Karşılaştırmalı Sinema: Der Himmel über Berlin - City of Angels

Bu akşam iki filmi üst üste izledim. Alman başyapıtından sonra Hollywood filminin her karesine küfrettim... Uzun yıllardır izleme listemde olan City Of Angels filmini gerçek yüzü ile izlemenin sinema sanatı sevisi huzuru içinde yazıyorum bunları.
SİNEMA TARİHİ SİZİ AF ETMEYECEK !
Bu iki filmi mukayeseli izleyen herkes benimle aynı fikirde olacağını düşünüyorum. ve bir gün karşılaştırmalı sinema diye bir şey olursa ve bu ikisi orada işlenirse belki o boktan City of Angels filmi işe yarar... Hak eden hak ettiği gibi anılır...


KARŞILAŞTIRMALI SİNEMA


Karşılaştırmalı Edebiyat, batı'da Comparative Literature adında ağırlığı olan, bizde hem kamu üniversitelerinde hem de Murat Belge'nin kurduğu Bilgi Üniversitesindeki gibi örnekleri olan 18. yy Divan ve 18. yy İngiliz edebiyatının mukayese edildiği, acaba ismi kadar ağır mıdır dedirten akademik bir şeydir.
Keşke şu örnekleri olduğu gibi bir çalışma ortamı olsa:

Dostoyevski:''tutulmak,sevmek demek değildir,kişi nefret ettiği birine de tutulabilir.''
Kibariye:''seviyorum kahretsin!''

Karl Marx: “Toplumsal konumu gereği proletarya,
sınıflı toplumsal yapıyı sona erdirecek olan iradedir”
Müslüm Gürses: “Yakarsa dünyayı garipler yakar”

Dostoyevski: 'Bir insan umudunu yitirir ve amaçsız kalırsa, sırf can sıkıntısı bile onu bir hayvana çevirebilir.' '
Daha samimisi bir Türk Atasözünde var: ''Aylak bakkal testislerini tartar.'' - testis daha kibar diye şeettirdim yoksa t.şş..kkllrn diince biraz edebiyattan uzaklaşıyor ya da Bukowski'ye yaklaşıyor ...
Karşılaştımalı Edebiyat anlaşılmıştır umarım...

Bu kallavi ağır abi konunun sinema dersi olarak planlasaydım şu iki filmi ilk ders tartışırdım:




Wim Wenders'in baş yapıtı
Der Himmel über Berlin
1987
imdb:81


Ve bunun iğrenç hollywood reprosu





City of Angels - Melekler Şehri 1988
imdb:67


Böylesine bir başyapıt nasıl sığlaştırılır net örneği resmen.

Şiirsel bir filmin - Kapitalist bir firma reklamına dönüştürülmüş.
(Subniminal reklamlar çok fazlaydı filmde)

Wim Wenders'in meleği yıllarca Berlin'de yaşamış ve Berlin'in cadde cadde nasıl tüm acılarını çektiğini geçmişe yönelik belge film kareleri ile anlatmış.

Bruno Ganz, baş rolünü büyük bir titizlikle çıkarmış, çapaksız oynamış, bir Brecht oyunu anlatıcısı gibiydi, Bruno Ganz'ın Hollywood suni meleği versiyonu Nicolas Cage o kadar kötü banal sığ bir taklit olmuşki, izlerken onun adına utandım...
Zaman iki oyuncunun kaderini şöyle uçurum yarattığını görünce insan biraz olsun rahatlıyor:
Bruno Ganz, Hitler'i oynadığı Çöküş "Der Untergang" filmi ile bir kere daha kendini ispatlamıştır. Nicolas Faşisti ise sistem yalakalığı ile sanatını ve kariyerini resetlemiş kepaze olmuş dibe doğru hızla ilerlemektedir.

Bruno Ganz Berlin'in tüm acılarını bilen yüzyıllardır şehirde yaşayan bir melek olduğu için tüm adresleri bildiğini bir sahne ile anlatır. Bizim Nicolas Cage insan olduğunda ne kadar oksijen israfı olacağını "Hastane nerde uleyn " diye aval aval dolanmasından anlıyoruz.


City Of Angels bir Ti komedi olsaydı derdim ki Hollywood en azından Wim Wenders'in filmini yüceltmiş. Ti film olacak kadar da avam espriler mevcut.
Meg abla: nereden geliyorsun diyor.
Melek: yukarıdan diyor.
Melek'in insan olmuş Melek arkadaşı: Kanada'yı kast ediyor diye durumu kurtarıyor...

Daha önce melekten insana dönüşen adam, yükseklik korkum olmadığı için gökdelen sektöründe bir numara oldum diye Winder's in yüksek kulelere - uzun abideler üstündeki heykellerin omuzlarına oturan melekleri ile dalga geçer gibi konuşuyor.

Eski Melek: Meg Ryan'ın Doors filminden de gördüğümüz gibi,
"Memeleri küçük ama yüzü güzel" demesi de asıl filmin ti si gibi avam bir film havası estiren repliklerden.

Der Himmel über Berlin

* Sinema Tarihinin belkide Siyah - Beyaz - RENKLi geçişleri en anlamlı filmi... 6 yıl sonra Spielberg bu anlamlı geçişi Schindler's List'te kullanarak ustaya saygı göstermiş.

* Alman film'de Türk kadının kafasından geçenlere kim gerçek bir TÜRK KADINI bunları düşünmez diyebilir. Filmin küçücük bir kaç saniyesi Türk kadınının özeti gibi.

* Ayrıda Hollywood versiyonunda Türk Aile'nin versiyonu zenci dikiş diken bir işçi kadın olması da acı verecek bir izdüşüm olmuş.

* Melekler sürekli kütüphanede toplanıyorlar. Almanya'daki kütüphane ile Amerika'daki kütüphane


Tavsiyem: Berlin Kanatlarım Altında filmi düşük ritimli bir film. Sabır gösterilebilirse bir başyapıt izlemiş olursunuz. Filmin mesajları çok anlamlı. Ve filmi izledikten sonra filmden daha da keyif alabiliyorsunuz. Ama bu filmin Hollywood reprosunu hemen üstüne izlediğinizde sadece Hollywood'un değil kapitalizmin de ikiyüzlülüğünü beyazperdede net görebiliyorsunuz...
arasında da çok büyük fark var. Filmi izlerken Hollywood'un epey bi bazal metebolizmaya hitaben film çevirdiğini avamlaştıkça avamlaştığı hissine de kapılıyorsunuz. Bu kütüphane de bunun göstergesi. Zencilerin kütüphaneden kitap çaldığı Hidden Figures filmine tezat bir yazar saptırması da vardı filmde... Hollywood filmindeki karakterlerin Recep İvedik tadında olanlarını da (kural tanımayan - özgür bir üülke  - istediğimi yaparım) havası da bir aydınlanma yaşamamızı sağladı.

Recep İvedik 5

Recep İvedik 5
imdb:34
2017

* Türk Sinema tarihine seyirci rekorları ile adını yazdıran BOŞYAPIT

* Gülmek için Fularınızı çıkarmak zorunda olduğunuz filmler!

* Eksi son tahlilde filmi çok güzel masaya yatırmış.
- eksi şeyler bizim Baba - Oğul izlenecek filmler listemizi yayınladığı için biz de değerli eksi yazarlarının yorumları üzerinden filmi değerlendireceğiz. -



* Filmin Martin Scorsese "Silence" filminin vizyona girmesini engellediğine dair hiç bir eleştiriyi kabul etmiyorum. Silence filmi tam bir Hıristiyanlık Propagandist filmidir. Çok inceden Hristiyanlığı eleştiriyormuş muş gibi yapsa da bütünün de misyonerlik övgüsü yer alır. Böyle bir filmin Recep İvedik tarafından kesilmesi ve dünyada bir çok ülke ile mukayese ettiğini bunu tek başaranın ülkemiz olması Sinemamız adına bence olumlu bir şey.
Misyonerliğin hakkından Siyasal İslam İkonu gelmiştir... BAŞARIDIR!

* Recep İvedik gibi bir film 80'lerde 90'larda çekilemezdi. Çekilse de ilgi görmezdi. Çünkü bir tipleme olarak "gerçek" değildi, yoktu. Ne zaman ki o tiplemeye gerçek hayatta rastlar olduk, filmi de peşi sıra geldi. Recep İvedik'in gerçeği de filmi de Siyasal İslam'ın Türkiye'sinin ürünüdür.
Recep İvedik ne yapar? Kendine göre (çoğunlukla da dış menşeli) teamülleri olan bir ortama girer ve o teamülleri tanımaz, yıkmaya çalışır. Muhakkak kendisine kıl olan
"İbne kılıklı geziciler",
"Vesayetçi elitler" olacaktır.
Fakat Recep İvedik onları saf dışı bırakarak kendi tarzını ortama kabul ettirir. Burada bu filmlerdeki sorunun kabaca bir görüntü kirliliği olmadığını anlamak lazım. Bu filmlerde kaşınan şey çok bildiğimiz bir şeydir.
Recep, toplumun “ELİT” kabul edebileceği pek çok mekana gider. Örneğin bir Reklam Ajansına, Sushi lokantasına, Yoga salonuna, Golf oynamaya, Sosyetik davetlilerin olduğu şık bir partiye, Üniversitede bir derse, Kütüphaneye, Tiyatroya…
Ve tüm bu ortamlarda mekanın dokusuna uyumsuzluğu çiğ bir zenofobi (yabancılara duyulan düşmanlık ve korku) eşliğinde gözümüze sokulur. Recep bu uyumsuzluğu mahcup bir boyun eğmeyle geçiştirmez, talep eder, talebi karşılanmazsa mekanın müesses nizamını bozar. Starbucks’ta çay, Sushi lokantasında ekmek ister, ekmek olmadığı cevabını alınca garsonu azarlar. Bir bilgisayarı parçalar. Kütüphanede görevliyle tartışır. Golf sahasında birine levyeyle saldırır. Kostüm partisinde birine bulaşır. Üniversitede hocayı azarlar. Tiyatroda sahneye atlar, oyunun akışını bozarak ortamı kendisi domine eder.
Recep'in girdiği ortamlar her zaman böyle olmak zorunda değildir. Bu ortam bir gün anayasal mekanizmalar olabilir, karşı koyduğu teamüller; o şekilde işlemesi gereken yargı mekanizması olabilir. Bir gün gıda kodeksine savaş açabilir. Kamu ihale kanununa karşı çıkabilir. Bunların gereksizliğini belirten, bunları çabuk çabuk atlamak isteyen bir zihnin bayraktarı olabilir. Teamülü destekleyenler arasında, mevcut ortamda hiç bir zaman Recep'in ne kadar Aptal, Cahil bir HANZO olduğunu üst perdeden dile getirip onu rezil eden onu bozacak olan, ona baskın olan biri çıkmaz. Recep üniversiteli gençlerin ensesine tokadı basar. Gençler ona teslim olur. Ortamda her zaman üstünlüğünü kurar. Olay nihayete bağlanır. Recep gücünü biraz da bu teamülleri radikal savunamayan, bunları içselleştirememiş objektiflerin sayesinde dominantlığını sağlar.
Recep İvedik'in girdiği ortamın içine edeceği (amk)cağı bir açıdan Kemal Sunal'ın deli deli küpeli ya da Bekçiler Kralı'ndaki yıkıcılığa benzer. Fakat çok basit bir fark vardır. Orada Şaban'ın yıkıcılığı "SOSYALiST" bir yıkıcılık iken Recep İvedik'in ki FAŞİST bir yıkıcılıktır. Şaban, mevcut nizam yerine eğreti durmayan adilane başka bir nizam ikame ederek ve "herkes için" yıkar. Recep İvedik bildiğin bencil bir yordamsız öküzdür.
Bu anlamda Şahan Gökbakar ve filmi "BAŞARILI"dır, çünkü yeni Türkiye'ye ait bir fenomeni tespit etmiş ve sinemaya aktarmıştır. Ancak bu tiplemeye Gökbakar eleştirel bir pozisyondan bakmamıştır, aksine sempatik kılmaya, sevdirmeye çalışmıştır. Mesele de budur: Recep İvedik serisi;
MEDENİYETSİZLEŞMEYE - Yabancılarla dalga geçme vb...
KÜLTÜREL ÇÖLLEŞMEYE - Hiç bi bok bilmediği halde herkesi haddini bildirme vb...
OKUMUŞ ADAMA DÜŞMANLIĞA  - Hiç bi bok bilmediği halde herkesi haddini bildirme
LÜMPENLEŞMEYE - Sıfır hak-hukuk algısı, Bolca bel altı, Göt/bok/seksi kadın...
Bir ÖVGÜDÜR.
Dolayısıyla gerçek hayattaki Recep İvedik'ler nasıl ki birer çürüme/çöküş fenomeni ise Recep İvedik filmi de çöküş filmidir, pespayeliktir.

"Siyasal İslam Kendi Sanatını Yaratamadı" denmektedir... Bu yanlış bir önermedir.
Recep İvedik bir çürütme projesi olarak Siyasal İslamın özbeöz çocuğudur!
Siyasal İslam'ın BAŞYAPIT'ıdır...


* Film bu kadar ağır eleştirilmeyi hak etmiyor:
Otobüs Sahnesi - Tunç Okan'ın meşhur Otobüs filmine göndermedir.
Yol Hikayesi - Yılmaz Güney'in "YOL" filmine
Mehter Kullanımı - Hans Zimmer'e gönderme
Mavi - Kırmızı - Beyaz renk harmanı - Krzysztof Kieslowski
Tek Plan ayak çekimleri ise Tarantino
Sinemasına gönderme yapan bir BAŞYAPIT'tır..

* Evet bu filme gidenlere oy verme yasağa getirsen ülke çağ atlar diye düşünen bir kitle de var.

* Lakin sinemacısı bu filmden aynen şu Umut Sarıkaya diyaloglarında olduğu nedenlerden ötürü çok memnun:

Sinemacı:
Ülkede para kazanmak gerçekten çok zor, sen biletini alıyorsun filmini izliyor xtir olup evine gidiyorsun peki o trilyona mal olan sinema sahibi n'apsın! Ben bir sinema sahibi olarak evet böyle saçma sapan ama gişe yapacak filmleri dört gözle bekliyorum, on numara kalite kokan yabancı film alıyorsun adam gelmiş dublaj mı bu yeaaaa, orjinal dilde olsa izlerdim diyip bilet almıyor, altyazılı alsan kız erkek gelmiş, oşkom yaaaa filmi mi izlicez yazıları mı okuyacaz diye bilet almıyor, eeee biz n'apalım b.k mu yiyelim biz, keşke imkan olsa da 25'e kadar serisini yapsa Şahan!

- SON -

Çiçek Abbas Filmi ve Ekşi'ye göre filmin "Kötü Karakteri"

Çiçek Abbas
imdb82
1982

* Çiçek Abbas Sinan Çetin'in yönettiği ama daha çok senaryosunu Yavuz Turgul'un yazması babında bizi şaşırtan bir Türk Sineması başyapıtı.






Filmin En Unutulmaz Atışması:


Şakir (Şener Şen) – Aşıksan vur saza, şoförsen bas gaza
Çiçek Abbas (İlyas salman)- Sevene can feda, sevmeyene elveda
Şakir- Sen batan bir güneş ben yollarda çilekeş 
Çiçek Abbas- Şoförün bahtı kara muavinin gönlü yara
Şakir- Gaz, fren, şanzıman halim duman
Çiçek Abbas- Sev beni seveyim seni
Şakir- Aşk bir otobüstür binmesini bilmeli
Çiçek Abbas – Son durağa gelmeden inmesini bilmeli
Şakir- Bana hava atma!
Çiçek Abbas – havan kime yabancı?
Şakir – Kapılma rüzgârıma sen de aldanırsın
Çiçek Abbas – Sollama beni sollarım seni
Şakir- Geçme beni ezerim seni
Çiçek Abbas- Dünya dikenli bir hayat sevenler de mi kabahat?
Şakir- Yaklaşma toz olursun geçme pişman olursun
Çiçek Abbas- Çilemse çekerim kaderimse gülerim
Çiçek Abbas- İstedim vermediler sen şoförsün dediler
Çiçek Abbas- Emeğimiz bilek zoru Allah’ım sen bizi koru
Çiçek Abbas – Aşk bir sudur iç iç kudur
Çiçek Abbas – Aşkı çekene derdi bilene sor
Çiçek Abbas – Aşk çekenin yol gidenin
Çiçek Abbas – Kabahat sen de değil seni sevende
Çiçek Abbas -Naaaabeeer!!!



- Eksi Sözlüğe ait Eksi Şeyler'de bu siteye ait BABA - OĞUL izlenmesi gereken filmler listesi yayınlandığı için kendime hak görerek üç tane Ekşi Film yazısını siteme aktarıyorum.-
Kılavuzkarga'nın Baba - Oğul izlenmesi gereken filmler listesi:
http://kilavuzkarga.blogspot.com.tr/2014/09/baba-ogul-izlenmesi-gereken-filmler.html

Ekşi Şeyler Listesi: https://seyler.eksisozluk.com/baba-ve-ogul-izlenmesi-gereken-filmler


Çiçek Abbas Filminin Kötü Karakteri Aslında ABBAS mı?

.

1: Abbas Şakir'in nişanlısına göz dikmiş durumda. Sevsin sevmesin gariban olsun ama ne olursa olsun yengesi durumunda...

2: İçtikleri gece Şakir'in kız kardeşi odasına geliyor ve Abbas yine yakalanacağız diyor. Odasından tekme tokat kovması lazım. Ama Abbas gıdıklamasından memnun gibi zaten rakı masasında kızın öpücük atmasında kızın öpücük atmasına da kızın öpücük atmasına da mal mal bakıyor. Tersleme tepki de yok. Adam sana iş ve oda vermiş. Adamı seversin sevmezsin o ayır ama yanında kalıyorsan bu konuda yanlış yapmayacaksın.


3: Bir sahnede Şakir için gülmeyin çocuğunuz da böyle böyle olur Allah Korusun, diyor. Ve minibüsü alır almaz Şakir'in kopyası oluyor. Yani kınadığı, eleştirdiği topluma zararlı gördüğü Şakir'in birebir kopyası oluyor.

4: Taksit getirme sahnesi var, o kahvede garibanların içinde parayı verirken, 2 aylık peşin mi versem, neyse parası olan var olmayan var gibi laf ediyor. İğneleme Şakir'e ama toplumun içinde ve o garibanlıktan gelen biri olarak yaptığı terbiyesizce.     

5: Minibüsü gasp etmesi de var. Anlaşma şartları belli. Neyse bunu görmezden gelelim.

6: Kişisel hırsıyla yolcu alacağım diye ani makas atması var ki yolcuların canına mal olabilir ya da Şakir'in eski nişanlısının yerine kimseye vermemi de ayrı bir olay. Açgözlülük ve hırs var.


7: Ve en önemli şerefisliğinden biri. NAzlı Şakir'i sevmiyor ve babasının zoru, evden gitme isteğiyle evlenmeye niyetli ama kızın Abbas'ta da gözü yok. Şartlar gereği belki de kendi dediği gibi bir yuvam olsun, kocam para getirsin mantığıyla evlenmek istiyor. Abbas bunu bilmesine rağmen tek taraflı bir aşkla kızı düğünden kaçırıyor.       

8: Abbas bukalemun gibi bir karakter. Parayı bulup değişebilen, geldiği yeri unutabilecek bir karakter. Sevdiği kız için ben bunu seviyorum diyebilecek bir karakter değil. Fırsak kollayan, fırsatçı bir tip. Sessiz ve çakal. Arada laf dinleyen, karışan. Ben bu filmi yöneten Sinan Çetin'e de bağlıyorum. Çoğunluğun ceyyar Şakir'i tuttuğuna da eminim bu konuda...    

9: Ayrıca seçtiği kız içeride sevişirken nöbet tutup, Şakir'in zamparalıklarını görmezden gelip örtmeye de çalışan bir tipti... İlk başlarda...




Bizim Aile filmi ve Eksi Sözlüğe göre filmde verilen Subniminal Mesaj


Bizim Aile
imdb84
1975
En iyi 100 Türk Filmi

* Filmin en unutulmaz Tiradı
Yaşar Usta (Münir Özkul)
“Bak beyim, sana iki çift lafım var. Koskoca adamsın. Paran var, pulun var, herşeyin var. Binlerce kişi calışıyor emrinde. Yakışır mı sana ekmekle oynamak? Yakışır mı bunca günahsızı, çoluğu çocuğu, karda kışta sokağa atmak, aç bırakmak? Ama nasıl yakışmasın! Sen değil misin öz kızına bile acımayan, bir damlacık saadeti çok gören? Anlamıyor musun beyim, bu çocuklar birbirini seviyor. Ama ben boşuna konuşuyorum. Sevgiyi tanımayan adama, sevgiyi öğretmeye çalışıyorum. Hıh, sen, büyük patron, milyarder, fabrikalar sahibi Saim Bey! Sen mi büyüksün? Hayır, ben büyüğüm! Ben, Yaşar usta! Sen benim yanımda bir hiçsin, anlıyor musun, bir hiç! Gözümde pul kadar bile değerin yok. Ama şunu iyi bil, ne oğluma ne de gelinime hiçbir şey yapamayacaksın. Yıkamayacaksın, dağıtamayacaksın, mağlup edemeyeceksin bizi. Çünkü biz birbirimize parayla pulla değil, sevgiyle bağlıyız. Bizler birbirimizi seviyoruz. Biz bir aileyiz. Biz güzel bir aileyiz. Bunu yıkmaya senin gücün yeter mi sanıyorsun? Dokunma artık aileme! Dokunma çocuklarıma! Dokunma oğluma! Dokunma gelinime! Eğer onların kılına zarar gelirse, ben, ömründe bir karıncayı bile incitmemiş olan ben, Yaşar usta, hiç düşünmeden çeker vururum seni! Anlıyor musun, vururum ve dönüp arkama bakmam bile!”





Filmin en çok güldüğüm repliği:
Adile Naşit: Aç değil açıkta değiliz.
Çocuklardan Biri: Ne yani anne biz şimdi açıkta değil miyiz?


- Eksi Sözlüğe ait Eksi Şeyler'de bu siteye ait BABA - OĞUL izlenmesi gereken filmler listesi yayınlandığı için kendime hak görerek üç tane Ekşi Film yazısını siteme aktarıyorum.-
Kılavuzkarga'nın Baba - Oğul izlenmesi gereken filmler listesi:
http://kilavuzkarga.blogspot.com.tr/2014/09/baba-ogul-izlenmesi-gereken-filmler.html

Ekşi Şeyler Listesi: https://seyler.eksisozluk.com/baba-ve-ogul-izlenmesi-gereken-filmler

Bizim Aile Filminin Reisi Yaşar Usta, Burjuva Düzeninin Truva Atı mı?

Yeşilçam sineması ideolojiktir ve her zaman burjuva düzenini korumaya çalışır. Sürekli üretilen yoksul ama mutlu aile miti ile halk uyuşturulur. Yoksulsunuz ama mutlusunuz, zenginler mutsuzdur isyan etmeyin propagandası yapılır.



BİZİM AİLE filminin aile reisi Yaşar Usta, 10 kişinin kıt kanaat geçindiği bir evin pasif aile
babasıdır. ona verilen görev ailesinin düzene isyan etmesine izin vermemesi, onlara " metanet " propagandası yapmasıdır. bu yoksul aile mitine en başından beri itiraz eden, bunun için Yaşar Usta'ya bilinçli bir şekilde " baba" demeyen, icra memurunun yakasına yapışan, polise "adeletsizliğe alet oluyorsunuz! " diye itiraz eden, yeşil parkasıyla dönemin devrimci gençlerini temsil eden Ferit bile Yaşar Usta'nın propagandaları ile ehlileştirilir. Filmin sonunda artık o da "baba" demeye başlamış, düzene boyun eğmiştir.


Yaşar usta’ların yoksulluğunun ve çaresizliğinin arkasında Saim Bey’lerin düzeni vardı  Ancak onlar bunu asla sorgulamaz, eleştirmez. yaşar usta evinden atılmasına rağmen çocuklarının işe gitmesini, düzenin onlara biçtiği görevleri yerine sadakatla yerine getirmelerini ister. "Asıl şimdi işimize dört elle sarılmamız lazım!" diyerek onları düzene boyun eğmeye zorlar.




Düzen Saim Bey olmuştur, bizahiti sosyal ve ekonomik adaletsizlik Saim Bey’de tecessüd etmiştir. “ben kaybetmem !“ dediği ana bakın, Saim Bey'ler kendilerinden emindirler. haklıdırlar da, Türkiye’de Saim Bey’ler asla kaybetmez.


Şu meşhur diyalog ideolojinin en net özetidir. Yaşar usta, Saim bey’in odasına girdiğinde “beyim“ diye hitap ederek, otoritesini kabul edip konuşur. Önce onun servetine bir güzelleme yapar “şu kadar malın var, mülkün var“ diye. İşçilerin haklarını gasp eden, düzenin zaaflarını kullanarak zenginleşmiş, sahip olduğu zenginlik ile bürokrasiyi, polisi kendi çıkarına göre kullanan Saim Bey’e "bize dokunma" diye yalvardığı sahne ters yüz edilmiş bir acziyetin ve çaresizliğin doruk noktasıdır: Yaşar Usta, ne işçi hakları, ne kapitalist sistem, ne adaletsizlik, eşitsizlik veya bu gücü çıkarları doğrultusunda kullanması açısından Saim Bey’i tehdit etmez, edemez. odaya girerken bile sekreterin onayını bekleyecek, şapkasını çıkaracak kadar düzeni içselleştirmiştir.

Haddini bilmektedir yaşar usta. odada “bize şunu yapamazsın, bunu yapamazsın“ dediği laflar koftur. Saim Bey istese bunu yapabilecek kudrettedir. yaşar usta, uzun uzun düzene bir tehdit oluşturmadıklarını, sıradan yoksul bir aile olduklarını vurgular. “dokunma bize“ diye yalvarır. Yaşar Usta (proleter kimliği usta sıfatıyla vurgulanır.) Saim Bey’den kendilerine yaptığı zulmun hesabını sormaz. Saim Bey’i Yeşilçam sinemasında yaratılan “yoksul ama mutlu aile miti“ üzerinden tehdit eder. Burası düzenin yumuşak karnıdır. eğer yoksul ama mutlu aile mitleri olmazsa, onlar isyan ederlerse; büyük patron, milyarder, fabrikalar sahipleri Saim Bey’lerin zenginliği tehlikeye girecektir. Saim Bey’in burada boyun eğdiği yaşar usta'nın tehdidi değil, düzendir. Yoksul ama ezilen Yaşar Usta’ların büyük olduğu sanrısına insanlar inandırılmalıdır.

O evden atılmış halleriyle nasıl bir kabullenişin, akılsızlığın içinde olduklarını Ayşen Gruda’nın şu sırıtan yüz ifadesinde görebilirsiniz. Bizahiti Şener Şen tiplemesi bile karikatürize edilmiştir çünkü bu yoksul aile içinde varlık içinde gelen bir adamın mutlu olabilmesi de epey gülünçtür.
Filmin sonunda saim bey kızıyla konuşurken "yenildim" derken yalan söylemektedir. Saim Bey’ler hep kazanmaktadır. Düzenin devamı için “yoksul aile miti“ seyircide üretilmiştir. Mesaj çok nettir : Saim Bey’lere isyan etmeyin, evinizi, barkınızı elinizden alacak kadar güçlüdürler ama bunları kafaya takmayın, onlar mutsuzdurlar. siz bu kadar ezilmenize rağmen onlardan daha mutlusunuz. Yoksulsunuz yoksul kalın, asla bunu sorgulamayın. Sorgulamayın ki Saim Bey’lerin düzeni sonsuza kadar devam edebilsin. Düzenin istediği adam olun, Ferit gibi isyankar olmayın, kahramanlarınız Yaşar Usta'lar olsun.