k-Pax




K-Pax 2001

Kevin amcamızın “Yok abi ben uzaylı falan diilim, akıl hastasıyım!” filmi,Key Peks! (Aaaa filmin sonunu mu söyledim yoksa. Ama bi filmin gerilimi sadece başrol oyuncusu uzaylı mı diil mi üzerine inşa edilirse filmin sonu ağzımdan kaçıverir. Bu benim suçum diil.)
Bilirsiniz... Bilim kurgu filmlerinde de uzaylılar, ya dünyamızı istila etmeye gelirler ya da felsefe yapıp giderler. Bu filmin uzaylısı ikinci kategoriden: “Dünyanız evrimle ilgili geleceği belli olmayan B tipi bir gezegen- Evrende her canlı doğruyu yanlıştan ayırt edebilir dostum-  Birbirinize zarar veriyorsunuz ne İsa’ya ne Buda’ya kulak asmışsınız- Sizin bu vahşetle buraya kadar gelişmeniz bile mucize!- Ya boğazda şööle püfür püfür çay içmek varken ne diye tıkılmış karanlık bi odada bu salak filme bakıyorsunuz.”
Key Peks’te sık sık E.T.’ye StarWars’a ve Hint sinemasına göndermeler yapılıyor. Kevın amcamız Akıl hastanesine, tıpkı Guguk Kuşu’ndaki Cek Nikılsın gibi, güneş gözlüğüyle giriyor ve  onun gibi kısa zamanda diğer hastaların bir numaralı sevgilisi oluyor. Ortamın psikiyatristi Jef Brics onu kıskanıyor ve içinden “Bu kazma, tıp fakültesini bitirmeden nası oluyor da benim hastalarımı iyileştirebilir... bu olsa olsa uzaylıdır” diye içinden geçiriyor. Film boyunca sık sık küçük lebovski oturuşları yapan Jef (Filmdeki adı Mark) İyi biri aslında (Bi oğluna yamuk yapmış galiba ama o da bizi ilgilendirmez). Muzu soymadan yiyen hastalarına “ Lan siz maymundan bile geri zekalısınız” muamelesi yapmıyor. Filmde bi de şu gerilim var: Doktor acaba cehenneme postalanmış karısını kurtarabilecek mi... yok o başka filmdi galiba.
Gelelim filmin teknik analizine. Film eleştirmenleri bu bölümlerde hep “Yönetmen iyi çerçeveler yakalamış” gibi bi beylik laf ediliyor ya işte onu bi türlü anlamıyorum. Ne çerçevesi kardeşim. Hani Van Gog’un biografisini falan çekersin, hakkat ceviz doğrama çerçeveler kullanırsın anlarım. Pekiii, Bach’ın filmini çekince naapıcan... yönetmen çok iyi notalar yakalamış mı diycen. Bach dedim de, yukarıda Allah var (inanmıyorsanız sorun diil sözün gelişi söyledim) bach üzerine ülkemizde çok espri yapılmıştır. Bunlardan biri klişe: “Şimdi size bi Bach çalıcam! İster misiniz?” “Bahalım abi!” gibi. Bi tanesi de bizim evde bir grup eleman yemek yerken yapılmıştı. Muhabbet Bach’tan açıldı. Müzikten çakan bi eleman: “Klasik müzikte onlarca ünlü Bach soyadlı bestekar var” dedi. Ben “Ama en ünlüsü Sebastian Bach’tır herhal dedim”. Kardeşimin arkadaşı: “ Olur mu daha ünlüsü var” dedi “Coşkun SaBach”!.. Tabi güldük.
Ya filmin muhabbetinden epey uzaklaştık. Laf lafı açıyor işte... Şimdi filmden çıkarılacak sonuçlar köşesine geldik...
Muhabirimiz Farua göre filmden çıkarılcak sonuçlar şunlar:
1: Beyaz perdenin sol üst köşesine yakın bir yerinde hafif bi sarılık vardı. Sanki pis bi su akmış da oraya birkaç damla damlamış gibi! Belki yukardan yağmur damlamıştır!
-          Faruk filmle ilgili olsun! Bi de o kadar detaya inme istersen...
O zaman yeni 1: Aklı başında uzaylı yoktur.
2: Böyle aklı başında efendi bi uzaylı yakaladıklarında bile onu akıl hastanesine koyarlar!
3: Siz de fark ettiniz mi beyaz perde...
-          Farukkk!
-          Ya bi kaç detay yakalamıştım onları da sööletmiceksen hiç yazmiim daha iyi
-          Evet daha iyi!... 

Hiç yorum yok: