Savaş Karşıtı Komediler

BOLLYWOOD'dan
Kalıplarının dışında,
Şaşırtıcı,
Coğrafyasına dair, siyasi, komedi bir film:
KABUL EXPRESS


Bu filmle beraber

"mizahi dile sahip savaş karşıtı filmler"
dosyamızı açıyoruz

Klasik fıkra girizgahıdır bi ingiliz, bi fransız, bi alman...
(Temel nerde ulan demiş?...)
Fransızı, ingilizi baydı diyorsanız size iki farklı kombinasyon söliim de izliin:

Kabul Express: İki hintli, Bir Afgan, Bir Pakistanlı, bir Amerikalı; 11 Eylül sonrası Amerikanın müdehale ettiği ve Taliban'ı devirdiği anda Afganistan- Pakistan sınırında; bir yol, savaş, komedi filmine konu olurlar...

Welcome to Donkmakgol: 'da ise 2 kuzey koreli, 3 güney koreli, uçağı düşen bir Amerikalı; Amerika'nın müdehale ettiği Kore savaşında; Dongmakgol köyünde bir süre beraber yaşamak zorunda kalarak savaş karşıtı komik bir filme malzeme olurlar... Filmde hiç asker görmemiş köylülerden ilk gören "Kafasında kabak olan iki yabancı geliyor" demesine çok gülmüştüm...

Bu sefer de amerikalılar maydanoz olmuş diil mi?... Tıpkı savaş karşıtı komedi'lerin en oskarlısı Hayat Güzeldir'in son sahnesinde tankla gelen Yanki'yi gördüğünüz andaki gibi tadınız kaçtı eminim... Size tavsiyem sabah aç karına Akdeniz filmini izlemeniz... Akşam yatmadan önce de bir Tarafsız Bölge yapmanız... Bööle bağırsaklarınızı midenizi falan amerikancıklıktan temizliyecektir bu lahana turşulu perhiz... Çünkü bu iki film de amerikalı yoktur lakin ikisi de, Yabancı Film Oscar'ını götürmüştür...

Bi de bu muhabbetin neresine yerleştirebileceğimi bilemediğim; çok güldüğüm; savaş karşıtlığından çok, filmin ana karakterlerinin savaşı iplememesi ve antimilitarist olmasına dair süper bir komedi olan MASH var... Dizisi de çok iidi bilgi ve ilginize...

KABUL EXPRESS

Dünyada Hollywood'dan daha fazla film üreten tek ülke sineması olan Bollywood: "yoksa sınırlarını mı zorluyor; sınırdışı harekatlar mı yapıyor?" şeklinde dumurun dibine dibine vurdurdu... Kurtlar Vadisi Irak filminin ekibini "bölgene dair politik bir film yapacaksan aha da size örneği" diyerek zorla izlettirilmesi elzem niteliğine sahip üstelik...

Film 11 Eylül sonrası Amerikanın Afganistan'da Taliban'a müdahale ettiği dönemde geçiyor.
Hindistandan savaş muhabiri olarak gelen iki çömez gazeteci (John Abraham ve Arshad Warsi) Taliban avının tam ortasında buluyorlar kendilerini... Bir çok badere atlattıktan sonra bi amerikalı gazeteci , bi afgan rehper ve terörist muamelesi yaptıkları pakistan kökenli bi taliban ile bi cipin içinde mahsur kalıyorlar... Film bundan sonra gerilimli ama bi o kadarda komik bir yol filmine dönüşüyor...

Sürekli ortamdan şikayetçi olan John Abraham üst üste espriler patlatıyor:
Adam hindistanın ünlü kriket oyuncularını, Bolluwood'un ünlü aktörlerini sayınca:
Lan adam erkeklerden mi hoşlanıyor nedir?

İnsanlar cep telefonu taşır gibi kalaşnikof taşıyorlar abi burda!
Hotel Kabil'in görüntüsü geçekten ironikti: 5 yıldızlı...

Helikopter bunları sınıra bırakır:
Kabile gitmek istiyoruz der... Adam telsizle birini çağırır...
Lönk diye tank gelir:
Hmm burada taksi tank mı? der...

Filmin iç karakterlerine gönderme de var.. Hollywood'a kaptırdıkları son aktris olan frikiği ve fiziği güzel aktris amerikalı gasteciyi oynuyor
adam eski bi oyuncularını soruyor... avam bi espri var...


Afgan ve Pakistanlının silah üstünlükleri birbirlerine geçtiklerindeki hal ve davranışları tıpkı No Man's Land'deki kadar komik... O anlarda iki ülke arasındaki temel sorunları da anlıyorsun:

Taliban'ın Pakistan'ın desteklediği bir siyasi grup olduğu ve askerlerinin çoğunun Pakistan'dan geldiğini ve Afgan yerel halkın Taliban'dan bundan dolayı nefret ettiğini anlıyorsun...
Paralel kurguda Radyodaki yüzlerce Taliban'ın öldürüldüğü haberi Afganistan'da büyük bir coşkuyla kutlanırkıen, Pakistan sınırındaki askerler arkadaşlarının öldürülmesine matem tutuyorlar...

Afgan ABD'nin pakistandan kalkan bombardıman uçakları haberine tepkisini şöyle dile getiriyor:
Kalleş Pakistan, Talibanı bu ülkeye onlar getirdiler... Şimdi ABD onları yok etmesi için ABD'ye yardım ediyorlar...

İki acemi gazetecinin beceriksizlikleri de ayrı bir mizah konusu...

Bana MAdhuri Dixit'i verin, Keşmir'i alın

Bu kola... HAyır kesinlikle diil... NAsı ya kola işte.. BU pepsi
saçmalıyorsun ikiside aynı şey kola işte..
PEpsi ile kola aynı olur mu
Taliban: ABD hep kola ve pepsi satmak için savaş çıkarır zaten
HErşey pepsi için

Pakistan Hindistan arasındaki kriket savaşları ilginçtir Afganlılar cirit oynuyorlar...

Amerikalı sabah kebap akşam kebap.. atıştırmak için bile kebap getiriyorlar

Dram sahnesi: Şehir merkezinde kalcakları otel bombalanmış kenarında smekik gel beraber spor yalpalım diyor çcuuua çocuk koltuk değnekliymiş...



Imran Khan Afridi: My name is Imran Khan Afridi
Jai Kapoor: That's a pretty powerful name, "Imran Khan". You play cricket?
Imran Khan Afridi: Is every Indian named 'Sachin' a batsman?

Imran Khan Afridi: Suhel Khan, You're a Muslim, aren't you? Aren't you gonna offer 'namaz'? Hell, you're an Indian Muslim, what do you know about Islam?
Suhel Khan: Indeed! It's you guys who're the pillars of Islam: offering 'namaz' with an AK-56 at your side.

Khyber: You needn't worry, though. they've pulled this scam so many times, there're no donkeys alive now
Imran Khan Afridi: [deadpan, looking straight at Khyber] Some of them are. They're now drivers.

Ağladık... Ne var?

Trajedya Kuşağında İki Film Birden

Bir adam vardır... Varolduğu katı sistemde disipliniyle kariyer yapar... O sistemin çökmesi onu olmadık bi yerlere savurur... Oralarda bir başka varolma mücadelesi yaşar... Bir adam vardır küçücük bir karar alır ve bu hayatını karartır... Bir adam vardır ona mutluluk haramdır... Ve biz buna şahit isek bir roman bir film vasıtası ile, tanık olurken içimiz burkulur... Yüreğimizden bir şeyler kopar... Bu iki film bu anlatığıma benzer temasıyla beni çok etkiledi... İkisinin de sonu benzer diyaloglarla bitmesi de enteresan gıcır hadise... İkisi de filme dair derin bir yara açan son söze sahip... Özellikle Başkalarının Hayatı filminin son sözü sinema tarihinin iyileri arasınca...

İnsanın yaşam alanının temel sorunu “ev” muhabbetine dair; iki tam tezat, iki tam uç karakterin; seyircide kimin victanen, kimin hukuksal haklı olduğunun kaosunu yaratarak; iç çatışmalarıyla bizi hayran bırakan Sisler Evi, ‘Ağlatan Filmler’ listemize bodozlama giriverdi…
Filmde iki simgesel anlatım ironikti:
Ben Kingsley’in İran’dan sürülmeden önce sahil kenarına yaptırdığı evinin önündeki ağaçları deniz görmek ve evinin önünü açmak için kestirmesi ve ardından devrim sonrası humeyni, ülkenin önünü açmak için kendisinin de bulunduğu eski rejimin subaylarını kestirip atması…
İkincisi evinden olan bayan boşandım-depresyonundayım’ın, bunun kavgasını verirken bir başka yuvanın temellerini bozduğunun farkında olmaması…
Filmde güldüğüm çok detay bir komik durum vardı:
Albay’ın eşi arada Farsça konuşuyor… Çeviri yok altyazı yok… Ööle anlar ki bu anlar buna gerek de kalmıyor… Ööle evrenselki söyledikleri hepimiz biliyor ve anlıyoruz… İnsanı acaip kopartıyor bu durum…
Ne kadar yüksek rütbesi olursa olsun bir askerin evrensel bir mesleği olmadığını da gösterdi bu film… Bakınız Beynelmilel film eleştirisindeki son paragraf…
ABD’nın psikolojik sorunları olan bi kısmını depresif güzel ablamız; ırkçı, faşist, disiplinsiz, sağduyusuz tarafını polis; batılılardan nefret eden, potansiyel suçlu olarak görülen ama sağduyuya sahip olması gerektiğinde elinden geleni yapabilecek, misafirperver, yardımsever göçmen nüfusu ise iranlı aile temsil etmiş... Üstelik bir rus yönetmenin ilk filmi... Tarafsız bir anlatımı var...

Benzer filml: Crash filmindeki küçük hikayelerden biri bu filme çok benziyor... 2006 en iyi film orkarını alan Crash filmindeki hikayelerden en iyisi İranlı aileye ait olanı bence... Orada ki hastanede doktor olarak çalışan kızın "Baba anlamıyorum bize neden arap diyorlar... Biz arap diiliz ki İranlıyız" sözünu hala unutamadım...


Gene disiplinli bir adamın hayatının alt üst olması trajedesine ağlıyoruz, tıpkı sisler evindeki gibi... Gene karakterler arası çatışmalar çok sert... Tiyatro yazarının eşi kültür bakanıyla yattığı sahnede, Morgan Freeman'ın Esaretin Bedeli filmindeki sesi yankılandı kulağımda: "Evet Cici çocukların endiye tecavüz edemediğini söylemek isterdim... Ama hayat o kadar acı ki yalan söyleyerek acıları azaltamazsın"

Benzer Film: Tam bir Big Brother filmi aslında...

Zamani Mekan babında (Utanç duvarının yıkılması öncesi ve sonrası Doğu Almanya) Good By Lenin e benzettim filmi... O da bizi ağlatan filmlerden...

İNATLA KAPIRFiLD'E GİDERLER


Ecnebi sinemanın, "Bırak gençler eğlensinler düsturuyla, bi yerlere gidip katledilmelerine dair" türlerini ayıla bayıla, çoğu zaman da ayakta saygı duruşunda izlerdim, taaa ki Cem Yılmaz (hoppa) kardeşimizin bu türe dair hakarete varan eleştirilerini duyana kadar:

"Bu gençler inatla Kapırfild'e giderler tamam mı? Gıcığına yani...
-Mayk Kristılleyk'e gidelim mi?
- Ya bırak manyak mısın?... Bizim olayımız farklı...
- Abi orada da ölebiliriz...
- Ya bıraksana bütün tadımı aldın yauuv...
Sonra bunlar yoldaki yaşlı adamın tüm uyarılarına rağmen giderler...
Enerjikler kampa gelir gelmez sevişmeye başlar...
Her kim gözlüklü şişman ve yalnızdır o ilk öldürülür..."

Aha dedim... Bi daha çekmiyecekler...
Şükür yarabbime yapımcılar hala bu tür filmlerin değerini biliyorlar.
...

Dip filme dip not
(1) : Her kötü film çeken yönetmen için bu kural geçerlidir: "baktın film kötüye gidiyor, başrol oyuncularının frikik sahnelerini abartacaksın"... Bu filmde yönetmen bu konuda önüne gelen malzemeyi de kötü kullanmş... Bırakın, her yerde götünü açan "Paris Hilton" ı soymayı, 24'ün her bölümde sütyen giymeden ortalıklarda hüppüdü hüppüdü dolaşan Elisha Cuthbert'i bile, penye üstüne penye giydirmiş... Böylesine buram buram seks kokan filmini de hem kötü ötesi yapmış, hemi de beklenti ötesi ...

(2) ikizlerden birinin (ikizlere takke diil, filmin sonunda iki ikizin kapışma sahnesi var... biliyorum okuyucu, sen hala hüppüdü hüppüdüdesin) "hangimiz kötü olanıyız bil bakalım" repliğine de yasak getirilmeli...

(Türk Büyü filmine dokundurmalarını yaz...)

izleme - izlettirme

S.K (Sinema İnceleme Kurulu)'a takılan daha doğrusu bizim taktığımız Basmakalıp Sekanslar

Yabancı
"Kötü adam, esas oğlanı öldürmek üzereyken uzun bir nutuk atması ve bu nutuğun onun kıçına girmesi, yani esas oolanın bu kısacık süreyi değerlendirip kötü adamı alt etmesi"
sekansı, 2007 itibariyle yasaklanması SÜK tarafından hükme bağlanmıştır...

Esas oolanla esas kız öpüşürken stady-cam kamera bunların etrafında dört dönmesin

Yerli
Esas oğlanın sevdiği kızı fakir mahalleden bir başka yabancı tarafından mercedes ile alınması Türk sinema sektöründe yasaklanmıştır...
Hepinizin malumu, muayyen fasılalarla holuvut, (bolivut kadar olmasa da epeycene) romantik komedi filmleri icra ediyor ve her seferinde aynı kalite seviyesini yakalayarak beni kendilerine hayran bırakıyorlar... The Break-Up işte bööle muhteşem bir romantik hiciv numunesi...
Vince Vaughn Bale için "Ortaçağ tekno göstesisi" kelamı filmin en büyük gag'ı...
- izleme izlettirme-

ÇAK NORİS


Chuck Norris Yerel Gerçekleri

"Gittiğim karete kursunun sahibi yahudiydi...
Sonradan öğrendik ki kırdığımız herşeyi
bize fatura ediyormuş..."
Çaktımı Oturtan,
Hatta bi de yer Çakan...

Chuck Norris






"Arkadaşlarım hepsi MHP'liydi ve hep oralarıyla buralarıyla kamyon, tır, tren, uçak, falan çekiyorlardı... Saçıyla sakalıyla uzay mekiği çekeni bile vardı... Ben daha mendille halay bile çekemiyordum... Ama sonra acaip geliştirdim kendimi.. Buruş li'ye bile tekme tokat giriştim..."
Game of Death (1978)






"Daha sonra Teksas'ta MHP 'den Şerif adayı oldum. Bu şerefli şeriflik mesleğini orada tam 15 yıl kadar icra ettim. Ülkü ocaklarındaki çocuklar bana Çak Abi yerine, tek tabanca gezdiğimden "Yalnız Kurt" dediler. Buralarda bööle bilinirim babında söyliim."






Şaka maka, Lone Wolf McQuade (1983) (Yalnız Kurt) filmindeki Teksas Polisi karakterini daha sonra bir seri yapar Chuck Norris... Bu çocukluğumun efsane filmini şimdi izlesem sever miyim bilemiyorum...
Hababam Sınıfı filminde de olan ve o dönem sokaklarda en çok takıldığımız çekirge lakabının asıl sahibi, kung fu dizisinin şöhreti, David Carradine kötü adamı oynumaktadır bu filmde... Chuck Norris, Bruce Lee'den sağlam dayak yemiştir ama en azından efsane Kung Fu'cu David Carradine'i yere serebilmiştir...
Kırmızı kafa bandı ve silah tutuşu ile Rambo'ya esin kaynağı olan Chuck baba, acaba kasabasına Rambo gelseydi onu da alt eder miydi?...

Yazarın Dip Notu: (1) Yaa bu amerikan sinemasında hastayım kovboyların, hayaletlerin, mumyaların, ne biliim gansterlerin, uzaylıların kung fu, karate falan yapmalarına... Bunu SÜK'e sööliim de yasaklasın...

(2) Kung Fu dizisi de bir avangart yapımdır... Karate Çocuk, Kan Sporu'ndan, Kill Bill'e kadar olan geniş bir yelpazede ki yaşlı üstat'tan karete öğrenen toy çocuk muhabbetini filizlendirmiştir... Bizdeki arabesk sanatçılarının nasıl hepsinin "A star Born" taklidi filmleri varsa, Amerkadaki bilimum tüm uzak doğu şampiyonlarının bu temada bir filmi mevcuttur... Tabikii bunun asıl kaynağı bir japon ya da hong kong filmi olma ihtimali yüksek... Yani ben bunu bi araştiriim..


Chuck Norris Facts




Chuck Norris fact's diye usa'de yapılan mizah zaman zaman beni çok güldürüyor:
bir rivayete göre el bombası attığında 40 kişi öldürüyor,
el bombası sonra patlıyormuş.
ya da o doğduğunda Hitler teslim olmuş kipin...

* Bazı çocuklar kara işeyerek adını yazabilir, chuck norris bunu betonda yapabilmiştir.
* Chuck norris kulaklarını dirseği ile temizleyebilir.
* Terminatör, chuck norris'in tost makinesinin adıdır.
* Eğer kadın yaşıyorsa, Chuck norris bunu seksten saymaz.
* Chuck norris ile asla satranç oynayamazsınız. siz daha ilk hamleyi yapmadan o şah mat demiştir bile.
* Chuck norrisin saati yoktur. o zamani kendisi belirler.
* Chuck norris'in gözyaşları kansere dermandır. ama ne yazık ki kendisi asla ağlamamıştır.
* Chuck Norris Şınav çekerken kendini değil dünyayı iter...
* Chuck Norris'in gmail'ini biliyor musunuz?  gmail@chucknorris.com
* Öz kızı bekaretini kaybettiğinde, Chuck Norris onu bulur ve yerine geri koyar.
* Chuck Norris Virgin Adaları'nı ziyaret ettikten sonra onlar sadece "Adaları".
* Chuck norris bir kuşla iki taş öldürür...
* Chuck norris, gömleklerini üzerindeyken ütülettirir...
* Chuck norris tek parmağıyla elini şıklatabilir.
* Çocukların hayalinde süper kahraman olmak vardır, süper kahramanların hayalinde Chuck Norris olmak...
* Graham Bell telefonu icat ettiğinde, chuck norris tarafından üç cevapsız arama olduğunu öğrenmiş
Chuck çağırıyı Innocenzo Manzetti'nin bell den önce icat ettiği telefondan yapmış...
(Espiriyi Kardeşim Anıl tamamladı)





* chuck norris understands women.
* first rule of fight club, dont talk about fight club to chuck norris
* Chuck Norris and Superman were arm wrestling. The loser has to wear his underwear over his pants for the rest of his life.
but that design of superman is outdated now. So what happened, rematch?
* Chuck Norris lost hos virginity before his father
* Chuck norris once dindnt go to school 2 days..now its called weekend
* He built the house he was born in
* Chuck Norris was in Star Wars. He was the force
* Chuck Norris counted to infinity, twice.
* Jesus can walk on water  - Chuck norris swimms through the land
* Chuck Norris knows Victoria's secret.
* Chuck Norris once started a fire with two ice cubes.
* He can cut a hot knife with butter
* Chuck Norris knows the last number of pi
* If Chuck Norris has 5$ and you have 5$. Chuck Norris has more money then you
* Don't ask Chuck Norris for a joke... you won't survive the punchline
























Sinema Tarihinin En Baba Küfürleri

(1) FAMiLY BUSSiNESS
Sean Connery hızlı bir yaşantı sürmüş, bi kaç defa içeri girip çıkmış, çapkın, hırsız, ayyaş bir dededir... Oğlu Dustin Hoffman, evine, işine bağlı, dürüst çalışkan, içkisi sigarası olmayan mülayim ama bi o kadarda dip bir adamdır... Matthew Broderick dedesinin hikayelerine bayılırken, babasının tırt halinden nefret eder... Torun, genetikçi olmuş ama dedesinin genlerinin etkisinden kurtulamamıştır... Gen bankasından çok değerli bi çalışmayı çalmayı kafasına takar... Zengin olacağız bahanesiyle babasını ve dedesini kandırır... Ama bi tek o yakalanır... Sabıkalı dede'den suçu üstlenmesi istenir... Dede hayatının son demlerinde özgür yaşamak istemektedir... Ama akıllı, akademik terbiyeli torununu kurtarmak için hapse gitmeyi göze alır... En son ailecek nezarethane aracına binerken tüm aile onu bir daha dışarda göremiyecekleri için hüzünlüdür... Ama hapishane aracında Sean Connery eski bir kurt olduğunu ispatlar...

Aracın içinde Bir çetenin tam ortasına oturturlar Sean Babayı... Çetenin reisi dalgasını geçer:
- Hey babalık seni niye içeri tıkıyorlar ha!... Hey babalık bu yaşta ne halt yedin ha!...

Sean Connery dayanamaz: Evlat dikkat ettim ikidir bana babalık diyorsun... Gerçi Newyork'daki orospuların %80 ile yatmışımdır ama senin tipinde birini hatırlamıyorum... Şu annenin fotoğrafı cüzdanında varsa bir göstersene...

Çete reisi bunun üzerine dövmek için ayağa kalkar... Sean Connery adamın önce hayalarına sonra ensesine vurarak yere yatırır... Aracın önünden açılan penceredeki polis "nooldu" diince de, diğer çete elemanları hep beraber bağırırlar: "Düştü"

(2) TRUE ROMANCE
Christian Slater, mafyanın parasını çalmıştır... Mafya babası, Christopher Walken parasının peşine düşer... Christian Slater'ın emekli polis babasını Dennis Hopper 'ı bulur... Baba oğlunun yerini söylemez... Döverler, işkence ederler... Baba bir kaç yalan söyler... Bu sefer dopğruyu söyle diye tartaklamaya başlarlar... Sonunda Denis Hoper şöyle der:
"Doğru mu? doğruyu mu duymak istiyorsun... Bana bir sigara ver!"
Bu sahne sanki bi idam mahkumunun son sigara isteği gibidir... ve Dennis Hopper sinema tarihinin en baba küfürlerinden birini eder:
"Doğru acıdır... Ama sana en duyabileceğin en acı doğruyu söyleyeceğim... İtalyanlar aslında sarışın ve mavi gözlülerdi... Pamuk gibi beyaz tenleri vardı... Bir gün afrikadan araplar geldi ve senin babaannenin babaannesinin babaannesini bi güzel düzdüler... İşte o günden sonra italyanlar esmer oldu..."
Christopher Walken adamlarından birinden silah ister ve Denis Hopper'ı kafasının ortasından vurur... Ve "1979 dan beri adam vurmamıştım" der...


(3) ACILARIN ÇOCUĞU

emrah kahvede okey oynamaktadır, içeri kan ter içinde koşarak biri girer...
"Emrah koş ananı s.kyorlar" der...

Tamam yukardaki gibi felsefi, derin, uzun, komik bir küfür diil ama yauv binlerce insanı öldüresiye güldürmüştür bu replik... Hele hele emrah linkine tıkladığınızda, alternatiflerini eksi sozlukte okuyanları yarmıştır...

EMRAH


Ayrılamaaaam* KMM

Hollywood o naçar Yeşilçam’ımızdan sık sık karakter çalmıyor mu, illet oluyorum… Bu konuda hiç de iyi niyetli olduklarını sanmıyorum… Al işte şimdi de yılların emeğiyle, dantel gibi işlenerek ortaya çıkarılmış O.Ç. Emrah karakterimizi O.C. Ryan olarak cnbc-e’de izliyoruz…
The O.C.’nin üçüncü bölümünü izleyenleriniz bilir; O.C. Ryan varoştan biri olarak katıldığı zengin gençlerin partisinde, çulsuz bir aileden geldiği ortaya çıkınca alay edilmiş ve ortamın eziği olmuştur… Bu nedir ey cemaat-ül Türk sinemasının emekçileri ve müptelaları? Bu nasıl sahne çalmaktır? Bu film kareleri, Edirne’den Ardahan’a kadar bilfiil herkes bilir ki bu toprağın yarattığı ve 100’lerce Türk filminde gösterilmiş en gerilim “Türk dram sahnesi”dir… Söylemeye gerek var mı bilmiyorum bunlardan birkaç düzinesi de Emrah’a nasip olmuştur… Bunu bizden nasıl çalarsınız…Bununla kalsa iyi, bir başka bölümde Ryan, ölmüş bir sanatçıyı tanımamasıyla ortamın maymunu olur (ki ben de dizide ismi geçen şahsı tanıyamadım… Lakin konu bu diil)… Onu kültürsüz gösterir bu sahne… Eee bu da Emrah’ın çok meşhur “Bethoveen dinlemiyorum ama Türkiye’ye gelirse konserine mutlaka gidiciim” e yakın bişii diil midir?

Fragman: (holivut filmlerindeki fragmanları sunumundaki ses tonuyla)
Dı Emrah… dı san of dı biç… dı film is kaming suunn
(Sahne: İş dönüşü sokağın başında manav Emrah’ı bekler)
- Borcunu ödeyeceğim demiştin?
- Ödeyeceğim!
- Çok sıkıştıysan anan ödesin!
- Hüleaaaann!














Hollywood bunu ilk defa yapmıyor aslında… Daha önce Lans Von Tirer, yüksek dozda acı verelim şeklinde Björk’ü karanlıkta dans ettirmişti… Seyirciyi salya sümük ağlatmak, “boynunun büküklüğüyle, doğal burukluk yaratan kaşlarıyla, sefilliğiyle, acı lokmalarıyla” Emrah’ındır kardeşlerim… Ama tabi ki Lans çekince başka oluyor… Emrah’ı ise cesaretinden dolayı tebrik eden bir tek kişi bile yok… Kolay mı trajediyi tam olarak seyirciye yansıtmak için faso onun bunun çocuğunu oynamak?… Kolay mı her türlü alaya, hakarete uğrayacağını bilerek dünyada en fazla or..pu çocuğunu oynamış aktör olmak?… Hem de filmlerde nüfusta kayıtlı ismini kullanarak… Büyük cesaret, büyük cesaret... En iyi or..pu çocuğunu oynayan aktör Oskarı olsaydı, dünyanın en fazla Oskar alan aktörü olacaktı… Bunu şu babta yazıyorum, biz Türk sineması izleyicisine, suni Björk’ünüzü yutturamazsınız (tamam ‘börk’ünde insanın içini kaldıran bir ismi var ama) Bizim Emrah’ımız var… O çok cesur bir oyuncu… Oskarı da çoktan hak etti!

Oskardan dem vurduk ya…Şöyle bir zihninizde olayı zuhur etmesini sağlayalım:
- End Navvv dı nomitıd best aktor of dı san of dı biçç, Emrah, “rivenç of dı mam”
Stalone, “Sıtap! Or may mam vil giv yuu” Al Pacino “Mam or nating”… Robert De Niro“nat vidaut may mam”… Tom Hanks “Mam samting bla bla”
- Enddt oskar goosss tuuu riipit Emrah…
Bülent Özveren: (bu yayını TRT canlı olarak yayınlamaktadır) Evet sayın seyirciler … Emrah 9. defa aynı dalda Oskar’ı Türkiye’ye getiriyor… inanın utancımdan ağlıyorum…
Emrah ile röportaj:
- Emrah Bey yeni projeleriniz var mı?
- Yeni filmimde anamı ben pazarlıyorum.
- Bu sefer tam or..pu çocuğu olacaksınız yani… ha ha ha…

Biliyorum çok küfürlü bir konu bu ve bir çoğunuz hoşlanmıyor olabilirsiniz… Ama tabular devrildiğinde bu konu çok daha derin kurcuklanacak … Ben bundan eminim … Örneğin Ata Demirer Stand Up’ının * “ayrılamaaaam” bölümünde hafiften mevzuuya girmiş… Emrah’ın filmlerdeki sevgilisine kız kardeşine falan laf söylüyor… Hani bi de böyle bir durum var … Emrah’ın O.Ç. olmadığı filimler de var ama, kardeşim bu sefer de ya kız kardeşi ya da sevgilisi kötü yola düşmüyor mu?… Kadir İnanır tonlamasıyla “Nedir üleyn bu” diyesi geliyor insanın… Adam tamamen bu konuya yoğunlaşmış… Bi de bunun “Emral” diye bi taklidi var… Ap ayrı bi topik konusu… Be adam! Bu misyonun ağırlığını Emrah taşıyamıyor, sen nasıl taşıyacaksın? (ya da niye paylaşacaksın?)

Emral’a dair:

“Emral gel sen de okey oyna!”
“Emral koş Emrah’ın anası diye senin ananı…”
“Emralcığım bak sen bu konuda başka bir ekol olmak istiyorum diyorsun ama bunun için naaptın… Onu söyle… ‘Annemin odasına kamera koydurttum akşam tekrarları izliyorum’ de tamam… Olmuşsen ekol diim”

Bi de O.C. Ryan’a bakalım… Onun da sevgilisi faso onunla bununla yatmıyor mu verem olmamak içten diil? Bence bu Amerikalı yapımcılar kesin bu Emrah filmlerini izlemişler… Başka bir açıklaması olamaz… Kahrolsun Amerikan O.C. Yaşasın O.Ç. Emrah!

Emrah bir külttür, kültürlü diildir ama külttür. Fakat, yakın tarih Türk Siyasetine gerçekten yön verdiğine inanıyorum. Ceylan’la ikisi tarihimizin en önemli kazalarından birine sebep olmuşlardır. Ağır vasıta şoförlerinin kendi çocuklarının yerine koyduğu Emrah ile Ceylan 90’larda değişen trende uymuşlar ve çok büyük canlar yakmışlardır... Kamyon Şoförlerinin kasetlerini aldığı Ceylan, silikon yaptırmış ve bu yolların bacısı birden raconu bozmuştur… Ardından Emrah pop söylemeye başlamış (hele o ‘hey hey taksi, bütün işlerim gitti aksi’ şarkısı ) tüm şoförleri dağıtmıştır. Bir çok değerimizi bu yüzden yitirmişizdir… Ama en önemlisi, Susurluk gibi bir kazayı gündeme oturmasını sağlamışlardır… Bu kazanın asıl sebebi de budur…

Fragman: (holivut filmlerindeki fragmanları sunumundaki ses tonuyla)
Dı Emrah… dı san of dı biç… dı film is kaming suunn
(Sahne: Emrah ve arkadaşı baraka genelev sokağında duvar dibine çökmüşlerdir…
İçeri giren kadınlara bakarlar…)
Emrah’ın Arkadaşı: Off şu hatunlara bak!
Emrah: Öyle deme… Benim annemde onlardandı… O da onlar gibi çalıştı…
Emrah’ın Arkadaşı: Pardon abi!
(Oradan geçen yaşlı bir adam Emrah’a bakar)
Emrah: N’oldu amca… Hiç mi orospu çocuğu görmedin?

Biraz küfür dozunu düşürmek için siyasi bir platforma taşıdım yazıyı yukarda ki tespitimle … Lakin sonunda benim de dayanamadığım ve koptuğum Emrah’ın meşhuuuurr film sahnesiyle dalga geçen “Ekşi Sözlük” toplamasını koyuyorum… Burasını gerçekten 18 yaş altı (bittabi kaldıramayacaklar) okumasın … Ekşi sözlükteki bu topik te herkes Emrah’ın kendilerine dava açacağından da emin … İşte bomba diyaloglar… (Gerçeğini gördüyseniz çok daha fazla güleceğinizden eminim…)

Emrah kahvede okey oynamaktadır, içeri kan ter içinde koşarak biri girer:
- Emrah koş ananı zkiyolar!
- Peki sen neden buradasın?

Emrah kahvede okey oynamaktadır, içeri kan ter içinde koşarak biri girer:
- Emrah koş ananı zkiyolar!
- Abi bunu ekşi sözlük'te konu yapmayın yeter...

Emrah kahvede okey oynamaktadır, içeri kan ter içinde koşarak biri girer:
- Emrah koş ananı zkiyolar!
- Tekdir ile uslanmıyor ben naapiyim?

Emrah kahvede okey oynamaktadır, içeri kan ter içinde koşarak biri girer:
- Emrah koş ananı zkiyolar!
- Pekii bu bilgi gerçek hayatta ne işime yarayacak?

Emrah kahvede okey oynamaktadır, içeri kan ter içinde koşarak biri girer:
- Emrah koş…
- Dur söyleme… Anamı diil mi?

Emrah kahvede okey oynamaktadır, içeri kan ter içinde koşarak biri girer:
- Emrah koş ananı zkiyolar!
- Bana böyle şeylerle gelmeyin

Emrah kahvede okey oynamaktadır, içeri kan ter içinde koşarak biri girer:
- Emrah koş ananı zkiyolar!
- Ne zaman çifte gitsem bişii oluyo zaten.

Emrah kahvede okey oynamaktadır, içeri kan ter içinde koşarak biri girer:
- Emrah koş ananı zkiyolar!
- Onu biliyoruz.. Pekiii sen ispiyonculara ne yaptığımızı biliyor musun?

Emrah kahvede okey oynamaktadır, içeri kan ter içinde koşarak biri girer:
- Emrah koş ananı zkiyolar!
- Burdan görüyorum?
- Oolm sen bu konuda erdin...

Emrah kahvede okey oynamaktadır, içeri kan ter içinde koşarak biri girer:
- Emrah koş ananı zkiyolar!
- Ulan bi kere niye koşuyorsun… Senin ananı mı zkiyorlar?

Emrah kahvede okey oynamaktadır, içeri kan ter içinde koşarak biri girer:
- Emrah koş ananı zkiyolar!
- Yalançıyıı!
- Abi bu kaçıncı gelişim… Hiç yalan söylediğimi gördün mü?

Emrah kahvede okey oynamaktadır, içeri kan ter içinde koşarak biri girer:
- Emrah koş … bi dakka Emrah nerede?
- Ananı becermeye gitti!

Emrah kahvede okey oynamaktadır, içeri kan ter içinde koşarak biri girer:
- Emrah koş ananı s.kiyorlar?
- Ne koşucam yarr..m... ! Anam Beykoz'da oturuyor... Bu akşam trafiğinde nereye koşuyon...

Emrah kahvede okey oynamaktadır, içeri kan ter içinde koşarak biri girer:
- Emrah koş ananı s.kiyorlar?
- Oolm ben anamın s.kildiğinin kanıtıyım zaten...

Emrah kahvede okey oynamaktadır, içeri kan ter içinde koşarak biri girer:
- Emrah koş ananı s.kiyorlar
- Anayı karıştırma şindi
- Ne diyon oolm koşsana, ananı s.kiyorlar!
- Ana kutsal, anaya laf yok...

Emrah kahvede okey oynamaktadır, içeri kan ter içinde koşarak biri girer:
-Emrah koş ananı sikiyorlar!
(aman o da ne?)
- Demek beni Emrah'a paso haber veren kuşt sensin... İstedin de vermedik mi lan hibne...
- Şeyy yinge!...

Emrah kahvede okey oynamak ister… Koşa koşa kahveye gelir…
Kimseler yoktur kahvede ve şöyle der:
- Ulan yoksa anamı mı zkiyorlar!

Emrah kahvede okey oynamaktadır, içeri kan ter içinde koşarak biri girer:
- Emrah!
- Anne ne işin var senin burada… Senin evde olman gerekmiyor mu? Yani cinsel babta…

Emrah koşmaktadır
- Emrah niye koşmaktasın … Anan rahmetli olalı kaç sene oldu…
- Anam yaşasaydı koşmamı isterdi…

Emrah: Anamın dayanılmaz cazibesi işte...

Emrah: Anam alıştı size bişii olmasın...

Emrah: Çıkarın şu at gözlüklerini artık...

Emrah koş ekşi sözlüğün anasını s.k.yorlar








Ve "Şehrazat 1 YTL olacak" Vaadiyle bizi kopartan Cm Uzan son noktayı koyar:

"Emrahın Anası S.kilmeyecek"







İşte böyle ben çok güldüm … Umarım siz de ajite olmamış, biraz arınarak okuyup gülmüşsünüzdür… Emrah’ın buradaki durumuna gelince… Ben çok cesurca bişii yaptığına inanıyorum… Bir insan böyle anılacağını bilerek bu yola baş koyması inanılır gibi diil… Ama bu Türkiye’deki tüm oyuncuların kanayan yarası değil midir? Hatta yarayan kanası!.. Bir rol üzerinize yapıştı mı hep öyle devam etmesi… Size hep benzer roller teklif edilmesi… Mesela Türkiye’de bir Japon kızımız var … Onu ajanstan arayıp “bak sana göre çok komik bir rol var sen bir Japon kızı oynuyorsun…”demeleri! Sürekli eşcinsel rollerini teklif edilen bir oyuncumuzun sonunda cinnet geçirip ortalığı ayağa kaldırması… İşte böyle… Yazımın sonunu Emrah’ın unutamadığım bir sahnesiyle bitirmek istiyorum… Bu sefer içinde bir küfür yok (çok şükür)… Emrah bir tıp fakültesi öğrencisidir … Ve Beyazıt’taki o meşhur İstanbul Üniversitesi kapısından dışarı çıkar… Elinde defterler kitaplar ve bir T cetveli vardır … Bu ne absürt sahnedir yarabbim… Birincisi Tıp Fakültesi öğrencisinde T cetveli ne arıyor … İkincisi O kampüste sadece sosyal bilimler var, mühendislik ve tıp yok… Üçüncüsü “Emrah koş ananı s.kiyorlar”… şaka şaka1… Küfretmeyeyim dedim yine tutamadım kendimi.. Yapma oolm bööle şeyler… “Leyyn ananı dürterlerkene senin üniversitede ne işin var... Hele hele tıp fakültesin de t cetvelle… valla bu muameleyi hak ediyorsun! Ne diim!”

Fragman: (holivut filmlerindeki fragmanları sunumundaki ses tonuyla)
Dı Emrah… dı san of dı biç… dı film is kaming suunn
(Emrah eve gelir ve annesinin üstünde esnaftan biri vardır…)
- Anan borcunu ödüyor Emrah!
Emrah: “Haram olsun bu dünya!” der ve kameraya doğru dönerek şu türküyü okur, “Harammmmm haram haram haram haram…” ve kemanlar girer…

Emrah ile son bi röportaj:
- Emrah Bey sizin bu tüm filmlerinizde oluşturduğunuz anne portresini günümüz ezik karakter oynayanlarla mukayese eden bir toplama ve eleştiri yazısı hazırlamışlar, ne diyorsunuz
- Yine anamı s.kt.niz yani!

Dt cibay
YANEE KILavuzkarga

Sinemada Yan Karakterlerin Erotik Laf Atakları




Bi Çeşit: "Ben diyorum Ankara... Sen diyorsun, 'Gluteus Maximus' * umda senden daha kara bi lezyon var..." durum komedi sahneleri
* Gluteus Maximus: 1. Asterix'de Roma Ordu komutanlarından birinin adı... 2. Shrek filminde kırmızı halı töreninde küfürlerden birinde kullanılan tamlama... 3. Kıç'ı oluşturan büyük kas kütlesi bi çeşit g.t'ün anatomik adı... 4. Sade Maximus ise Gladyatör filminde russel Crowe'un adı...

Nicolas Cage, filmleri yeni yeni dikkat çeken marjinal bir senaristi oynamaktadır... Yeni çalıştığı senaryosunu bir yapımcıya büyük bir hevesle anlattığı sekansta şöyle bir olay yaşanır: Yapımcı ile bir kafede buluşan Nicolas Cage hararetli bir şekilde senaryosunun en önemli yerini anlatırken, yapımcı yarım kulak vermiş senaryonun sayfalarını ilgisizce çevirir, öte yandan etrafındaki hatunları keser... O sırada sarışın bir afet, gluteus maximus'unun bütün güzelliğiyle yanlarından geçer... Yapımcı Nicolasın sözünü baltayla keser ve:
"Ben şu hatunu arkadan becerdim" der...
Nicolas dönüp şaşkın ve anlamsız kadın köşeyi dönünceye kadar bakar.. Sonra senaryosunu anlatmaya devam eder... Yapımcı hiç olmadık bi anda tekrar sözünü bölerek: "Şaka şaka becermedim" der... Nicolas ne yapacağını şaşırır.. Duraksar... Ama senaryo onun için önemlidir... Dinlenmediğini anlasa da anlatması gerektiğini düşünür ve kaldığı yerden tam devam edecekken yapımcı kopartan lafı eder: "Ama becermek isterdim"

Sinema konusunda teknik bilgiye sahip olanlar için
Fight Club(1999) nasıl büyük bir başyapıt ise, Adaptation filmi de senaryo yazım teknikleri bilenler için odur...

Nicole Kidman, küçük bir yerde büyük bir haber spikeri olmak için 'gluteus maximus'unu yırtan, o bölgede saygın bir ailenin oğluyla evli, hezeyan içinde bir kadını oynamaktadır... Ünlü bir televizyon yapımcısıyla buluşma imkanı yakalar... Adam ona şu hikayeyi anlatır: Bir gün bana çok iyi bir dostumdan referans mektubuyla gelen ve haber spikeri olmak isteyen güzel bir kadın geldi... Mektubu açtığımda içinde çok enteresan bir şey yazıyordu... Sana gönderdiğim bu kız hem çok yetenekli hem de çok iyi oral seks yapıyor... Herhangi bir işine yarıyacağına eminim... O kızı işe aldım... Yıllar sonra o dostumla karşılaştığımda kızdan ne kadar memnun kaldığımdan bahsettim... Dostum o kızı hiç tanımadığını söyledi... Anlıyor musun?"




Miss Sloane

Hırslı bir lobici olan Jessica Chhastain ekibine detayları bileceksiniz... Yoksa kaybedersiniz muhabbetini şöyle anlatır:
"Bir gün pederin biri genç bir rahibeyi arabayla evine götürüyormuş.
Vites değiştirirken elini rahibenin dizine koymuş. Çok ayıp ve yakışıksız bir şekilde...
Genç rahibe dönmüş ve şöyle demiş,
"Peder, Luka 14:10'u hatırlayın."
Peder utanç içinde elini geri çekmiş.
Bir sonraki ışıklarda durduklarında peder bu sefer elini
rahibenin kasıklarına koymuş.
Rahibe gene,
"Luka 14:10'u hatırlayın Peder" demiş.
Peder özür dilemiş.
"Nefsime hâkim olamadım" demiş.
Kızı bıraktıktan sonra evine gitmiş ve eve varır varmaz Luka İncili'ni alıp 14:10'u açmış.
Ne yazıyormuş bilen var mı?
"Arkadaşım, daha yukarı çık ki güzelliklere ulaşasın!"







Filmde mafyanın oğlu, birbirlerinin kim olduğundan habersiz kurulan çete üyelerini bir yere yemeğe götürmektedir... Aklına o an gelen bir hikaye anlatır: "Bizim eski lokantada ki şişman garson kızı adı neydi... he o işte... O bir gün kocasının onu aldattığını öğrenmiş... ve ne yapmış biliyor musunuz... Adam uyurken penisini karnına japon yapıştırıcısı ile yapıştırmış... düşünebiliyor musunuz... adam tuvalete gitse yüzüne doğru falan işiyor... yada dooru düzgün işemek için amuda falan kalkması gerekiyor.. çok komik..."






TARZAN



Bir İpte İki Tarzan Sallanamaz


Hepimiz kendi Cangılımızın Tarzanı diil miyiz?
Bizi hayallerimiz bulup yetiştirmedi mi?
Sonra hepimizin karşısına bir Ceyn çıkmadı mı?
Uygarlığın beşiği “Birliktelikler Dünyasına” zorla sokulmadık mı?
O zaman tıpkı Tarzan gibi özgürlüğümüz elimizden alındığını hisstemedik mi?
Sonra mı:
Ceyn için daha fazla okumak, daha fazla çalışmak...
Bekarların alınmadığı “AileÇayBahçesi” tadında modern hayata geçiş...
"Şunu yapmalıyız...
Bunları şöyle yemeliyiz...
Hepsini almalıyız...
Orada yaşamalıyız..."
Ve bir gün annemize "babun iştahlı",
Babamıza "şebek" deyince Ceyn;
ortamın maymunu olmaktan “vazcayıp”
“Cangıl"ımıza geri dönmek istemedik mi?
Kronik ilişki sendromu: Tarzani Sendrom
Bir uçak kazası sonucu yağmur ormanlarının ortasında öksüz ve yetim kalmış bir bebeğin kaderidir aslında Tarzan... Kala kala, “Kala”ya kalmıştır... Yavrusu olmadığından goril camiası tarafından dışlanan Kala adlı goril, evlat hasretiyle yanarken bir bebek bulur ve büyütür...
“Senin annen bir gorildi yavrucuğum...”
Karikatür camiası en çok buna kafayı takar: yok oğlumuzu koalalar bulup yetiştirmiş; yok ağaçkakanlar şeettirmiş; piknikte kaybettiğimiz oğlumuzu ayılar öpmüş şeklindeki varyasyonlarını çizerek Tarzan ile sonuna kadar dalgalarını geçerler... (bknz Bu kalıba dair karikatürler en altta)... Acaba diyorum Tarzan'dan etkilenip de bebeğini cami önü yerine, yağmur ormanlarına bırakan bir anne var mıdır?

Tarzan ve Arap Kadri

Türk mizahının Tarzan'a bakışı bu şablondan yıllar öncesine dayanır aslında... Tekin Aral'ın yarattığı "Tarzan Ve Arap Kadri" çizgi-serisi, Tarzan'a öykünmesine rağmen, onun ve yaşamının bir parodisi olmuş ve ilk olarak 1976 yılında Fırt dergisinde İrfan Sayar tarafından çizilmiştir:

Tarzan, beline doladığı sarı benekleri olan kırmızı posttan şortu haricinde üzerinde başka giysisi olmayan, karısı Ceyn ile ormanı mekan tutmuş bir maceracıdır bu çizgi-seriye göre... Ancak daha sonraki maceralarda dahil olan Arap Kadri karakteri (iri yarı, esmer tenli, ayağınla arkasına bastığı topuklu siyah ayakkabıları olan ve dizlerine kadar sarkık beyaz donuyla) daha çok sevilmiş ve Latif Demirci'nin cizgileriyle yayınlanmaya başlanmıştır..

Bu seride, ormanın ortasında yaşamasına rağmen medeniyetin ayak izlerini takip ederek, çamaşır makinesi, televizyon, video alan Tarzan'a karşın Arap Kadir anti-medenidir. Rakı içmek için tekrar sünnet olmayı göze alacak kadar alkolik olan bu maganda, Bir başka kabilenin reis kızı Çikitaya vurgundur...

'Tarzan ve Arap Kadri’ serisini 70'lerin sonuna doğru Nuri Kurtçepe çizmeye başlamıştır. Tekin Aral, Latif Demirci ve Nuri Kurtçepe'den seçme Tarzan ve Arap Kadri maceraları bi özel albümle Fırt dergisinde yayınlanlanır...

Tarzan ve Tatar Ramazan
(Başlığın pragrafla alakası yok... Burada daha çok Tarzan filmlerinin neden bir avangart bir temaya sahip olduğuna dair bişiiiler şeettiriciim...)
İsminin "Tarzan" olduğunu elbette yazarından öğrenir Amerikanın bu beyaz maymunu. Çünkü ona bu isimle hitap edebilecek ikinci lisana sahip bi hayvan yoktur ortalıklarda. Üvey ailesine saldıran Jaguarı öldürünce değil de, onun derisini elbise yapınca Ormanın Kralı oluverir büyük ihtimalle. Unutulmaz tek bir repliği vardır o da sekiz sesli harften oluşan: "AAaaaaaa!" (kendine münhasır bir iniş çıkışı vardır bu sesin ... bakınız mukaddimedeki ses Gag'ımız)
İlk beyaz insanla tanışmasıyla dünyası değişir. İleriki maceralarında şehre götürülür. Orman bakanlığı ona verilmeyince bocalar. Tema vakfı bile ona sahip çıkmaz ve yağmur ormanına geri döner...



Sinema dünyasında hep tartışılan "Anlatılmamış hikaye kaldı mı?" düsturuna hep şöyle cevap vermişimdir: "Alerjik kronik astımlı ikizlerin doğum günü hikayesi daha anlatılmadı"... Ama sanırım eleştirmenler şunu demek istiyor: Sanat dünyasında hikayeler belirli avangart yapıtların benzerleri... Bu açıdan baktığımızda Tarzan bence en çok tekrar edilen bi baş yapıt...

Örneğin Tarzan, Primitif bir varlığın, uygarlık tarafından keşfedilip iptidai ortamından koparlılarak modern dünya ile tanıştırılmasına dair ilk karakterdir ve bu babda onu tekrar eden bir çok baş yapıt vardırNell(1999)Vahşi Çocuk(1951)



Tarzan filmleri doğadan koparılmış bir vahşi canlının tekrar doğasına götürülmesi gerektiğini anlatan filmlerin de öncülüğünü yapmıştır...
King Kong'lar (Aslında King Kong için, Godzilla ve Jurassic Park gibi filmlerin avangart'ı diyebiliriz... Lakin ne kadar yakın bir Tema'ya)
Free Willy(1993) benzeri filmler...
Tarzan, yaşadığı ortamdan koparılarak bir üst uygarlığa götürülmüş ilk insandır. Bu bir çok uzay filmine ilham vermiş olabilir... Bu tip filmlerde zaten uzaylılar bizi bu dünyada vahşi bir hayat süren ve birbirimizi öldüren barbarlar olarak görüyorlar ve aramızdan bir karakteri alıp kendi güzel uygarlıklarıyla tanıştırmıyorlar mı? Contact(1997) , Mission to Mars(2000) bu türlere örnek teşkil edecek filmler...
Türk sinemasında bunun en komik örneği Turist Ömer Uzay Yolunda dır... Turist Ömer hayranlığını sürekli dile getiren Cem Yılmaz'da tıpkı Turist Ömer'in uzaya gitmesi gibi avam bir İstanbul kaybedenler külubü üyesini uzaya yollamış ve tıpkı Turist Ömer gibi oraya sorunun çözülmesinde baş rol oynamıştır (G.O.R.A.-2004) ... Üstelik ikisi de bunu yaparken bizi çok güldürmüşlerdir...
Bunun tam tersini düşündüren, kendi uygarlığından gelip dünyada yalnızları oynayanlar var: E.T. (The Extra Testis :) 1986 , K-Pax(2001)
Bunun tam tersini düşündüren, kendi uygarlığından gelip dünyada yalnızları oynayanlar var: E.T. (The Extra Testis :) 1986 , K-Pax(2001)


Sinema Tarihinin en iğrenç öpüşme (ikinci iğrenç öpüşme Pet Detective(1994) 'te Jim Carrey'e ait...Crying Game(1992) e gönderme yapılan öpüşme sahnesinden sonra Jim öyle bi ağzını yıkıyor ki öpüşme sahnesi en iğrenç öpüşme sahneleri listesine girmeyi hakediyor) sahnesinin bulunduğu bu film ise benim sevmediğim bi seri olan Planet of the Apes(1968)/ , (2001) ait. Ve Tarzan temasının bir alt üst edilmiş varyasyonu gibi... Time Machine(2002)/ de bu babda benzer bir film...




TARZANIN YARATILIŞI
CANLANDIRILMASI
Edgar Burruoughs
Uzun zaman hikayesini yayınlatabileceği bir yayıncı bulamayan Edgar Burruoughs, 1918 yılında ancak Tarzan'ı okuyucusuyla tanıştırabilir.Hikayenin sinemasal bir değer olduğu çok çabuk anlaşılır ve o yıl daha filme aktarılır vee sonra:
  1. Tarzan (1999)
  2. Circus Season: Travels with Tarzan, A (1999)
  3. Tigerstreifenbaby wartet auf Tarzan (1998)
  4. Tigerstreifenbaby wartet auf TarzII (1998)
  5. Tarzan and the Lost City (1998) - (Germany)
  6. Tarzán en el Café Lisboa (1997)
  7. Investigating Tarzan (1997)
  8. Cri de Tarzan, Le (1996)
  9. Tarzan of Manisa (1994)
  10. Tarzan Mama-Mia (1989)
  11. Tarzan Sundhari (1988)
  12. Tarzan Rifki (1986)
  13. Min pappa är Tarzan (1986)
  14. Greystoke: The Legend of Tarzan, Lord of the Apes (1984)
  15. Gummi-Tarzan (1981)
  16. Tarzan, the Ape Man (1981)
  17. Tarzán y el tesoro Kawana (1974)
  18. Cyrille-Tarzan-Delannoit (1973)
  19. Tarzán en las minas del rey Salomón (1973)
  20. Tarzán y el misterio de la selva (1972)
  21. Karzan, il favoloso uomo della giungla (1972) (Sweden)
  22. Tarzán y el arco iris (1972) (Italy)
  23. Tarzan's Deadly Silence (1970)
  24. Homenaje a Tarzán (1970)
  25. Tarzan's Deadly Silence (1970)
  26. Tarzan 303 (1970)
  27. Tarzán en la gruta del oro (1969) (Italy)
  28. Fovatai o Yannis to therio (1969)
  29. Tarzan and the Four O'Clock Army (1968)
  30. Tarzan and the Jungle Boy (1968)
  31. Tarzan and the Four O'Clock Army (1968)
  32. Tarzan and t he Perils of Charity Jones (1967)
  33. Tarzan's Jungle Rebellion (1967)
  34. Tarzan and the Great River (1967)
  35. Tarzan and the Mountains of the Moon (1967)
  36. Tarzan and the Valley of Gold (1966)
  37. Tarzan Comes to Delhi (1965) (Hindistan)
  38. Alphaville, une étrange aventure de Lemmy Caution (1965) (italya)
  39. Tarzan Comes to Delhi (1965)
  40. Tarzan and King Kong (1965)
  41. Tarzan Aur Jalpari (1964)
  42. Tarzan and Jane Regained... Sort of (1964)
  43. Tarzan's Three Challenges (1963)
  44. Tarzan Aur Jadugar (1963)
  45. Tarzanova smrt (1962)
  46. Tarzak contro gli uomini leopardo (1962) (ispanya)
  47. Tarzan Goes to India (1962)
  48. Tarzan the Magnificent (1960)
  49. Taur, il re della forza bruta (1960) (Fransa)
  50. Tarzan the Magnificent (1960)
  51. Tarzan's Greatest Adventure (1959)
  52. Tarzan, the Ape Man
  53. Tarzan do 5o Esquerdo
  54. Tarzan's Fight for Life
  55. Tarzan and the Trappers
  56. Tarzan and the Lost Safari
  57. Tarzan's Hidden Jungle
  58. Dümbüllü Tarzan
  59. Tarzan and the She-Devil
  60. Tarzan Istanbul'da
  61. Tarzan's Savage Fury
  62. Lion Hunters, The (1951) (Finlandiya)
  63. Tarzan's Peril (1951)
  64. Tarzan and the Slave Girl (1950)
  65. Totò Tarzan
  66. Tarzan and the Slave Girl
  67. Tarzan's Magic Fountain
  68. Tarzan and the Mermaids
  69. Tarzan and the Huntress
  70. Tarzan and the Leopard Woman
  71. Tarzan and the Amazons
  72. Drifter, The (italy)
  73. Tarzan Triumphs
  74. Tarzan's Desert Mystery
  75. Tarzan's New York Adventure (1942)
  76. Tarzan's Secret Treasure (1941)
  77. Adventures of Chinese Tarzan, The (1940)
  78. Tarzan Finds a Son! (1939)
  79. Tarzan's Revenge (1938)
  80. Hawk of the Wilderness (1938) (Avustralya)
  81. Tarzan and the Green Goddess (1938)
  82. Tarzan's Revenge (1938)
  83. Tarzan Escapes (1936)
  84. New Adventures of Tarzan, The (1935/I) (Guatemala)
  85. New Adventures of Tarzan, The (1935/II)
  86. ..altro titolo Tarzan in Guatemala (1935)
  87. Tarzan and His Mate (1934)
  88. Nature in the Wrong (1933)
  89. Tarzan the Fearless (1933)
  90. Tarzan the Ape Man (1932)
  91. Come On, Tarzan (1932)
  92. Tarzan the Tiger (1929)
  93. Tarzan the Mighty (1928)
  94. Tarzan and the Golden Lion
  95. Adventures of Tarzan, The (1921)
  96. Revenge of Tarzan, The (1920)
  97. Son of Tarzan (1920)
  98. Tarzan of the Apes (1918)
  99. Romance of Tarzan, The (1918)

Yukarıdaki listeden de anlaşılacağı gibi Tarzan teması Çin'den İspanya'ya, Hindistan'dan Finlandiya'ya kadar bir çok ülke sinemasında işlenmiş. Ben Fil Dişi sahillerinin bile bir belgesel tadında Tarzan filmi olduğuna eminim...


YukarıdakiJohnny Weissmuller Maureen O'SullivanTarzan the Ape Man (1932)
Tarzan, Bu daldan dala sarmaşıklar sayesinde uçan süper kahramanı en fazla Olimpiyat Yüzme Şampiyonu Johnny Weismuller oynamış ve neredeyse bu karakterin bi.. Christopher Reeve'i ya da Roger Moore'u falan olmuştur...




Yeşilçam Sarmaşıklarında Gezen
TARZANLAR

Sunay Akın'ın "Onlar Hep Oradaydı" adlı eserinden esinlenen, Ahmet Bedevi'nin yaşamının aktarıldığı bir filmdir "Manisa Tarzanı"... Türk sineması, ancak ve ancak (temasal ve görsel hırsızlıklarla dolu) beş Tarzan filminden sonra böylesine bize ait, öylesine güzel bir insan olan Manisa Tarzanı'nın hayatını çekebilmiştir... Bilmiyorlar mıydı? Hayır biliyorlardı... İlk Tarzan Türk Filmi "Tarzan İstanbulda" adında çekilmiş ve üçte ikisi "arak sahnelerden" oluşan bu filmin yurtdışında da gösterilmesinden dolayı başımız belaya girmiş, bize dava açılmıştı... Dönemin yavuz hırsız yönetmeni: "Asıl siz bizim hikayemizi çalmışsınız leyn" diye karşı dava açmak için Ahmet Bedevi'nin kapısını çalmış ve noter tastikli hikayesi göndermişti Hollywood'a. Yani Manisa Tarzanımız hatırlanmış, lakin film çekildikten kaç yıl sonra? Hemi de anti-sinemasal nedenlerden ötürü!..
Kült Sinemanın unutulmazlarının mimarı KUNT film sunar:

1950'li yıllarda değişen Türkiye siyasetiyle beraber şekillenen Türk Sineması da Amerika'nın ve Batı sinemasının etkisi altına girdi... Bu dönemde ardı ardına aktarma (araklama) filmler yapılmaya başlandı... O zamanlar dünyanın dört bir yanındaki Tarzan filmleri furyası, Yeşilçam’ın sınır tanımaz yapımcılarının da dikkatini çekmişti. Ümit Bayazoğlu’na göre, yapımcılar “Niçin bizim de Tarzan’ımız olmasın” düşüncesinden hareket ederek burunlarının dibindeki Manisa Tarzanı’nı (Ahmet Bedevi) görmemişler Amerikan Tarzan’ını Türkiye’ye getirmişlerdi. Yeşilçam’ın ilk Tarzan’ı için de, uğraştığı çeşitli spor dalları nedeniyle uygun bir fiziği olan Toma Valcis düşünülmüştü. Tomanın rum olmasını sakıncalı bulan yapımcılar Toma Valcis’in Rum kimliğini gizlemiş ve ona yeni bir ad vermişlerdi. Tamer Balcı. Filmde, Afrika’da yaşanan maceradan sonra, Tarzan İstanbul’a getiriliyordu.
Yönetmen Sabahattin Tulgar, filmin üçte ikisi de başrollerini Johnny Weismüller oynadığı Mayer yapımı Tazan filmlerinden izinsiz yürüttü. O güne kadar yaptığı filmlerde kullandığı, yürütmeler nedeniyle başı derde girmeyen Sabahattin Tulgar’ın Tarzan İstanbul’da filminde durum farklı oldu. Film farklı dillerde bütün dünyada gösterilmeye başlanınca filmin telif haklarını elinde bulunduran Edgar Raiss dava açtı. O güne kadar bu tür filmleri (Tarzan, King Kong) Türkiye'ye getirerek zengin olan Tulgar, bizim Manisa Tarzanı Ahmet Bedevi’yi notere götürüp “Bu benim hikayemdir” biçiminde vekaletname alınca, ekmeğini yediği firmaya karşı kazanan taraf olarak karşı dava açan oldu…
Oğlu Kunt Tulgar 1974 Tarzan Korkusuz Adam adında bir film çekti...

1966’nın 2 Ocak günü İstanbul İstiklal Caddesi’nde soğuğa rağmen, figüranlık yapan Çetin Başaran ve nam-ı diğer “Topkapı Güzeli” Ülkü Tuna, Ağacamii’nden Taksim Meydanı’na kadar Tarzan ve Ceyn kıyafetiyle çıplak bir protesto yürüyüşü düzenledi. Şimdiye kadar oynadıkları filmlerde dublörlük ve figüranlık yaptıklarını belirten yerli Tarzan ve Ceyn artık başrol oynamak ve dikkat çekmek için böyle bir eylem gerçekleştirdiklerini söyledi. Çetin Başaran bu yürüyüşünden sonra 1968 de Almanya’ya giderek Realto Televizyon şirketinde iş buldu ve 68-70 yılları arasıda 8 Tarzan filmi çevirdi.. memleketine dönerken Tarzan kılığında ve nara atarak uçaktan inmişti… (Türk Popüler Tarihinde ilkler- Şafak Altun, Cenk Sarıoğlu)
Dünya Tarzan sinemasında belki de bir ilki biz gerçekleştirdik... Muharrem Gürses Tarafından biraz daha mizahi temellere oturtulan Dümbüllü Tarzan'ını (1954) dünya sinemasının beğenisine sunduk... Lakin bu sadece bizim aklımıza gelebilecek bişii diildi... Çünkü her klasikleşmiş temanın zaman içinde "ti" filmleri mutlak yapılır... Tarzan filmlerinin en iyi "ti" filmi bir italyan yapımı olan Bingo Bongo dan bir sahne:
(Kemal Sunal bu filmin de çok kötü benzerini çekmeye çalışmıştır, Hanzo adlı filmde)



İtalyan komedyen Adriano Celentano tarafından yaratılan bir karakter olan Bingo Bongo (1982)'nun inanılmaz derecede kötü bir kopyasını yapmak yine Yeşilçam'ımıza nasip olmuş ve Kemal Sunal'ın oynadığı taklit bir "ti Tarzan" filmi çekilmiştir: Tarzan Rıfkı (a986)

Ahmet Bedevi (Manisa Anti-Tarzanı)

"Seni giydirmek için soyunuyorum Manisa!"
Ahmet Bedevi, anti-tarzandır aslında... Doğa dostu, dil bilen, aydın bir kişidir... Yaz kış üstü çıplak gezer... (Kışın üşümemek için üstüne domuz yağı sürdüğü rivayet edilir- Onu canlandıran Talat Bulut'da bi süre gaza gelmiş set içi ve dışı, üstü çıplak gezmiş ve zatürre olmuştur...) Kurtuluş savaşında Düşmanın yakıp yıktığı Manisa'ya 1924 yılında gelir... Kenti özgürlüğüne kavuşturan Türk ordusunda bulunan Kerkük Türklerinden Ahmet Carlak (Bedevi), öylesine tutkundur ki doğaya; savaş bitiminde Manisa'da kalır. Ağaç dikmeyi, yeşili korumayı uğraş edinir kendisine. Manisa onun diktiği ağaçlar sayesinde yağmura ve gölgeliğe kavuşur. On altı yıl cephede savaşmıştır... Çok geçmeden belediyede bahçıvan olarak çalışmaya başladı. Amacı, halkın desteğini de alıp, cehenneme dönmüş ölü doğayı yeşillendirmekti. Spil Dağ’ından su getirip hazine fidanlığını kurtarmak için zenginlere savaş açtı, masallar anlattığı çocukların sevgilisi oldu.
Halk, üstünde yalnızca siyah bir şort olan bu uzun sakallı adamı çok sever ve “Hacı” diye seslenirler kendisine. Spil Dağı'nda bulunan kulübesinin yanındaki topu her gün saat 12:00'de ateşlemeye başlamasıyla Hacı'nın adı “Topçu Hacı” olur. Günlerden bir gün başrolünü Johny Weismüller'in oynadığı ünlü Tarzan filmi gelir Manisa'ya. O günden sonra da Ahmet Bedevi “Manisa Tarzanı” diye anılmaya başlar.
Sunay Akın ortaya çıkarıncaya kadar Manisa Tarzanı'nın İstiklal Madalyasına sahip olduğunu pek çok insan bilmez. Sunay Akın'a göre bunun şiirsel sebebi, siyah bir şortun dışında üstüne pek bir şey giymediğinden, madalyasını takacağı ne bir ceketi ne de bir gömleği vardır zaten...
Dağcılık spor'unda da adı anılır... Spil dağına çıkan dağcılara rehperlik eder... İlk dağcı şehidimiz ve Emre Kongar'ın abisi mimar Engin Kongar'ın dostu olmuştur spil dağı tırmanışlarında...


MANİTA TARZANI

İlk "dişi tarzan" projesi 1955 yılında Sheena: Queen of Jungle tv dizi projesi olarak ortaya çıkmıştır...

Dişi Tarzan porjesi daha sonraları avrupa sinemalarında erotik projelerde tema olarak kullanılmış... Eh, bu mutlak birinin aklına gelecekti... Kaçınılmaz son... 1969'da çekilen "Tarzana" isimli italyan filminin video tanıtımında yazılanlar durumu daha iyi kavramanızı sağlıyacaktır:
"Tarzana, 'dakka bir gol bir' tarzında başlıyor... Bir filin üstüne binmiş Tarzanvâri nara atan, belden yukarısı çıplak güzel Femi Benussi'yi görüyoruz bu rolde... Hatun hem hoş hem çıplak... "
70’lerin Türk seks sineması furyasının örneklerinden Dişi Tarzan(1971) bir diğer Türk Tarzan filmi, hem de yukardaki konsepte uymuş... Yandaki fotoda klasik türk pavyon hatunu gibi göğüslerini elleriyle kapatarak poz veren Gülgün Erdem hamfendi oynamış...
SHEELA ise bu tarzda bi hint filmi... Afişindeki posizyonları yorumlayınca onun da bol frikikli bir dişi tarzan filmi olduğu aşikar... Bu bana şeyi hatırlattı: Devekuşu Kabere'nin Beyoğlu Beyoğlu oyununda hastane sahnesinde Metin Akpınar bir sarhoşa Cemreleri anlatır, Sarhoş cemreyi cemile anlar... "Cemile suya düşünce dumanlar mı çıkıyor" der...
Metin Akpınar: "Cemile ateşli karı tabii... Bööle suya düşünce buhalar çıkıyor.. Hing filmi gibi ortalık" diye espriyi patlatıyor... İşte Sheela bana ööle bi hint filmiymiş gibi geldi...
MEtin AKpınar: Cemre oolm ... Cemre... Birinci Cemre .. ikinci Cemre.. Üçüncü Cemre...
: Bööle padişah isimleri gibi...
Metin AKpınar: Oolm bu karaya havaya suya düşüyor ya.. HAni cemre suya düşünce buharlar çıkıyor...
: Cemile suya düşünce buharlar mı çıkıyor...
MEtin Akpınar: Evet... CEmile ateşli karı tabii suya düşünce buharlar çıkıyor... Hint filmi gibi ortalık...
İşte burada bahsedilen hint filmi olsa gerek...
örneklerinden Dişi Tarzan bir diğer Türk Tarzan filmleri

Shena Shela derken aklıma She-ra geldi... Hani He-Man'in dişi versiyonu... Bi çeşit geleceğin dişi tarzanı... Ama ne dişilik... çocuklarıbacak ve minietek fetişisti yapacak


70’lerin seks sineması furyasının örneklerinden Dişi Tarzan bir diğer Türk Tarzan filmleri


70’lerin seks sineması furyasının örneklerinden Dişi Tarzan bir diğer Türk Tarzan filmleri

70’lerin seks sineması furyasının örneklerinden Dişi Tarzan bir diğer Türk Tarzan filmleri

70’lerin seks sineması furyasının örneklerinden Dişi Tarzan bir diğer Türk Tarzan filmleri

70’lerin seks sineması furyasının örneklerinden Dişi Tarzan bir diğer Türk Tarzan filmleri




Bey Bey!: ORMANDA OXFORT VAR MI Ki OOLUMUZU Profesörler yetiştirsin...

70’lerin seks sineması furyasının örneklerinden Dişi Tarzan bir diğer Türk Tarzan filmleri