Karşılaştırmalı Sinema: Der Himmel über Berlin - City of Angels

Bu akşam iki filmi üst üste izledim. Alman başyapıtından sonra Hollywood filminin her karesine küfrettim... Uzun yıllardır izleme listemde olan City Of Angels filmini gerçek yüzü ile izlemenin sinema sanatı sevisi huzuru içinde yazıyorum bunları.
SİNEMA TARİHİ SİZİ AF ETMEYECEK !
Bu iki filmi mukayeseli izleyen herkes benimle aynı fikirde olacağını düşünüyorum. ve bir gün karşılaştırmalı sinema diye bir şey olursa ve bu ikisi orada işlenirse belki o boktan City of Angels filmi işe yarar... Hak eden hak ettiği gibi anılır...


KARŞILAŞTIRMALI SİNEMA


Karşılaştırmalı Edebiyat, batı'da Comparative Literature adında ağırlığı olan, bizde hem kamu üniversitelerinde hem de Murat Belge'nin kurduğu Bilgi Üniversitesindeki gibi örnekleri olan 18. yy Divan ve 18. yy İngiliz edebiyatının mukayese edildiği, acaba ismi kadar ağır mıdır dedirten akademik bir şeydir.
Keşke şu örnekleri olduğu gibi bir çalışma ortamı olsa:

Dostoyevski:''tutulmak,sevmek demek değildir,kişi nefret ettiği birine de tutulabilir.''
Kibariye:''seviyorum kahretsin!''

Karl Marx: “Toplumsal konumu gereği proletarya,
sınıflı toplumsal yapıyı sona erdirecek olan iradedir”
Müslüm Gürses: “Yakarsa dünyayı garipler yakar”

Dostoyevski: 'Bir insan umudunu yitirir ve amaçsız kalırsa, sırf can sıkıntısı bile onu bir hayvana çevirebilir.' '
Daha samimisi bir Türk Atasözünde var: ''Aylak bakkal testislerini tartar.'' - testis daha kibar diye şeettirdim yoksa t.şş..kkllrn diince biraz edebiyattan uzaklaşıyor ya da Bukowski'ye yaklaşıyor ...
Karşılaştımalı Edebiyat anlaşılmıştır umarım...

Bu kallavi ağır abi konunun sinema dersi olarak planlasaydım şu iki filmi ilk ders tartışırdım:




Wim Wenders'in baş yapıtı
Der Himmel über Berlin
1987
imdb:81


Ve bunun iğrenç hollywood reprosu





City of Angels - Melekler Şehri 1988
imdb:67


Böylesine bir başyapıt nasıl sığlaştırılır net örneği resmen.

Şiirsel bir filmin - Kapitalist bir firma reklamına dönüştürülmüş.
(Subniminal reklamlar çok fazlaydı filmde)

Wim Wenders'in meleği yıllarca Berlin'de yaşamış ve Berlin'in cadde cadde nasıl tüm acılarını çektiğini geçmişe yönelik belge film kareleri ile anlatmış.

Bruno Ganz, baş rolünü büyük bir titizlikle çıkarmış, çapaksız oynamış, bir Brecht oyunu anlatıcısı gibiydi, Bruno Ganz'ın Hollywood suni meleği versiyonu Nicolas Cage o kadar kötü banal sığ bir taklit olmuşki, izlerken onun adına utandım...
Zaman iki oyuncunun kaderini şöyle uçurum yarattığını görünce insan biraz olsun rahatlıyor:
Bruno Ganz, Hitler'i oynadığı Çöküş "Der Untergang" filmi ile bir kere daha kendini ispatlamıştır. Nicolas Faşisti ise sistem yalakalığı ile sanatını ve kariyerini resetlemiş kepaze olmuş dibe doğru hızla ilerlemektedir.

Bruno Ganz Berlin'in tüm acılarını bilen yüzyıllardır şehirde yaşayan bir melek olduğu için tüm adresleri bildiğini bir sahne ile anlatır. Bizim Nicolas Cage insan olduğunda ne kadar oksijen israfı olacağını "Hastane nerde uleyn " diye aval aval dolanmasından anlıyoruz.


City Of Angels bir Ti komedi olsaydı derdim ki Hollywood en azından Wim Wenders'in filmini yüceltmiş. Ti film olacak kadar da avam espriler mevcut.
Meg abla: nereden geliyorsun diyor.
Melek: yukarıdan diyor.
Melek'in insan olmuş Melek arkadaşı: Kanada'yı kast ediyor diye durumu kurtarıyor...

Daha önce melekten insana dönüşen adam, yükseklik korkum olmadığı için gökdelen sektöründe bir numara oldum diye Winder's in yüksek kulelere - uzun abideler üstündeki heykellerin omuzlarına oturan melekleri ile dalga geçer gibi konuşuyor.

Eski Melek: Meg Ryan'ın Doors filminden de gördüğümüz gibi,
"Memeleri küçük ama yüzü güzel" demesi de asıl filmin ti si gibi avam bir film havası estiren repliklerden.

Der Himmel über Berlin

* Sinema Tarihinin belkide Siyah - Beyaz - RENKLi geçişleri en anlamlı filmi... 6 yıl sonra Spielberg bu anlamlı geçişi Schindler's List'te kullanarak ustaya saygı göstermiş.

* Alman film'de Türk kadının kafasından geçenlere kim gerçek bir TÜRK KADINI bunları düşünmez diyebilir. Filmin küçücük bir kaç saniyesi Türk kadınının özeti gibi.

* Ayrıda Hollywood versiyonunda Türk Aile'nin versiyonu zenci dikiş diken bir işçi kadın olması da acı verecek bir izdüşüm olmuş.

* Melekler sürekli kütüphanede toplanıyorlar. Almanya'daki kütüphane ile Amerika'daki kütüphane


Tavsiyem: Berlin Kanatlarım Altında filmi düşük ritimli bir film. Sabır gösterilebilirse bir başyapıt izlemiş olursunuz. Filmin mesajları çok anlamlı. Ve filmi izledikten sonra filmden daha da keyif alabiliyorsunuz. Ama bu filmin Hollywood reprosunu hemen üstüne izlediğinizde sadece Hollywood'un değil kapitalizmin de ikiyüzlülüğünü beyazperdede net görebiliyorsunuz...
arasında da çok büyük fark var. Filmi izlerken Hollywood'un epey bi bazal metebolizmaya hitaben film çevirdiğini avamlaştıkça avamlaştığı hissine de kapılıyorsunuz. Bu kütüphane de bunun göstergesi. Zencilerin kütüphaneden kitap çaldığı Hidden Figures filmine tezat bir yazar saptırması da vardı filmde... Hollywood filmindeki karakterlerin Recep İvedik tadında olanlarını da (kural tanımayan - özgür bir üülke  - istediğimi yaparım) havası da bir aydınlanma yaşamamızı sağladı.

Hiç yorum yok: