Full Aldatma Üzerine Kesişen Yollar Filmi

360
imdb:61
2011

Filmin Yönetmeni Fernando Meirelles, Latin Yönetmenler arasında İnarritu'dan bile daha büyük işlere imza atmış, en ünlü 3 - 5 yönetmen arasındadır.
Hollywood ve Avrupa dışında kalan Dünya sinemasının en iyi 10 filmi arasında yer alan Tanrı Kent filminin yönetmenidir.
Körlük, yönetmenin bir başka çok beğendiğim filmidir.


= Kesişen Yollar filmi
Bu konuda gene dünya çapında ünlü yönetmen Alejandro Gonzalez İnarritu'nun,
Amores Perros, 21 Gram, Babel gibi filmleri meşhurdur
(Bu filmlerin ve buna bezer bir kaç tane daha senaryosu olan
Buillermo Arriaga da Kesişen Yollar temalı filmlerin en iyi senaryo yazarıdır.)
= Kesişen Yollar tadındaki en iyi Hollywood filmi, Oscar en iyi film ödülünü de almış olan: Crash - Çarpışma (2004) imdb79


= Aldatma üzerine filmler.
Bu film külliyen aldatma üzerine çekilmiş. Tüm gerilimler kimin kimi acaba üzerine kurgulanmış.
Hatta adının 360 değil direk aldatma olması gerektiğini düşündürtmüştür.

Filmin unutulmaz diyaloğu:
- Evlilik din gibi, küçük mutluluklar için çok fazla zalimlik yapılıyor... o yüzden ikisinden de uzak durmaya çalışıyorum...

Beginners

Beginners 2010

Mutluluğa dair bir film. Gerçek mutluluğu ancak ve ancak hayatının son yıllarında yaşayan ama bu mutluğuna kanser gölgesinde devam etmeye çalışan bir baba.
Oliver: Neden insanlara kefeni yırttığını söylüyorsun? kanserin dördüncü evrede.
Hal: göründüğü kadar kötü değil.
Oliver: Baba, beşinci evre diye bir şey yok.
Hal: Bunun anlamı o değil.
Oliver: Öyle mi, neymiş peki?
Hal: Sadece bundan önceki diğer üç evreyi geçtiğini gösteriyor.

Mutluluktan hep korkmuş ve bir türlü karar veremeyen genç aşıklar.
Pencere kenarındaki şu diyalog filmi özetliyor gibi:
- Bu bir ağaç
- Eveet!
- Ve bunlar arabalar...
- Oooo!
- Ve karşıda bir apartman var, tıpkı bizim bulunduğumuz bu apartman gibi.
- Tamam...
- O apartmanda bizim gibi insanlar yaşıyor:
Yarısı her şey kötü gidecek diye düşünüyor, diğer yarısı ise büyüye inanıyor...

Yılın Bağımsız Filmlerinden
Yılın Eşcinsel Filmi

* Sinema tarihinin filmin sonuna kadar tekrar eden en çok kurgu elementlerine sahip filmidir, tartışmam.

* İzleneybıl güzellikte 3 paralel kurgunun yağ gibi aktığı, sulu mizah yerine daha hayatın içinden ve gerçekçi, bi o kadarda ironik, alaycı, öfke mizahı serpiştirilmiş... Kahkahalar attırmasa da yer yer çok güldürüyor.

* Bağımsız sinema ya da türdeşlerindeki en belirgin özellik olan:
- enteresan, dikkat çeken, seyirciyi koltuğa yapıştıran başlangıç
- Durağan, buğulu, akmayan gelişme bölümü.
- seyriciye bırakılan, çok da süpriz olmayan, sıradan final
bu filmde de kendini göstermiş.

* Filmin en komik karakteri, bunalımda olan anne. İçindeki bu hıncı vandal yaparak çıkartıyor. Entel Dantel ortamlarda heykellerle (onların şekline girerek) resim yorumlayan kokana'ların arkasına geçip onlar gibi görmeye çalışarak bunu yapıyor. (anne oğul arasında bir de tabanca ile vurma üzerine beden dili oyunu var... tekrar eden bir mizah gibi filme renk katmış.)
* Bizim eleman büyüyüp bir tişört tasarımcısı olunca da oradaki arkadaşları onu yasa dışı duvar slogan atma işlerine bulaştırıyorlar. Buradaki sahneler de çok komik:
Sloganlardan biri: Britney Spears ablamız şu tarihte en çok google'lanmış ablamızdır gibi banal bir şey.
Tişört tasarımı sırasında yaşadığı haftaya dair bunalımlarını ve mutluluklarını karamalara taşıması filmin sıcak, insanın içini gıdıklayan güzel kurgulardandı.



* Filmin tek gerilimi:
Filmin en önemli gerilimi, fransız aktrist ile birlikte yaşamaya karar verdiklerinde adamın ona sadece bir kaç çekmecelik alan açtığı ve güzeller güzeli ablamızın mekanı terk ettiği an. Buradaki köpek ile yaşanan gerilim de çok güzel bir enstantane olarak filme yedirilmiştir. (köpeğin arada fikrini söylemelerini de ben çok beğendim... kendisine istemeyerek de olsa miras kalan bir köpeğin üstün yetenekleri olduğunu bilmek mümkün değildir tabi ki: "konuş" dediğinde köpek "150 kelime anlayabiliyorum ama konuşamıyorum" diyor içinden. Aslında çok komik.

* Tabi ki bağımsız bir filmin finali nasıl olur. Oğlan ya da kız otobüs, tren ya da uçak kovalayacak değil ya.
İşte böyle olur!
- what happens now?  (şimdi n'olcek)
- l don't know. (bilmem)
- how does that work? (sence yürütebilecek miyiz?)
Vee Filmin adı girer: "Beginners" (başlangıçlar)

* Filme renk katan bir başka şey ise tarihi fotoğrafların akması. Ve olaylarla tarihi karışık olarak vermesi.
Benim annemim mektupları hep böyledir.

* Tanışma sahnesi iyiydi. Farklı, esprili. Kostüm balosuna Freud olarak katılan bizim oğlan ve faranjit olduğu için konuşamayan fransız bir aktrist.

* Filmde en çok şuna güldüm. Son günlerinde baba delirir. Gece gündüz bir şeyler yapmaya çalışır. Bir gün bir hikaye yazmıştır. Hikaye İsanın hikayesi.
- Ne yani İsa'nın ölüm şeklini mi değiştirdin!

G R A V I T Y


Gravity 2013
imdb

* Sinema Tarihinin en iyi açılışları: (Er Ryan Kurtarmak'ın kesinlikle önüne geçmiştir.)

= Casting'i bir kaç kişiden oluşan, Gerilim uzay filmi babında Moon bu filmin avangartı diyebiliriz.
= Yalnız Hayatta kalma mücadelesi babında: Cast Away, Burried, 127 Hours filmin benzerleridir.

Oscar Töreni dağıtılmadan önce şöyle söyledim:
12 years a slave en iyi film oscar'ını alacak böylece Brad Pitt eniştemize ilk oscar'ını yapımcı olarak getirecektir.
Alfonso Cuarón da en iyi yönetmen ödülünü alırsa tadından yenmez bir gece olacaktır.
En iyi senaryo ödülünü de "her" almalı, adam geleceği görmüş daha n'apsın?

* Yüzde yüz sinemada izlenmesi gereken filmler, imax olursa da dadından yenmez.

Yılın iki bilim kurgusu da gerçekçi yakın gelecek hatta bugün yarın olabilecek güzellikte ve gerçekçilikte yazılıp çekilmiş tadını bırakıyor dimağlarda. Her ve Gravity.

* Gerim geren geren filmler.

* NASA Terk izleyiciler, hatta ve hatta Hız eşittir yol bölü zamandan öteye fizik bilmezler tarafından bir çok sahnesi gerçek dışı bulunmuş be ellerinden geldiğince sağda solda aşağı çekilmeye çalışılmıştır. Halbuki, uzmanlar tarafından çok mantıklı bulunmuş, bir takım işlemlerin daha uzun sürmesi gerektiği belirtilmiş, onun da filmin zaman kurgusu konusunda sorun çıkaracağı düşünüldüğünden kısa kesildiği varsayılmıştır.

* Çin'lilerin Üssünde milli sporları masa tenisi unutulmamıştır.

* Sandra ablamız uzaydan evine tek vesaitle gelememiş bunu hem seyirciye hem bize dert ettirmeyi başarmıştır.

- Spoiler -
Filmin Simgesel Anlatımını Eksi Sözlük'ten Darkpoe çok güzel yazmış:
GRAVİTY
filmin başında genel çekim tamamen astronotların lehinedir. işlerini aheste aheste yaparlarken gelen facia ile sadece iki kişi kalırlar: ryan ve kowalski. filmin bu sekansında her şey yolundaydı ilk başta, tıpkı sıradan bir gün geçiren birinin sıradan hayatı gibi. ryan ile kowalski kordon bağı ile birbirine tutunan anne-bebek gibidir. dünyada kızını yitiren ryan, uzayda bebek, kowalski yardımına koşup onu hayatta tutmaya çalışan anne gibidir. nitekim filmdeki görevini başarıyla yerine getirir ve onu mekiğe getirir.
SOYUZ
ryan burda hala astronottur. kowalski sessizliğe gömülüp uzayın boşluğunda salınmaya başladıktan sonra, ryan rus uzay üssü soyuz'a girer ve kozmonot olur. bebek halen hayata gelmek için o boşlukta, doğmayı beklediği batındadır. yangın tüpü burda önemli bir simge çünkü elinden aldığı imkanı ilerleyen saniyelerde tekrar ona verecektir. ayrıca satrançla özdeşlemiş rusların yer çekimsiz ortamda salınan beyaz kalesi de güzel bir göndermeydi. ryan burda köpek taklidi yapar, aslında yaşamı sevdiğini anlarız. ölmek istememektedir. uzayın soğuk boşluğunda kimsesi olmadan, arkasında dua edip yas tutacak birini bırakmadan ölmek istememektedir. tam pes edip her şeyden vazgeçmişken kowalski gelir ve ona annelik görevinin son basamağını yapıp, çin uzay aracına yollar. bu bölüm ölümle yüzleşme, yaşamla yeniden tanışma bölümüdür.
SHENZHOU
yangın tüpü hayatını kurtarır ve ryan bu bölümde taykonot olur. o artık amerikalı, rus uzay giysileri içinde, çin uzay aracında bir uzay insanıdır. filmin bu göndermelerle uzay çağına ve yaklaşımlara eğildiği de pekala düşünülebilir. ryan tıpkı bir fetüs gibi evrelerden geçer ve doğuma hazırlanır.
DOĞUM
atmosfere giren binlerce parça arasından yeryüzüne iner ve bir bebek gibi ilk adımlarını atar. o artık yeniden doğmuştur. artık bambaşka bir yaşama, uzaydan getirip anlatacağı müthiş doğum ve hayatta kalma öyküsüyle bambaşka biridir. zaten suyun içinden çıkması ve kapsülün içinde nefessiz kalması, anne rahmini ve ilk nefes almayı simgeler. doğar ve yeniden yer çekimine ayak uydurur.

Nebraska (bir yol filmi)



Nebraska
imdb79
2013

* Yılın yol filmi
* Yılın yaşlı filmi









= Devid Lynch'in çektiği sene olay olan Th Straight Story filmi, tema olarak bu filme en yakın filmdi.

= Huysuz karı koca, birbirlerine laf sokmalar, çocukların önünde kavga etmeler ve Alzheimer denince akla gelen en başarılı film On Golden Pole'dır bence. İki kere televizyonda, iki kere de tiyatroda izlemiştim.
On Golden Pole 1981 imdb77

= Tamamen ihtiyarlığı ve ihtiyarları anlatan Amour (Michael Haneke) filmi 2012'de tüm ödülleri silip süpürüyordu, bu bağlamda en başarılı filmlerden biri denilebilir.

= Komedi olarak hemen aklımıza, Cocoon - Koza imdb:66 serisi geliyor elbet. 1985 - 1988

= Japonların Narayama Türküsü ve Tokyo Hikayesi'de en unutulmaz yaşlıların baş rol olduğu filmler.

= Bunlar arasında da en oskarlısı ve Morgan Freeman'ı zirveye taşıyan film:
Driving Miss Daisy imdb:74'tür

Spoiler:
- Filmin Mezar Sahnesi ve Kompresör çalma sahnesi çok güldürür.

Baba'nın yollara vurduğu sahneler benim biraz içimi parçalamıştır. Babam aklıma geldi ve biraz gözlerim doldu. Mücadele çocuklarına bir şeyler bırakmak, ve yeni bir kamyon almak. Bir de ondan çalınan kompresör... Bunlar aslında Milyon Dolar'lık lotarya'ya gerek olmadan alınabilecek şeylerdir.



Film hakkında yazıyı gene güzel yazılmış bir eksi yazısı ile sonlandırıyorum.
Suser Electrum'u da tebrik etmek lazım;

Çok yaşlı ve odaklanmakta problem yaşayan bir insanın posta kutusuna ''1 milyon dolar kazandınız, bize gelip paranızı almalısınız.'' tarzında bir mektup gelir. Küçük oğluyla ödülü almak için yolculuk ederken eski kasabasını, akrabalarını ve eski arkadaşlarını ziyaret eder. yaşlı bir insanın eski anılarını irdeleyen bir hikayedir.

Amerika diyince aklımıza büyük şehirler, eğlence ve para gelir.
(Bu film ile oscar'da yarışan Amercan Hustler ve The Wolf Of Wall Street onları anlatan filmler mesela)
Ama bu tür filmler popüler kültürün bize dayattığı amerikan rüyasını yerle bir eder ve çoğu Amerikalının kırsalda yaşadığı gerçeğini gösterir. O kadar özenilmemesi gereken bir durumdur Amerika. Bir an da olsa Amerika kırsalında çok küçük bir kasabada doğmuş olsaydın yaşayabileceğin hayatı ve çevrendeki dünyanın ne kadar da küçük olacağını gösterir bize.

İnsan yaşlandıkça hayattan beklentileri ve amaçları da küçülüyor. bi seviyeden sonra çocuklarını düşünüyorlar. bunu ailemden de biliyorum. woody'nin de böyle bir hikayesi var. ayrıca karısı kendinden çok daha dinç durumdadır. ailedeki tek akıllı insan olduğunu bile iddia etmiştir.

Amerikan kültüründe hangi bölgede olursa olsun insanların arabalara çok fazla önem verdiğini ve bunlar hakkında devamlı konuştuklarını gösteren film. History channel belgesellerinde bunu görürüz. İnsanlar hep arabalarından bahseder. Araba değiş tokuşu için gelirler. Gelir seviyesi düşük insanlar bile iyi bir arabaya sahip olmak isterler. Kapitalizmin içini emdiği bir toplumda araba sahibi olmak ya da iyi araba sahibi olmak önemli bir şeydir. Çünkü kapitalistler senden bir şey koparmak isterler. Sana gurur ve iyi olma hissi verir karşılığında senden sadece para ister. Yavaş yavaş beynini emer.

Kore savaşı'ndan çıkmış bir insanın kasabasına döndükten sonra bütün hayatı değişmiştir. Artık hayattaki hiçbir şey onu etkilememektedir. Her şeye varsın gitsin gözüyle bakmaktadır. Filmde savaş teması çok işlenmedi ama biraz karakter incelemesi yaparsak çıkarımı yapabiliriz.

Savaştan sonra atölyesinde insanlardan pek beklenti içinde olmadan yıllarca çalışmıştır. Hiç takdir beklemeden. ve göz önünde olmayı istememiştir. Eski kasabasına döndüğünde insanlar milyoner olduğu için woody'e yıllardır olmadığı kadar iyi davranmaya başlamıştır. Karaoke salonunda woody'nin alkışlanma sahnesi vardır. ayağa kalktığında suratındaki gülümsemeyi hissedebiliriz.

Hastalığından bahsedilmese de yaşlılığın en büyük hastalığı alzheimer olduğunu düşünebiliriz. odaklanmada çok fazla problemi olmaktadır. oğlunun bir şeyi 2 defa söylemesi ve 2.sinde tekrar sabırla tekrar etmesi de garip hissettirebilir sizi. sonuçta insan kendi ailesini düşünüyor.

ayrıca film black comedy ögelerini fazlasıyla hissettiriyor. özellikle kuzenler arasındaki diyaloglar. bir an coen brothers filminde gibi hissetmedim değil. filmin siyah beyaz olması da kendinizi woody'nin oğlu değil de woody'nin kendisinin perspektifinden baktığımızı düşündürüyor. oğlunun çok daha fazla konuşması ve rolü var ama sonuçta başrol bruce dern. siyah beyazlık yaşlılığı ve kayıp hafızayı simgeliyor. woody'nin çocukken kaldığı eve gitmesi anılarını çok fazla güçlendirdi. orada hafiften renklenme beklemedim değil. olsaydı anlık bir renklenme müthiş bir etki bırakabilirdi.

akrabalar woody'nin abisinin evine toplandığında konuşulacak birşey olmadığında araba muhabbeti döner. kültür seviyesiyle ilgili amerika'nın iç kesimleri hakkında bilgi edinebiliriz. yani okuyamamış taşra insanlarının dünyanın en gelişmiş ülkesinde dahi olsalar kültür seviyelerinin benzer olduğunu görebiliriz. hafiften üniversite ortamında 5-6 erkek toplanınca araba muhabbeti çevirmesi gibi. benim pek alakam olmadığını öğrendiklerinde nasıl ya gibisinden tepkiler vermesi gibi. kültür seviyesi belli gruplarda benzer muhabbetler dönüyor.


küçük yerlerde 2li duygusal ilişkilerin nasıl da kolay ve göz önünde olduğunu görürüz. dediğim gibi insanların bakış alanları küçük. bu da beni üzen ve insanların yerine kendimi koyan diğer bir ögeydi.

filmin sonuyla ilgili, prize winner şapkası woody'nin cidden ödülü kazandığını hissettirdi. o yaştaki bir insanın ihtiyacı olan biraz eski anılar ve 1. dereceden bir akrabadır. kasabada truck'ıyla kasabada tur atması yıllardır yapması gereken gururlanmayı geç de olsa gerçekleştirmiştir.

müziklerinden bahsetmeyi unutmuşum taşra hikayesinde country olmadan olmazdı zaten. 3 farklı şarkı varmış. cidden 3ü de birbirinden hoş. filmin içine girme isteği doğuruyordu.

Bir İnsalık Ayıbı Kölelik

12 Years A Slave
imdb83
2013
Kafadan Top250'ye giren filmler
9 Oscar Adayı, Şimdiden 123 Ödül, 130 Adaylık
- Başyapıt -

* Filmin başındaki 12 olunca, herkesin bunu Türkçe 12 (oniki) ile okumasına yol açıyor. Belkide tüm İngilizce konuşulan ülkeler dışındaki tüm dünya'da gerçerlidir bu....






= Sinema'da bir takım sayılar uğurludur: oniki (12) ve özellikle yedi (7)
12 Öfkeli adam
12 Maymun
Nine 1/2 Weeks (şaka şaka)
Sodoma'nın 120 günü ya da 127 saat vb de bunlara katabiliriz...

= Uyarlama Filmler. Filmi izlerken en çok üzüldüğümüz nokta işte burası. Solomon Northup'ın otobiyografisinden çekilmiş.
Solomon gerçekten bu olayları yaşayan, dönemin en acı çekmiş tanıkları arasında. Bir sanatçı olduğu için en iyi intikamını kaleme sarılarak, yaşadıklarını yazarak alabilmiş. Filmin sonundaki yazılardan bunu daha iyi anlıyoruz.
http://en.wikipedia.org/wiki/Solomon_Northup


Film bir Kara Tenli Yönetmenin,
Köleliği bir Kara Tenli adamın çilesi üzerinden anlattığı bir şaheser.
Köle Zencilere yapılan zulümlerin cesurca beyaz perdeye aktarılmış.
Teması bir insanlık ayıbı.
Pekiyi, İnsanlık bundan dersini alabilmiş mi?
Bakıyorsun, İtalya'daki afişleri resmen filme hakaret gibi, gayet ırkçı ve popülist.
http://www.darkhorizons.com/news/30241/-12-years-a-slave-posters-recalled-in-italy


* Bir çok eğitim veriyorum, Özellikle İnsan Hakları konusunda verdiğim eğitimlerde uzun uzun kölelikten bahsediyorum. Yakın çağımıza kadar uzanan insanlığın bu karanlık tarihi, maalesef tüm dünyayı kaplayan acımasız, insanlık dışı bir sistemdi. Bu film bunu en iyi anlatan film olmuştur benim nazarımda.
Tüm insanlık suçlarına ait filmler sürekli çekilmedir, İnsanlık bunlardan yeteri kadar ders alana kadar.


* Filmde o dönemdeki zencilerin çaresizliği ve umutsuzluğunu tüm izleyenleri geren, içini acıtan, göğsünün ortasına yumruk gibi oturan sahnelerle anlatmış Steve McQueen.

* Köleliğe dair son zamanlarda her yıl bir başyapıt çekiliyor diyebiliriz.
2011: The Help
2012: Django Unchained Zincirsiz
Tarantino olaya sarkastik bakmıştı. Hepimiz şu film boyunca bu kadar zenci adam nasıl olur da şu pislik beyazlardan fazla olmalarına rağmen onlara karşı ayaklanamamış diye dövünüp durduk. Tarantino işte seyirci isteğini büyük bir orgazm ile anlatmıştı zincirsizde, zincirleri kırarak.. Ama gerçek böyle değildi. Gerçek bu film kadar acımasızdı. Birsi gerçekleri tüm çıplaklığıyla anlatmalıydı.



SPOİLER
* Filmde iki şey var, yönetmenin altını kalın çizdiği,
Birincisi bir köle zenci, özgür bir köle olarak ileride 12 yıl köleliğin çilesini çekmiş kişiyi büyük bir şaşkınlıkla dükkandan alışveriş yaparken görüyor. O sahne'de köleliği kabul eden bir bakışı var Solomon'un!
İkincisi Filmin en acımasız sahnesi Solomon çamurlu kaygan zenimde parmaklarının ucuyla hayatta kalmaya çalışır. Çünkü boynundaki urgan onu boğmamak için bir kaç santimlik bir yaşam hakkı vermiştir. Bu manzaranın hemen yanı başında tüm zenciler günlük yaşantısını yaşarlar etrafında. Çocuklar oyunlarını oynar. Diğerleri günlük işlerine bakar.
Üçüncüsü, Solomon'u kurtaracak insanlar gelir, Solomon giderken dönüp'de arkasına bakmaz bile.

- Ezilenlere en büyük kötülüğü gene Ezilenler yapmıştır yönetmen bunu da çok güzel vermiş seyirciye -


Steve Mc Queen'in Vücut üzerine üçlemesi diyebileceğimiz üç filminden sonuncusu:
Hunger'da : Vücutlar hapishanede çıkan bir isyanın, direnişin önemli birer parçası gibiydi.
Shame'de: Vücutlar şehvetin, seks ticaretinin, şehir hayatında var olma mücadelesini anlatımının simgesiydi.
Bu filmin adı Torture - İşkence gibi bir şey olsaydı üçlemeyi tamamlayacaktı.
12 Years A Slave: Filminde vücutlar, işkencenin, köleliğin, insanın hayvan gibi, makine gibi kullanılmasının simgesi gibi duruyordu.

Filmin bir arka planda anlatmak istediği derdi daha vardı:
-Eksi Sözlük- te Siyah Giysili Adam bunu çok güzel anlatmış, üzerine kalem oynatmaya gerek yok:

Dinin, kölelik sistemini uzun süreler ayakta tutan temel etmenlerden biri olduğunu da bir kez daha hatırlatan bir filmdi bu. Dinin insan hayatlarındaki yeri öyle ilginç ki:
-1- İnsanları pasifize edip köleliğin ekmeğine yağ sürüyor ve onu ayakta tutuyor,
-2- Aşağılanan insanları öteki dünyada mükafatlandırılacaklarına inandırarak tüm kırbaçlara rağmen ayakta kalmalarını sağlıyor.
Öyle bir güç ki bu, zor koşullarda çalıştırılan, tecavüze maruz bırakılan ve onlarca kırbaç darbesiyle derileri adeta lime lime edilen insanlara sınırsız bir dayanma kuvveti veriyor. Efendiler de bunu iyi bildiklerinden, kölelerine Hristiyanlığı tebliğ ediyor ve bu sayede bir taşla iki kuş vurmuş oluyorlar:
Hristiyanlık,
Köleleri hayatta tutacak ve onları tüm baskılara karşı pasif bir pozisyonda tutacaktır;
Ayrıca onların bu pasif hayata ısrarla devam etmeleri ise kölelik sistemini hayatta tutacaktır.
Şüphesiz, bir öteki dünyanın varlığına inanmıyor olsalardı bu insanlar, rahatlıkla son verebilirlerdi hayatlarına. Ki, buna dair bir örneğin, william shakespeare'in "julius caesar"ında mevcut olduğunu hatırlıyorum. Oyunun ilk perdesinin üçüncü sahnesinde, Caesar'ın krallığını ilan etmesi halinde özgürlüğünün tehlikeye düşeceğini bilen Cassius, şöyle söylüyordu:
~~
nor stony tower, nor walls of beaten brass,
nor airless dungeon, nor strong links of iron,
can be retentive to the strength of spirit;
but life, being weary of these worldly bars,
never lacks power to dismiss itself.
if i know this, know all the world besides,
that part of tyranny that i do bear
i can shake off at pleasure.
~~
yani,
~~
ne taş kuleler, ne tunç duvarlar,
ne havasız zindanlar, ne zincirler
bağlayabilir insan kafasındaki gücü.
ama can usandı mı dünya nimetlerinden
kendi kendini azat edebilir her zaman.
ben bildiğim gibi herkes bilir ki
insan kendi payına düşen zorbalık yükünü
kaldırıp atabilir dilediği zaman.
~~
insan bu tablo karşısında, karl marx'ın o malum deyişini hatırlamadan edemiyor:
~~
das religiöse elend ist in einem der ausdruck des wirklichen elendes und in einem die protestation gegen das wirkliche elend. die religion ist der seufzer der bedrängten kreatur, das gemüth einer herzlosen welt, wie sie der geist geistloser zustände ist. sie ist das opium des volks.
~~
yani,
~~
dinsel üzüntü, bir ölçüde gerçek üzüntünün dışavurumu ve bir başka ölçüde de gerçek üzüntüye karşı bir protestodur. din ezilen insanın içli ezgisi, kalpsiz bir dünyanın sıcaklığı, tinin dıştalandığı toplumsal koşulların tinidir. din toplumların afyonudur.
En güzel eleştiri de budur



The Secret Life Of Walter Mitty

The Secret Life Of Walter Mitty
Walter Mitty'nin Gizli Yaşantısı
2013
imdb75

= Forest Gump
Filmde Life Dergisi ile bir Amerikan Tarihi yolculuğu yaşıyoruz, tıpkı Forest Gump'daki gibi. Forest Gump benzer bir karakterimiz var ve o da kendi basit hayatının dışında büyük maceralara atıyor kendini. Forest Gump'ın bir IQ sorunu vardı, Walter Mitty ise kısa süreli uyuma hayal görme hastalağı var.

Ti: Film içinde film ti'si olan filmler. Benjamin Button'la dalga geçilmesi.

Film'de çalınan şarkılardan biri:
Space Oddity
David Bowie



= Replika filmler. The Secret Life Of Walter Mitty aynı adlı Danny Kaye filminin günümüz uyarlaması.
Danny Kaye'lin oynadığı film biraz daha "Açken sen sen değilsin" reklamları tadında sürekli kendini mükemmel gören bir adamın hikayesi. Filmin ana teması tamamen farklı burada bir cinayet bir suç örgütü ve önemli bir belgenin kötü adamların eline geçmemesi gerilimi üzerine. Yan hikaye ise aşık olduğu kadın mı zorla evlendirilmek istendiği kadın mı gerilimi.
https://www.youtube.com/watch?v=HshoD9IqTAY

* 2013 filminde ise konu çok harika işlenmiş. Tek bir fotoğraf'ın peşinde koşuyor Walter Mitty. Aşık olduğu yeni ayrı yaşamaya başlamış bir kadın var. Ana tema çok çok iyi ve harika işlenmiş. Filmin aşk teması ise bir önceki gibi klasik ve banal bir aşk hikayesi olmaktan çıkarılmış.


* Filmin genel kurgusuna dünya çapında bir magazinin eklenmesi, filmi çok güçlendirmiş.
Walter Mitty:  Life dergisinin genel mottosunu biliyor musun
Yeni CEO: (işte bunu seviyorum gibi bir şey diyor) Hayatın Tadı (burada coca cola'nın değil Mcdonald sloganı kullanmışlar Coca Cola olsa daha cuk otururdu diye düşündüğümden onunkini yazdım)
Walter Mitty: Hayır o Mc Donald's'ın mottosu
Filmin bu repliğinden sonra Life dergisinin sloganını merak ettim:
Life'ın olduğu her yerde umut'da vardır
Eeee bu da Galatasaray'ın sloganı kardeş ...
Life Dergisi film için yeni kapaklar yapmasına ne demeli:
http://life.time.com/culture/walter-mitty-life-magazine-covers-that-never-were/#1

* Filmdeki karakterimiz kendi dışında herkesin "Eyjafjallajökull"
(İzlanda'da patlayan volkan.)
doğru söyleyebilmesine şaşıyor. Kendisinin söyleyememesini mizah konusu yapmışlar.
Twitter'da "böyle bir adım olsaydı, patlamak için 190 yıl beklemezdin" denilen bu yazı sonu gülme efekti tadında ada sahip volkan'ın tıpçıların çok sık kullandığı kodlayarak öğrenme yöntemi ile ismi daha akılda tutuleybıl oluyor: 'ey saf salla sökül' cümlesindeki s harflerini j'ye dönüştürsün.
Keşif: -eksi sözlük suser - aklimiseveyim

* Sean Penn bu sefer biraz da felsefik bir karakteri oynamış. Filme aforizmalarla renk katmış.
- Güzel şeyler dikkat çekmez
- Ben bazen sevdiğim şeylerin fotoğrafını çekmem, hafızamdaki gibi kalmasını isterim.

* Kendimizi iyi hissettiren filmlerden, izleyin izlettirin.