Mezbelelikten de iyi adam çıkar!

Knocked Up imdb:76 (20 000 15 000 20 000)
z720075200 2007

aylak insan profilleri açısından:
= Transpotting, Big Lebowsky
Dizi benzeri = My Name is Earl

Bir grup hergele mezbelelik bir evde gevezelik yapmaktadırlar...
Konu aktristlerin fora görüntüleridir... Lan bunun neden sitesini yapmıyoruz gani gani para kazanırız muhabbetidir...
mrskin - Celebrity Movie Archive tarzı bir site düşünürler, lakin bu tür sitelerin internette gani gani olduunundan bihaberdirler...

"Jamie Lee Curtis Trading Places filmin 70. takikasında iki meme" şeklinde başlayan birinci raundda en çok Julianne kızıl sakal Moore' espirisine güldüm...
Julianne "barbaros" Moore, şeklinde demelerinin sebebi, Julianne'n "red bush" unu filmlerde faso göstermesi... Elemanımızın "red bush" diip diip gülmesi bundan kelle... Julianne ablamızın "Short Cuts" filminde fora gezmeleriyle de şöyle dalgalarını geçiyorlar, "O filmin izledim ve kasıklarına baktım adının short cuts olmaması gerekiyormuş"... "Kasıklarındaki çalılık tıpkı Shinning filmindeki çalılara benziyor ama rengi kırmızı. Bi de içinde Scatman Crothers yok..."

Epik bişii yapalım bu filmin oyuncusunun Katherine Heigl üzerine tıklayarak onun "celebrity" sini bakalım ...


- neden sürekli zar sallama hareketini yapıyor!
- tek bildiği dans figürü o da, ondan

E! de çalışan ablamız da hemen ardından enteresan gıcır bir muhabbete giriyor...
Jessica Simpson ile dalga geçiyorlar... "Ton balığını tavuk" sanacak kadar salak olan Simpson programa çıkmadan önce ültümatom vermiş: "bunu soramazsını şunu soramazsınız"...
Star kaprislerinden bunalmış sunucu: "belki onunla orta doğudan söz ederiz... tabii haritada yerini gösterebilirse" kipin dalga geçiyor...

Çaldıran Sendromu: E! nin yanındaki yönetici tipinin hareketlerine verdiğim isim... Sürekli olumsuzluklardan bahseder böyle tipler... Hani karakter olarak onun analizini de ekliim dedim...



Robin Williams ın kıllı parmaklara sahip olmasıyla dalga geçiyorlar...
(Umut Sarıkaya'da bir karikatüründe kıllı ellere sahip olmasını anlatıyordu Şener Şen'in... İkisinin oyunculuğu da birbirine yakın... Entersan benzerlikler...)

Baba oğul konuşması:
hippi oolan: Bana bakıp da hiç bu bela doğmasaydı da bir çok dertten kurtulsaydım dediğin olmadı mı?
önceleri hippi olduğunu anladığımız baba: Sen benim başıma gelen en iyi şeysin...
hippi oolan: Başına gelen en iyi şey ben miyim?
baba: kesinlikle evet...
hippi oolan: Şimdi işte senin adına çok üzüldüm...

Kadının romantizmden girmesi erkeğin hormonsal zıplamalı cevaplarına örnek:
- bu ikinci buluşmamız olsaydı ne yapmak isterdin
- saksafon... yani ikinci buluşmamıza gelirken arkadaşlara "bu sefer ona sakso çektiricem" demiştim... (burda kız dağılıyor)

Boş bir yüzük kutusuyla evlenme teklif etmesi...

Hamileliliğin 3. triestirinde sevişirlerken çocuğun durumu konsantrasyonlarını bozması ... "ezicem gibi geliyor" falan demesi...

Hemşire: Bebek kilo almanı istiyor hayatım!
Hormonlarından dolayı tepesi atmış: Dalgamı geçiyorsun
Yolun ortasında arabadan atılmış partner içeri girer: küpelerini çıkar 36 kilo daha az gösterir
Hamile: DEhşet içindeyim darmadağının!
PArtner: Moralin bozuk olduğu için özür dilerim fakat biraz önce kore mahallesinden buraya 5 kilometre yürüdüm... Havayı yumaşatamadığım için özür dilerim...
Hamile: Bebek kitaplarını bile okumadım!
Partner: Tabi ya bebek kitapları... Eski Mısırlılar naapıyorlardı... Bebek kitaplarını piramit duvarlarına mı yazıyorlardı...


BArdan içeri alınmadıklarındaki kapıdaki adama bağırmaya başlar:
-doorman doorman... ibn eldivenli kahrolası bir ibn. sin sen.... Doorman.. DOORMAN...
Kapıdaki zenci adam ablayı kenara çeker...
- abla bak kusura bakma ... biliyorum sen haklısın... ben bu işten nefret ediyorum... bu iş yüzünden mideme ağrılar giriyor... Aslında sen hala seksisin... Senin o güzel kıçını yalar yutarım... lakin içeri alamam... sen yaşlı yanındaki ise hamile... Bak buraya 50 kişi girerse bir zenci sokmama izin veriyorlar... her 25 kişi içeri aldığımda bir cüce zencinin gelmesini diliyorum içeri almak için! ...

iyi araba geyikleri olan filmler:
=pulp fiction

çocuk: google da cinayet kelimesini sörç ettim
teyze: niye böyle bişii yaptın...
çocuk: her yerde kan vardı... ölüler...
teyze: onlar ketçap hayatım

kadın: kocamı mastır yaparken bastım!
kız kardeşi: ışığı gören tavşan gibi olmuştur...
kadın: daha önceden yaptığınmı biliyorum... havluya siliyor... ne kadar yumuşatıcı kullansam o havlu yumuşamıyor!

* Parası olup da yaşaması bilmeyenle... yaşamasını bilip parası olmayan adamın vegas gibi bi yere gittiği filmler!


Gelelim Mezbelelikten de iyi adam çıkar muhabbetine
Bu film bana beşiktaştaki mezbeleliğimizi hatırlattı... O evde kalırken üst çaydanlığın burnu kırılmıştı ve biz çayı çaydanlığın üstünden koyuyorduk... Bir çok şeyi yaptığımız tavanın da sapı yoktu... Ve tavanın yan duvarları inanılmaz yanmış, büyük, siyah, kalın bir kitleye sahip olmuştu... Tavanın tek temiz gibi duran yeri ortasıydı... Oradaki çizikler ise bir otoyoldan geçen arabaların gece stopmotion fotoğraf ile çekilmelerinin sonucunda oluşan ışık hüzmelerinden bile fazla ve göz alıcıydı...

Ama evde yaşanan en stresli şey kedi için pişirilen yumurtaların unutulup patlamasıydı... Yumurtayı ocağa koyduktan sonra unutup tekrar mutfağa girdiğimizde yaşadığımız stress...
Kaç defa büyük bir sesle patlayan yumurtaya tanık olduğumuzu anlatamam... Yumurtanın kimi zaman patlamaması ve altı kor haline gelmiş cezvenin tepindirilerek bi dizi seri reaksiyonu başlatıyor ve gene yumurta patlayabiliyordu... Ev bir nükleer yumurta labaratuvarına sahip gibiydi... Sonradan anlatırken beni komaya sokan detay ise kedinin bu patlayan mumurta parçacıklarını duvardan yemesi...

Gerisi boş...

Hiç yorum yok: