22 Eylül Pazartesi TV filmleri

Caccia alla Volpe - After the Fox 1966
Sevimli Mahkûm imdb:64 (150 100 200)
z501560020

MGM movies 23:30

-ekşiden-
Alışılagelmiş peter sellers görüntüsünden alabildiğine uzak, standard mafia görüntüsünde bir peter sellers var filmde. ailesine düşkün, arkadaşlarına düşkün, organize suça yatkın filan. 1966'da yapılmış olsa da günmüzün so-called 'post modern' sineması ile de ölümüne dalga geçiliyor. bir şekilde selamsız bandosu'nda buradan araklanmış bir çok fikir yakaladım

peter sellers'ın oyunculuğunu konuşturduğu,müthiş! inglizcesiyle kırıp geçirdiği,cahil halk hakkında mükemmel tespitler içeren izlenesi,izletilesi film.

Bir vittorio de sica filmi. yıllar önce filmi cnbce'de komedi filmi olarak tanıtıldığını görüp vittorio de sica ismini duyunca, "nasıl yani ?" dediysemde filmin başlamasından 10 dakika sonra gülmekten kanepeden düşünce "ha evet oluyormuş demek ki" demiştim içimden, oluyormuş hem de başyapıt oluyormuş.

Sinema tarihinin en komik mahkeme sahnesini barındırıyor!

Filmde oynayan Britt Ekland gayet fora bir sinematografiye sahip:





Sex, Lies and Videotape 1989 Seks Yalanları
imdb:71 (2000 2000 5000)
z502070050


Yeni Kayıp Kuşağın gen-x başyapıtlarından.

Duru anlatımlı, Durağan, Az müzik kullanımlı, İnsan ilişkileri şiirsel derin falan diildir... aslında gayet sıradan yüzeyseldir diyen... Gerçekçi filmler...

- ekşiden -

Bağımsız sinemanın tekrar doğuşuna vesile olan 2-3 filmden biri olduğu için. iki haftada yazılan senaryosu, dört ana karakteri ve mütevazi bütçesi ile soderbergh'in altın palmiye alması, zamanında bir çok hevesli genci harekete geçirmiş, ben neden yapmayayım sorusunu sordurtmuştur kendilerine, sonuç: birçoğu çöplük olsa da kaliteli bağımsız yapımlar çıkmıştır ortaya, stüdyoların kastırıcı denetiminden uzak, canları nasıl istiyorsa öyle olabilen filmler. az buz bir katkı değil sinema tarihine, ondan yeri her zaman ayrıdır.

filmi neyin önemli kıldığını anlamak için yirmi yıl öncesine, 1969'a bakmak gerekir. stüdyoların hollywood ürünleri üzerindeki sıkı kontrolünün son günlerinde, kanıksanmış sinemasal eğlence üzerine eski moda fikirler, yeni seslerin itirazlarına maruz kaldı. stüdyolar hala yavan komediler, şişirme müzikaller ve yıldız üreten formüllerle filmler çekiyordu; 1969'un en çok gişe geliri kazandıran filmleri, bir arabanın başrolde olduğu güldürü the love bug ve bir broadway hit'i uyarlaması olan funny girl olmuştu. ama aynı zamanda baby boon kuşağının sürüklediği karşı kültürün etkileri de, 1960 sonlarının the graduate, bonnie and clyde ve 2001* gibi ilerici filmlerinde görülüyordu. ancak temmuz ayının ortasında perdeleri sarsan filme göre bu filmler sadece bir karşı kültür tavrının yansımalarıydı, çünkü 'easy rider' seks-uyuşturucu-rock'n'roll çizgisinden, dinamik ve doğaçlama sinematografisine kadar her şeye gençlik tarzını sindiren, baştan sona hippi filmiydi. easy rider'ın gösterime girmesine değin amerikan sinemalarında karşı kültür, dikkate değer örnekler sunmuştu ama easy rider, kusurlarına rağmen yeni neslin sinema döneminin başlangıcının simgesi olmuştu. benzer bir biçimde soderberg'in cinsel sorun draması ise yirmi yıl sonra diğer bir kuşağın döneminin açılışını simgeledi, gen-x sinemasının devrini açtı.
kaynak: the cinema of generation x, sy.13-14

sinemalarda "seks yalanları" adıyla gösterilen bu filmi zamanında, ankara maltepe'de, uzun bir aradan sonra çarşı iznine çıkan ve "topluca seks filmine gidiyoruz, hobarey" diyerek bir hışımla salonu dolduran onlarca acemi erin arasında seyretmiştim ki, isminden kıllanıp gelmek istemediği halde "çok güzel film" ısrarlarıma dayanamayıp gelmeye razı olan ve bir salon dolusu abazan erin bakışları ve "ulam, filmin neredeyse yarısına geldik, daha bir sik göremedik anuna koyim" şikayetleri arasında filmi izlemek zorunda kalan kız arkadaşlarımdan ziyade, bu askerlerin hayal kırıklıklarına üzülmüştüm.

Hiç yorum yok: