Dünya İstalası: Los Angeles Savaşı





Battle Los Angeles 2011
z3
sinema dergisi 1,5
türk yazarları yıldız ortalaması 1,68

Filmin en güzel eleştirisini (sokup çevirmiş) Sinema dergisinden Murat Özer yazmış...
Çok beğendim ve sizinle paylaşmak istiyorum...


Uzaylıların dünyamızı istila edeceği paranoyası üzerine filmler yapmak. Hollywood'un 1950'lerden bu yana gelenek haline getirdiği bir durum. Vaktiyle McCarthy'nin 'cadı avı' düzenini delmek amacı taşıyan bu tür yapımlar, düzenini delmek amacı taşıyan bu tür yapımlar, özellikle son dönemlerde 11 Eylül sonrası Amerikan Paranoyalarının bir yansıması olarak karşımıza çıkıyor. Buna bir de militarizm çerçevesinden bakıldığında, ' Amerikanlaştırma' zihniyeti hiçbir dönemde olmadığı kadar öne çıktığını görüyoruz...



Kendilerine 'düşman' yaratma konusunda uzman görünen, şimdilerdeyse özelde Kaddafi'yi, genelde Libya'yı düşman belleyen Amerikan hükumeti, her daim 'haklı' savaşlara girmeyi insanlığa karşı bir borç biliyor belli ki! Bilimkurgu türünü de bu amaç için kullanan ve ABD'nin dünyanın jandarması özelliklerini yansıtabileceği bir platform olarak gören Hollywood, bunu da pervasızca uygulamayı alışkanlık haline getiriyor.


Dünya İstilası, L.A. Savaşı soz zamanlarda bu alanda gerçekleşmiş en göze batan ve işin suyunu çıkaran film belki de... Dünyayı suyumuzu kullanmak amacı ile istila eden uzaylılara karşı mücadele eden kahraman Amerikan donanmasından bir timle birlikte hareket ediyoruz hikayede. Dünyayı ele geçirmedik yer bırakmayan uzaylılara Los Angeles'ı da kaptırmamak amaçları ve bu amaç için yiğitçe mücadeleye giriyor kahramanlarımız. Ama öyle böyle kahraman değil bunlar; Gelişkin uzaylı teknolojisinin yıkıcı gücüne karşı göğüslerini siper ediyorlar ve "akıl"larını kullanarak onları"bir şekilde" alt etmeyi başarıyorlar...


Filmin bilimkurgusal yanını uzaylı istilası oluşturuyor, ama onların motivasyon konusunda, finale yakın sahnelere kadar herhangi bir ipucu yok. Evet, sonunda "su" için geldiklerini öğreniyoruz, ancak uzaylılara "kimlik" kazandıracak bir hikaye çıkmıyor karşımıza. Dolayısıyla uzaylılar yerine herhangi bir şeyi koymak mümkün gibi görünüyor. Örneğin Rusya, Küba, Orta Doğu, Çin, Kuzey Kore, her birini ya da hepsini uzaylıların yerine koyabilirsiniz, değişen bir şey olmaz. Hollywood'un kızılderililerden başlayarak düşman yaratma geleneğine uyabilecek her unsur karşılayabilir uzaylılar işlevini. Düşmanı "kimliksiz" bir hale getirerek tek "doğru" olarak Amerikan varlığını göstermek, Hollywood'un devletle eşgüdümlü çalışmasının bir yansıması ve burada da farklı bir şey göze çarpmıyor.

Yabancısı olmadığımız bir durum, "her dönemde kendine düşman edinmede uzman bir milletiz biz de ve bu düşmanı alt etmek için güç kullanmayı da iyi bildiğimizi iddia ederiz...

= Saving Private Ryan, Black Hawn Down benzeri bir çatışma dinamiği üzerine kurulmuş film. Bu durumlarda gerçekliği başarılı, bizi çatışmanın göbeğine çekmeyi ve karakterin arasına katmayı başarıyor...

L.A. İstilasını izlerken ister istemez aklımıza Neill imzalı enfes bilimkurgu "Distrinct 9/Yasak Bölge 9" geliyor. Oradaki zavallı, ezilen ve kişilik kazandırılmış uzaylılar düşünüldüğünde, yaratılan alegorik atmosferin dört başı mamur görüntüsü hesaba katıldığında, insanoğlunun saf kötülüğünün zirve yapışına açılan pencereden bakmaya çalıştığımızda, Jonathan Liesman'ın filminin pespayeliği daha da belirginleşiyor gözümüzde. Gözünü "kahramanlık" bürümüş bir milletin (en azından buradan öyle görünüyor), kendinden başka hiçbir şeye "değer" atfetmeyen bakışının "hastalıklı" resmine bakıyoruz bu filmde. o resimden çıkıp üzerinize yürüyen "kahraman" askerlere yan gözle bakmaya yeltenmeyin ama! Pişman olursunuz!



Hiç yorum yok: