) ve hatta yıllarca (finaldeki adam 5 yıldır konuşmamış) hücre cezasına tabi tutulabiliyorlar.






Teknolojik tasarımların zayıf ama anlatılacak temanın işlenmesi babında çok fazla zeka kullanılan
Black Mirror buralarda kırılmalar yaşamış ve 3. Sezonda bizi tasarım olarak da çok güçlü geliyoruz'un sinyalleri verilmiş.



Black Mirror'larda adaletin ne kadar kaygan bir zemine sahip olduğu çok iyi vurgulanmış. Bu bölümde de adalet sistemi adamdan çerez dedikleri bir bilinç çipini alıp adamın kopyasını çıkartıp konuşturacak kadar deta
ycı bir çalışma üslubuna girmiş durumda.


Devlet denen dengesiz otoritenin adaletine güvenilmezi Black Mirrorlar öyle güzel veriyor ki sistemli dünyayı sümüren bir ülkenin bu kadar sistem eleştirisi yapan edebiyata - sanat eserlerine sahip olmasını sadece günah çıkarma olarak görüyorum. Engisizyon mahkemelerinin - kürek mahkumlarının kol gezdiği Fransa'da İngiltere'de bu denli insan hakları yaygarası kopması da bir bakıma ironik değil midir. Tamam Beth bencildi... Pekiyi Matt'i yargılayan adalet sistemi de toplumsal bir bencilliğin ürünü değil de nedir.?







* Zed gözlerinde birinin bloklanması sosyal medyadan esinlenmiş. Sosyal medyada biri birini bloklayabiliyor olgunu diziye taşımışlar.


* Dizi'de ağır travmalar öncesindeki mutlu başlangıçlar dizinin genel konsepti olmuş durumda...
Bu da bu bölümün üçüncü bölümünün mutlu başlangıcı.



 SONFİNEND