Leviafan





Leviafan
imdb76
2014

* Yılın Fotografik filmi
* Yılın Rus filmi

* Mekana çekilen filmler = Ömer Kavur'un Bolu Göynük'te gördüğü bir saat için çektiği Akrebin Yolcuğu filmi gibi. Bazı yönetmenler keşfettikleri bir yer ve şey üzerinden filmi kurgularlar. Burada da sahilde duran balina iskeleti bulan yönetmemimiz. Bu mekanda adli bir hikayeyi anlatmıştır.
Filmin yönetmeni Andrey Zvyagintsev'e ben Rusyanın Nuri Bilge Ceylan'ı diyorum.


Bu iki fotografik filmler çeken yönetmen arasındaki yarışta Nuri Bige Ceylan galip gelmiştir.
* En iyi yabancı dilde Oscar - Altın küre ve BAFTA film adayı olsa da, Cannes'de ve bir çok bu tür sanatsal filmlere prim ve ödül veren yarışmada Nuri Bilge Ceylan'ın Kış Uykusu filminin gerisine düşmüştür.

* Nuri Bilge Ceylan hiç de öyle siyasi ve sistem eleştirisi yapabilecek cesarette bir yönetmen değildir maalesef. Aslında bu yarışta Andrey'in hakkı yenmiştir. Çünkü o siyasi yozlaşmayı, kurumların taşrada nasıl erki baskıcı ve kendi çıkarlarına kullandığını anlatmış cesurca.

* Aslında Rusya'nın kuzeyindeki çürümüşlüğü sadece bir Balina iskeleti ile anlatmamış yönetmen. Siyasi erkin anlamsızca halkı ezdiği bu taşrada halkın bölgeyi yavaş yavaş terk etmesini taka iskeletlerinden, ahşap bina iskeletlerinden de pek ala anlayabiliyorsunuz.

*  Tarkovsky ekolinden gelen yönetmen, rahip aracılığı ile de güzel bir din eleştirisi getirmiş.

* Filmde bir de kadın gerilimi söz konusu.
Sistemin dini kullanışı ama bireyi nasıl acımasızca eleştirdiğine değinmişler. Zaten filmin adı da İncil'de bir canavarın adı.


Le Tout Nouveau Testament




Le Tout Nouveau Testament
Yeni Ahit
2015
imdb71

* Yılın Fransızca filmi

* 2016 Altın Küre en iyi yabancı dilde film adaylığı.

* Herkesin Bir Melodisi Vardır...


* Amelie - Big Fish - Youth - Grand Budapest tadında bir film.


* Filmin en büyük handikabı "Hristiyanlık Öğretisi" nin bilimkurgu tadında propagandistliği yapması
Varoluşçuluk üzerine çekilen Bergman - Tarkovsky tipi yönetmenler nasıl ateist propagandasını yaparken bile Tanrı kelamını ve Hıristiyanlık öğretilerini kullanmaları onları ters köşe yapıyorsa bu film de bu babda beni terse yatırdı.
ya da bu dini meselelere ironik bir bakış atması.


* Film tanrının evinde başlıyor. Tanrı bıkkın ve çok sıradan biri. büyük ihtimalle tek oğlu İsa'ya
yapılanlardan dolayı küçük kızını daha korumacı bir yaklaşımla evin içinde hapis ile boğmaktadır. Daha filmin başında kız evi terk eder. Ama önce Tanrı'nın bilgisayarından herkese ne zaman öleceğine dair mesaj atar.






* Peki kim ömrünün ne kaldığını bilmek ister.
Eğer ne kadar yaşadığımızı bilseydik, ama hepimiz bu dünya o zaman nasıl bir kaos yaşardı.
Herkes ne kadar yaşadığını bilseydi, öldüğü günü bilseydi, Dünya şimdiki halinden daha iyi mi olurdu daha kötü mü olurdu.

Yönetmen ve Senarist bunu hem iyice bir masaya yatırmış. Geri planda bunu çok güzel işlemiş.
Hem de senaryoya çok güzel bir renk katmış.
= Dünyanın son gününe dair Steve Carell'in Seeking A Friend For The End of The World filmine benziyor bu babda....




Filmin asıl hikayesi ise Tanrının kızının babasına böyle bir oyun oynadıktan sonra kendine ait 6 havariyi bulma mücadelesi üzerine kurgulanmış.


Havariler arasında hayatını sorgulayan adam (hayvanlarla konuşabilmektedir) Öten kuşa sorar:
"Uçabileceğin onca yer varken, neden bu parktasın"
Kuş:
"Ben de aynı şeyi senin için düşünüyorum" der.

Edit: Bu kuş sahneleri bana Kardeş Payı'nı hatırlattı.




Havarilerden en acayip olanı ise kocası aldatmasına rağmen kabullenişlerle bunalım yaşayan kadının
eşini bir goril ile altattığı sahne... Üstelik oyuncumuz bir star - Catherine Deneuve....




Havarilerden bir başkası bir canidir. Herkesten özellikle kendisinden nefret etmektedir. Bu mesajların gelmesiyle insan avına çıkar. Bahanesi hazırdır, eğer ölürse kaderinde var... Zaten ömrü belli.
(Aslında film boyunca öldüğü tarih çok ileride olduğu için gönül rahatlığıyla orada burada intihar eden adamın tam tersidir bu. Öldüremediği bir kız çıkınca ona aşık olur. Kız da onu sevince artık insanlardan nefret etmediğinin farkına varıyor. Ve kendinle barışıyor. Filmin en romantik sahnelerinden biriydi bu.





* Filmin en renkli havarisi ise küçücük bir çocuktur. Ölümü çok yakındır. Ve son istediği etek giymektir.










Que Horas Ela Volta?

Que Horas Ela Volta?
The Second Mother
İkinci Anne
imdb80
2015

* Brezilya sinemasının:
Cidade De Deus - Tanrı Kent
Central Do Brezil - Merkez İstasyonu
filmlerinden sonra gördüğüm en önemli ve etkili filmi.


* 20w 8n : Brezilya sinema ödüllerini silmiş süpürmüş. Altın Ayı ve Sundance'ten ödülle dönmüş.

* Paris'te Brezilyalı bir çift ile karşılaşmıştım. Hemen sinema üzerine bir muhabbete girdik. Ben sizin
Yılın en iyi Brezilya filmi
"Tanrı Kent" ve "Merkez İstasyonu" filmlerinizi çok beğeniyorum, dedim. Sevgililerden bayan olan, "The Second Mother" filmini de çok beğeneceksiniz o zaman. Bu yılın en Brezilya filmi, diye cevap verdi. Evet, Que Horas Ela Volta:
Yılın en iyi Latin filmi
Yılın en iyi Hollywood ve Avrupa sineması dışındaki sinemanın filmi


* Filmekimi 2015'te gösterimi yapılan en iyi film.

* Film seyirciyi sürekli tetikte tutuyor, kafalarda sürekli soru işaretleri bırakıyor, yarattığı ihtimaller devamlı insanı geriyor. Çözümlemelerin ise gayet net ve akıcı sunulması, sürprizin ise hiç umulmayan bir yerden gelmesi hepimizi rahatlatıyor.

* Çok basit insan ilişkileri ve hayatın rütinine dair bir Baş Yapıt!


* "Havuz" filmin en büyük metaforu ve hatta kurgu olarak ara ara gösterilerek ve olayları havuzun çevresinde gerçekleşmesini sağlayarak iyi bir sürdürülebilirlik , devamlılık sağlanmış.

* Sadece 5 kişi üzerinden insan ilişkilerine dair çok güzel çarpışmalar yaratılmış ve seyircide binlerce olay örgüsü ihtimalinin sinyali verilmiş. Tiyatrovari basit bir mekanda, az bir kamera hareketliliği ile kotarılmış. Çok başarılı...

 * Eksi sözlükte film hakkında mükemmel bir yazı yazılmış:
dip not: Sözlüğe kızıp entrylerini siliverebiliyor yazarlar. Ben buraya kopi-pastlayarak bu filme dair değerli bir yazının en azından bende kaybolmasını engellemek istiyorum:

Ne yönetmenliğinde ne senaryosunda bir gram show off olmayan, hiçbir şeyi direkt olarak söylemeyen ama anlatmak istediklerini öyle derin, net ve güzel anlatan bir film ki, bence ders niyetine okutulsun. İzlerken formüller çözmenize ya da büyük analizler yapmanıza falan da gerek yok. Çok garip bir şekilde filmin her sahnesi gizliden gizliye açık açık konuşuyor. Sınıf farkı, modern hayat, annelik, aile kavramlarını çok basit bir konu üzerinden ama etkileyici anlatmış.

Başrol oyuncusu regina case , sanırım yeryüzündeki tüm meslektaşlarını cebinden çıkarır. Kendisi brezilya'nın oprah winfrey'i imiş bu arada. Kolay kolay gizli kameradan birinin hayatını izliyormuş hissine kapılmaz insan ya, işte o kadar doğaldı oyunculuğu.

Filmin tekrar başına otursam her dakika durdurup bir şeyler konuşabilirim sanırım üzerine.




--- spoiler ---

Fabinho'nun çocukluğunu görüyoruz misal film başlayınca. çalıştığından dolayı kızının yanına gidemeyen bir anneye, kendi annesini neden göremediğini soran ve “çalıştığı için” yanıtını alan bir çocukla tanışıyoruz. Çocuk havuza çağırıyor bakıcısını. mayom yok diyerek reddediyor val. Bu sahnede bu havuzun ve bu yanıtın bu kadar önemli olduğunu anlamıyor insan. ta ki val, Bir gece yarısı dizlerine kadar o havuza girene kadar. Val sanki özgürlüğüne kavuşmuş, sanki hak ettiğini almış gibi. sanki onların alanına girerek kızının intikamını almış gibi.

Film boyunca anlıyoruz ki annelik, çocuğunun iyiliğini düşünmekten, ona güzel imkanlar sağlamak için canını dişine takmaktan daha farklı bir şey. Çünkü fabinho annesinin değil, Val'in yanına gidiyor gece uyuyamayınca. Val'in öz kızının yatmayı reddettiği odaya geliyor yani. Fabinho için val, öz kızından daha çok anne oluyor. annesi kaza geçiriyor ama fabinho bir şey hissetmiyor.

Val'in çocuğun başını okşaması sanırım filmin en kilit noktası. çünkü “annelik” o saç okşamayla tanımlanıyor gibi. Fabinho sınavı kazanamayınca val “aslında sen hepsini biliyordun ama çok heyecan yaptın" diye teselli ederken, öz annesi barbara ise jessica'nın iyi puan aldığını duyana kadar ona şefkat göstermeye çabalıyor. fabinho, Val'i daha çok seviyor.

öte yandan val de, fabinho'yu daha çok önemsiyor. fabinho'ya dondurma kalmayacak endişesiyle kızına o dondurmadan yedirmiyor misal. zaten val'in evden ayrılmaya karar vermesinin sebebinin de fabinho'nun evden ayrılması mı yoksa kızının yanında kalmak istemesi mi olduğunu da hiçbir zaman öğrenemiyoruz.

o tepsideki fincan takımı ev sahibi ve val arasındaki sınıf farkının altını çizen bir sembol gibi duruyor aslında ama aynı zamanda siyah fincanın beyaz tabakta durması da çok manidar. zıt renkler birbirine garip bir şekilde uyum sağlıyor. ama en son kızıyla kahve içtikleri sahnede fincanları aynı renk tabaklara koyduklarını görüyoruz val ile jessica!nın. sanki herkes kendi renginin yanına dönmüş gibi.

Eksi Yazarı Odetojoy

Mustang


Mustang
2015
imdb76
2016 yılı oscar yabancı dil adayı.
2016 golden globe yabancı dil adayı.
2016'da Cannes'ten ödülle dönmüş.
2016 cesar'larını silip süpürmüş.

Bol ödüllü - Konusu ve yönetmeninin kökeni itibariyle bakılırsa bir Türk Filmi!





=
* Öncelikle yabancı dilde oscara yaklaşmayı bırak bu ödülü evine götürmüş bu derece Türkiye veya Türk filmi diyebileceğimiz bir film var.
Reise Der Hoffnung - Umuda Yolculuk
1990
imdb77
Bu iki avrupa filmi birbirine hem üzerine çektiği tepkiler hem de bir memleket eleştirisi olma babında çok benziyor:
* Mustang'ın Sernayosunu Deniz Gamze Ergüven ile birlikte bir Fransız yazmış
Journey Of Hope - Umuda Yolculuk filminin de senaryosunu Feride Çiçekoğlu ile birlikte bir İsviçreli yazmıştı. Bu film en iyi yabancı dil Oscar'ını da kazanmıştır.
* Mustang gibi tamamen Türk Oyunculardan oluşmuştur. Yani Mustang'tan daha yerli bir film Oscar'ı almıştır.
* Mustang Türkiye'de kadın olmanın zorluklarını anlatırken.
Umuda Yolculuk iş için başka ülkelere doğru uzun ve acı dolu bir yolculuğun filmidir.

Umuda Yolculuk:
Filmin konusu Maraşlı Alevi bir ailenin sadece kartpostallarda gördükleri İsviçreye yasadışı göç etmelerinin hikayesidir.





Mustang Filminde verilmek istenen sosyal mesaj iyi - veriş yöntemi aslından çok uzaktır.
Türkiye'de kadınların ve kızların başına bundan çok daha kötü olayların geldiğini hepimiz bilmekteyiz. Bu film ülkemizdeki kızların sorunlarının altını çizmektedir.
Bu yönüyle de gerekli taktiri hem bir çok yerden aldığı ödülle hem de gişede almıştır ve almaktadır.

Lakin, yönetmen ve diyalogları yazan ekibin o coğrafyada hitap şekilleri, konuşma üsluplarını hiç iplemeden yazmaları filmin en büyük handikabı olmuştur.
Filmin bu kısmı için iyi bir gözlem ve araştırma yapılmamıştır.

Ben bu yaşanan sanatsal başarısızlığın "İlber Ortaylı'ın Orhan Pamuk'a Ayarı" sendromu ile açıklanabileceğini düşünüyorum.

Önce bu olayı hatırlamaya çalışalım:
Orhan pamuk un bir kitabında "İmam ikindi namazı saatinde caminin balkonuna çıkarak ikindi ezanını okudu" şeklinde cümlesini cımbızla çeken İlber Ortaylı hocam bakın nasıl detaylı bir Türkçe serzenişinde bulunmuştur:

1. Namazın saati olmaz vakti olur. Saat ve vakit ayrı kavramlardır.
2. Minarenin balkonu olmaz Şerefesi olur. Üstelik ezan şerefeye çıkarak değil içeriden okunur.
3. Ezanı imam değil müezzin okur.

Sinemasal babda buna bir güzel örnek de "Annemi Trenden Nasıl Atabilirim" filminde verilmektedir.
Yazar olmak isteyenler için akşam kursunda ders veren Billy Cristal'a biri bir hikayesini verir. Denizcilikle ilgili bu hikayede belki hayatında hiç gemiye bile binmemiş, gemicilikle hiç bir alakası olmayan kadın her terim için "şey" kelimesini kullanmıştır. Billy Cristal epey bir aşağılar kadını.

Konumuza dönmek gerekirse,
Bu İlber Hodja'nın öfkeyle söylediği şey bu filmin neredeyse tamamı için geçerlidir.
Örneğin filmde kızlar hakkında dedikodu yapan komşu'ya öfkeyle koşan kız "Figen Hanım" demez.
Trabzon'da kim kime "Hanım" diye seslenir ki... Bu kızları Paris'ten toplayıp getirmediler di mi Trabzon'a...
Bir çok buna benzer diyalog felaketi yaşanmıştır. Bahçe sahibinin diyalogları da anlamsız ve hollywood polisi tadında...
O Trabzon - TT Arena karmaşası nedir ya? Hele Burak'ın golüne sevinmeleri bi acayip. Bu ligde çeyrek final mi var?


Toplumun kültürü ve alışkanlıklarından bir haber bir kadronun bu filmi çektiği sadece diyaloglarla da anlaşılmıyor...

* Keşke filmin babaannesini oynayan ve sinematografisinde "Masumiyet" - "Çoğunluk" gibi başyapıtları bulunan Nihal Koldaş'ı diyalog danışmanı yapsalarmış. Daha başarılı sonuçlar alabilirlermiş.



Teknik olarak kurguda ve olay örgülerinde de bu ve benzeri hatalar görülmüştür.

Filmdeki karakterlerin hiç biri Anadolu insanını yansıtmamıştır.

* Zeki Demirkubuz, Nuri Bilge Ceylan gibi yetenekli yönetmenlerimizin değeri daha da anlaşıldığını düşünüyorum bu tür eserler ortaya konulmaya çalışıldıkça...



35. IKSV Film Festivali


İstanbul Sanat Vakfı Tarafından Düzenlenen 35. Film Festivali Yine Nisan Ayında Göz Dolduruyor.



Otto Preminger: Bir Yönetmenin Anatomisi bölümündeki baş yapıt:
Bir Cinayetin Anatomisi

Anatomy Of A Murder
imdb81

* Bir dönem İmdbTop250 film arasında da yer alan film,
Ölmeden önce izlenmesi gereken 1001 film,
http://kilavuzkarga.blogspot.com.tr/2010/07/en-erotik-sahne-mrskin-82-numara_03.html
Ve
Amerikan Film Enstütüsünün seçkisi arasında yer almaktadır.

* Sinema tarihinin en iyi 10 Mahkeme filminden biridir. * 35. İstanbul Film Festivalinin en önemli film seçkisi arasındadır.

Karakter tanıtımlarında, kişilerin parasız, alkolik, sapık olduğuna dair detaylar film boyunca uzanır.
Avukatımız çulsuzdur ve sekreterinin parasını bile ödeyememektedir:
- Kovuldun!
- Bir yıl içindeki herhangi bir maaşımı ödemeden beni kovamazsın!
gibi...

https://tr.wikipedia.org/wiki/Bir_Cinayetin_Tahlili

Aynı seçkide: Otto Preminger'e ait The Man with the Golden Arm festivalde yönetmene ait değerli bir film.









Hail, Caesar! Yüce Sezar
Coen Kardeşlerin yazıp yönettiği son film
imdb67
2016









Coen'ler ciddi film - kara komedi gitgelinde bu sefer sıra kara komediye denk gelmişti derken Absürt bir komediye imza atmış üstatlar. Filmde sinema ile haşır neşir olanlar görecektir ki bir çok ünlü sima var. Festivalin en merak edilen filmlerinden biri bence. İmdb'si çok yüksek değil. Ama sonuçta bu kardeşleri seven tam seviyor, sevmeyen hiç sevmiyor. Ben ilk kategoride olduğum için festival seçkisine koydum.



Brooklyn imdb:75
2015
Çok ödüllü bir drama. 2 oscar adaylığı olan bir film.
Orta sınıftan daha düşük bir ekonomiye sahip bir ailenin kızının hayata atılışı, şehre geri dönüşü ve ailenin onun yaşadıklarına bakışı üzerinden biyografik bir dramaya sahip, kadın seyircinin mutlak ilgisini çekecektir diye düşünüyorum.
Hafif bir Amerika vs İrlanda mukayesesi yapılmış. Her zamanki gibi amerikancık bir üslup kullanılması filmin eksilerinden.


Arjantinin Şener Şen'i dediğim Dicardo Darin'in son filmi
Truman imdb72
2015
Festivalde bir Arjantin filmi.
Goya'yı silmiş süpürmüş. Yılın İspanyolca filmi denilebilir.
* Sade, duru anlatılmış bir dostluk filmi.
* Festivalin en iyilerinden.


Ji-geum-eun-mat-go-geu-ddae-neun-teul-li-da
Doğru zaman - Right Now, Wrong Then
Festivaldeki Kore Filmi
imdb:73











Little Men

Festival'de Atom Egoyan'ın 2015 filmi Remember'da yer almakta:
Remember imdb73

* Nazi eleştirisi.

* Egoyan Hollywood destekli Kanadalı bir yönetmen.
Filmlerindeki drama kurgusu ve cesur sahneleri ile ünlü.







Smrt u Sarajevu
imdb67
2016
Saray Bosna Filmi

* Ölüm Oteli - Hotel Europe  isimli bir romandan uyarlama
Otelde bir gazeteci ve sırp bir militan da bulunmaktadır.
Bosna'da yaşanan acılara dair bir filmdir.








Ilegitim - İllegitimate - Gayrimeşru
imdb74
2016
Romanya filmi



The Wicker Man - Gizemli Ada
imdb76
Bravo's 100 Scariest Movie Moments - En Korkunç 100 film sahnesi arasına girmiş olan bir korku başyapıtıdır.

Festival kapsamında izlenebilecek nadir korku filmlerinden biridir.




Belgeseller:
Fuocoammare