Reenkarnasyon


Dead Again imdb:69 (1500 1500 2500)
z701565025 1991

* Makas Cinayeti olan filmler
* Özgün müziği kaliteli filmler
* Yeter lan katil uşak filmlerine bi son verin!

Zor Be!

Alexis Zorbas (1964)
imdb:78
(1500 1000 1000)
z901575010

* günü yaşa mesajı veren filmler

Alexis Zorbas: Eğer bir kadın yanlız uyuyorsa, bu bütün erkekler için büyük bir utançtır.
Alexis Zorbas: Tanrının koskocaman bir kalbi vardır ama bir günah var ki onu asla affetmez.... eğer bir kadın bir erkeği yatağına çağırır da erkek gitmezse! işte affedilmez günah. biliyorum çünkü bunu bana tanıdığım yaşlı ve çok bilge bir türk söylemişti.
Basil: Bir türk mü? Ve sen, bir yunanlı, ona inandın?
Alexis Zorbas: Ben yıkanmaya gidiyorum.
Basil: Ben türklerle yunanlılar hiç konuşmaz diye biliyorum... bildiğim kadarıyla konuşmazlar, sadece savaşırlar... bana hiç savaşa gitmediğini söyleme.
Alexis Zorbas: böyle aptal konulardan hoşlanmıyorum.
Basil: ülken için savaşmanın neresi aptalca anlamadım?
Alexis Zorbas: affet beni ama patron, bir öğretmen gibi konuşuyorsun. bir öğretmen gibi düşünüyorsun? nasıl anlayabilirsin?
Basil: tabii ki anlayabilirim.
Alexis Zorbas: aklınla evet. şu yanlış, şu doğru diyorsun. ama her konuştuğunda, kollarını, bacaklarını, göğsünü izliyorum... onlar dilsizler. hiçbirşey söylemiyorlar. yani bu durumda nasıl anlayabilirsin ki?
Basil: bahane yaratıyorsun. bence sen ülkeni kafaya takmıyorsun.
Alexis Zorbas: Benimle böyle konuşma! Bak bana! Ülkem için senin tüylerini diken diken edecek şeyler yaptım ben! İnsanları öldürdüm, köylerini yaktım, kadınlara tecavüz ettim! Neden? Çünkü onlar türktü, ya da bulgardı! İşte böyle saçma sapan aptal biriydim ben. Şimdi birine baktığımda, herhangi birine, iyi mi kötü mü diye bakıyorum. türk mü, yunan mı zerre kadar ilgilenmiyorum. sonuçta iyi ya da kötü, fark ne? hepimiz aynı şekilde sonlandıracağız bu hayatı: Solucanlara yem olarak.

* sağır bir adamın kapısını sonsuza kadar çalabilirsin!

kadınların hiç kapanmayan bir yarası vardır

"ne makine şu insan be , içine ekmek , şarap , balık , turp koyuyorsun, iç çekmeleri , gülüşler ve düşler çıkıyor. imalathane! sanırım beynimizde konuşan bir sinema var"

* Tamam dışarı çıkalım, hem tanrı orda bizi daha rahat görebilir.

* Basil: lütfen ben bela istemiyorum.
Alexis Zorbas: Hayat zaten belanın kendisidir! belasızlık ölümdür! hayat uçkurunu çözüp bela peşinde koşmaktır!

* Ben erkek değil miyim? ve bir erkek aptal değil midir? ben erkeğim, yani evlendim. kadın, çocuklar ev, hepsi. büyük bir felaket!

Tristram Shandy! Baba Sen Ne diyon Allaanı seven


A Cock and Bull Story (2005) 70 -1000-500-500-
Tristram Shandy: Uyduruk Bir Öykü 76
z801065005

2006 İstanbul Film Festivali En iyi film ödülü

Film Tristram Shandy'nin romanını kendi mizahına yakın bir üslupla uyarlıyor... Tıpkı Man On The Moon filminin başında filmi özetler gibi bir Andy Kaufman mizahı olması, Chaplin filminin ortasında chaplin filmlerine gönderme bir kısa slapstik çekim yapılması, American Splendor filminde karakterin çizgi roman karakteri olarak düşüncelerini söylemesi gibi... (ben buna kekemeyi anlatan romanın kekeleyerek yazılması gibi diyorum)

Filmin iç içe iki film olması bana Noises Off... (Oyunun Oyunu)u anımsattı... Ama filmin bütünü daha çok Adaptation filmine benziyor... Anlatıcının olması ve yabancılaştırma efektinin çok olması baabında bir epik film denilebilir... Ama postmodernzmin temel edebi eseri olarak görüldüğünden kelle sanırsam filmi de postmodern olarak adlandırmayı yee ...

Filmin başında rob dişlerine dair bi yorum yapıyor.... Steve onun bu takıntısıyla dalga geçiyor... Ama filmin sonu da böyle, saçının ne kadar kısmı dökülmüş onu anlatıyor... Saçlarıma dokun, dişlerime dokun karşı tarafından bundan tiksinmesi... Filmin içinde ise Steve'in boy takıntısı var... Film başıyla ve sonuyla bu babda bi bütünlük arzetmiş...

* Groucho Marx'tan espriler aktaran filmler:
Anni Hall

insanın sinirlerini bozan bir mizaha sahip olması : karadeniz fıkrası gibi bi esprinin bu denli üzerinde durulması neyin... pavlovun köpeği ile kadının seks arzusunun özleştirilmesi ... adamın soğuk esprileri .. çocuum var bunu anlatırım... anlatıcı olması ve sonradan problemler yaşaması... filmin çekimlerinin değiştirilmesi ve tartışılması... sonunda figüranların koca otelin bahçesinde komple yayılmaları...




Film içindeki filmin savaş sahnelerini nasıl çekeceklerine dair kamera arkasındakilerin tartıştığı sahne, çekilen savaş sahnelerini yorumlamaları çok komikti : "sırıkla atlamacılar dizilmiş"

Bilirkişi olarak çağırılan profesörün savaşta savaşan askerlerin tek tek isimlerini önlerine yazmaları gerektiğini söylemesi beni yardı resmen... Adamın en önemli çalışması buymuş... Brecht'in hani çin seddedini yapan hanedan diil işçilerdir, pramitleri inşa eden mimar diil ustalardır, savaşı kazanan general diil askerledir şiirine bi gönderme yaparcasına bunun mücadelesini verir profesör... Ama daha komiği dışarda askerlere tek tek isimlerini verir ve kim olduklarına dair ipuçları sunar... Çok önemsiz!

Sinema manyağı asistanın sinemadan verdiği örnekler de acaip uçuk:
En savaş sahnesini anlattığı filmi kimse bilmiyor... Orada kendisinin keşfettiği alegoriler aslında filmde de yok gibi...
Gissmayer adındaki alman bir yönetmenin filmlerinden dem vuruyor sürekli mesela... Lola adındaki filminden bahseder Steve'e... Steve "o porno diil mi" dedi!
Zenci Asistan Kız bu lafa büyük bir refleks göstererek: "Hayıııır, hatta filmde Lola öyle güzel bir hayat kadınıdır ki, müşterileri onu çıplak görerek orgazm olur... Onunla birlikte olmaz... "der...
Steve filmdeki seks sahneleri hatırlayarak boş boş bakar,
Asistan Kız: "Lakin hayatın kirlenmesi karşısında o da zayıf kalır ve insanlarla seks yapmaya başlar"...


Bu da beni çok güldüren bişiidi... Rob'un X files oyuncusu kadını seks objesi olarak görmesi... Ondan çok etkilenmesi ve onunla oynuyamacağını falan söylemesi... Nerenden yaralandın (ki tam çevrilemiyor) burada tekrarlanması!



* Filmin müziği fellinin 81/2 a bir gönderme mi... Bööle ööle hissettim...



Post Modernizme Dair Bişiiler