imdb:77 (2500 5000 10 000) 1973
z702575100
Sisteme kafa tutan bi polisin hikayesi...
* Rüşfet yemediğinden dolayı arkadaşları tarafından sürekli dışlandığı için sürekli bir başka karakola atamasını ister... Ve her gittiği yerde istenmeyen adam olmayı başarır...
= şu bir çanta dolusu para bulan polislerin filmi gibi neydi o hayatım?
(bulamadık... o da gerçek bir hikayeydi sanırsam)
= Bööle kötü beyaz adamları anlatan ama ortamın da en iyisi gene beyaz adam olan filmler (kurtlarla dans kipin)
Al Pacino bize bu filminde
"Al Paçinom Bal Paçinom Yanakları Al Paçinom" dedirttirdi...
Niye derseniz Ay Yıldız bir kolye takıyor...
Ünlü Türk beyin cerrahı Dr. Zeki Ayhan Uygur,
Dedektif Frank Serpico ile 34 yıllık kader arkadaşlığını anlatıyor :
'Naif bir bünyenin içinde kocaman bir kalp, tertemiz bir ruhtur benim sevgili dostum... Bu yüzden, onun hep Müslüman fıtratı üzerine yaratıldığını düşünmüşümdür.'
Frank Serpico, Dr. Uygur tarafından tedavi edildikten kısa bir süre sonra polislikten istifa etti ve "tek dostum" dediği çoban köpeği Alfie ile birlikte 1973'te İsviçre'ye göç etti. |
- Sayın Hocam, şu ana kadarki anlattıklarınız, Serpico'nun hayat hikâyesinin canlandırıldığı -Al Pacino'lu- ünlü filmde bile yer almayan son derece hoş ayrıntılar Ancak, ben hâlâ o ay-yıldızlı kolyede takıldım kaldım. Sonradan kendisine kolyenin sırrını soracak bir fırsat yakaladınız mı acaba?
- Yakaladım elbette... Serpico için tehlikeli dönem geçtikten sonra, onu hastanenin dokuzuncu katındaki normal bir odaya naklettik. Bu arada, mesaiden kopup biraz soluklandığım anlarda bütün meslektaşlarım ve hastane personeli medyanın gözünün binada olduğunu, bu olayın dışarıda büyük bir gürültü kopardığını anlatıp duruyorlardı. Fakat ben henüz hastaneden dışarıya adımımı atmamış olduğum için, bu anlatılanları bizzat doğrulamaya fırsatım olmamıştı.
Sonraki gün, ardından gelen gün ve daha sonraki günlerdeki her vizitemde biraz daha uzun sohbetler yaptım kendisiyle. Karşılıklı soru ve cevaplarımızın ışığında onu daha da yakından tanıdım. Birkaç gün sonra, yani artık kendisine iyice geldiğinde ise kolyeyi sordum: "Sana sokaklarda 'Paco' diye seslenirlermiş dostum" diyerek söze girdim, "Boynunda biz Türklerin ulusal simgesi olan ay-yıldızı taşıyorsun. Söylesene Paco, o kolyenin anlamı ne?"
Gülerek "Doğrudur" dedi, "Bu kolye Türklerin simgesi. Çünkü bir Türk'ten aldım!"
Bu cevap, beni kolyenin kendisinden daha fazla şaşırtmıştı. "Nasıl yani?" diye sordum bu kez. "Yıllar önceydi. ABD'ye narkotik maddeler alanında eğitim görmeye gelmiş bir Türk komiseriyle aylar boyunca birlikte, omuz omuza çalıştım. Ona ve diğer ekip arkadaşlarına sokaklarda suçlu takibiyle ilgili olarak hizmet içi eğitim verdim. Eğitimleri bitip de Türkiye'ye dönerken, dostluğumuzun bir hatırası olarak bana boynundaki bu kolyeyi armağan etti. O günden beri de hiç çıkarmadım. Çok severim kolyemi. Belki de beni o korudu!"
Ve sonrasında gözleri doldu. Serpico'nun bu hatırası beni de duygulandırmıştı. Bir süre sessizlik oldu. Ardından bu sessizliği dağıtmak istercesine şu olayı anlattı:
"Biliyor musun Doktor, önce Türklerle birlikte sokaklarda ortak çalışma ve ardından ay-yıldızlı kolye. Sonra da bir Türk cerrahı tarafından tedavi edilme. Hayatımda Türklerin hep özel bir yeri oldu. Sana, benim yıllar önce bir de Türk kız arkadaşım olduğunu söylesem, bana inanır mısın?"
Muzipçe, "Ben, senin hayatını tamamen suçla mücadeleye adadığını sanıyordum. Meğer başka meşgaleler için de vakit bulabiliyormuşsun!" dedim. "Öyle deme, çok iyi bir kızdı" dedi, "Hattâ evlenme planları bile yapmıştık. Ama olmadı. Benim meslekî tutkum daha baskın çıktı. Ama gel gör ki sonunda döndüm dolaştım, yine bir Türk'ün eline düştüm!"
Bu son sözü üzerine karşılıklı uzun uzun güldük.
Persona Non Grata filmlerinden
Doğru Söyleyeni 9 karakoldan kovarlar
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder