Amistad


Amistad 1997
imdb72

* En iyi 10 Kölelik Karşıtı film arasında.

Bir gemi ve bu gemide hak iddia eden üç ülke. Geminin kargosu köleler.
Uluslararası bir davaya dönüşen Amistad'taki zencileri savunmak için,
Köleliğe karşı çıkan bir avukat,
Köleliğe karşı mücadele veren bir özgür zenci (Morgan Freeman)
ve Kölelik karşıtı bir Senatör her şeye rağmen bu davayı üç kere kazanmayı başarırlar. Bu dava köleliğin devam etmesini isteyenler için çok önemlidir ve kazanmak için ellerinden geleni yaparlar. Amerikan Başkanı bir iki defa mahkemeye müdahale eder ve filmin sonundaki yazıya göre bundan dolayı bir daha seçilemez.


Filmin köleliğe dair çok acımasız bir sahnesi var. Sinema tarihinin en iyi köle karşıtı 10 dakika denilebilir.


- Onlara ne dediniz?
- Ha
- Bizi hangi kemilerle savundunuz?
- Sizin kelimelerinizle...


İşte o hem dava hem oscar kazandıran final konuşması:
Sayın Yargıç, beni avutan bir şey varsa o da buradaki meslektaşım Bay Baldwin'in görüşünü, bana neredeyse söyleyecek bir şey bırakmayacak kadar hünerli ve eksiksiz şekilde sunmuş olması.
Ancak...



Neden buradayız?

Basit ve sade bir mülkiyet anlaşmazlığı nasıl oldu da Amerika Birleşik Devletleri'nin Yargıtayının önüne gelecek kadar büyütüldü? Endişemiz bizim için kurulan alt mahkemelerin gerçeği görmemesi mi? Yoksa büyük ve yıpratıcı iç savaş korkumuz yüzünden mi? Hiç gerekmediği halde basit bir davayı simgeselleştirdik?

Şimdi gözümüzün önünde bir dağ kadar büyük ve dimdik duran gerçeği gözardı ettirecek.
Gerçek... Gerçek bu davadan bir köle gibi uzaklaştırıldı. Mahkemeden mahkemeye atıldı
ve sefil duruma düşürüldü. Üstelik karşı tarafın büyük hukuki zeka tarafından değil.
Ancak yürütme makamının uzun ve güçlü eli tarafından.

Bu artık bir mülkiyet davası değil beyler. Bu, bugüne dek bu mahkemeye gelen en önemli dava. Çünkü bir bakıma bu dava insan doğasıyla ilgili.

Bunlar, ee... Bunlar Dışişleri Bakanımız John Forsyth ile İspanya Kraliçesi İkinci İsabella arasındaki mektupların dökümleri. Şimdi bunların incelenmesini kabul etmenizi ve üstünde düşünmenizi istiyorum.

Mektuplara şimdi değinmeyeceğim fakat sürekli olarak yinelenen ilginç bir ifadeye dikkatinizi çekeceğim. Kraliçe, defalarca beceriksiz mahkemelerimizden söz ediyor. Onun beğenisine ne uygun
düşer acaba? Ha? Afrikalılar aleyhinde karar verecek bir mahkeme mi? Hiç sanmıyorum. İşin inceliği burada yatıyor. Majestelerinin istediği, onunkiler gibi davranan bir mahkeme. 11 yaşındaki bu çocuğun ispanya adındaki sihirli krallıkta oynadığı mahkemeler gibi. Denilenleri yapan bir mahkeme. Bir oyuncak gibi oynanabilecek bir mahkeme. Görünüşe göre kendi başkanımız Martin Van Buren'in de gurur duyacağı türden bir mahkeme.

Bu, Başkanlık makamının bir yayını.
Adı ''Yürütmenin İncelemesi ''
Ve hepinizin okuduğundan eminim. En azından Başkan hepinizin okuduğunu umuyordur. Bu son sayılarından biri ve içinde bir makale var, ''Güney'in keskin bir zekası'' tarafından yazılmış. Bu kişi...
Eski Başkan Yardımcısı John Calhoun, belki.
Mümkün mü?
Bu kişi şöyle diyor ''Bugüne kadar bir sınıfın, başkalarının emeğiyle gelişmediği bir tek medeni toplum bile olmamıştır. Ne kadar geriye giderseniz, gidin, tarih öncesine, İncil dönemine, tarih bunu gösteriyor. Sadece iki insanın yaratıldığı cennette. Orada bile, biri ötekinin emrine verildi. Kölelik her zaman olmuştur ve bu ne günahtır, ne de ahlakdışı. Nasıl savaş ve düşmanlık insan doğasının parçasıysa kölelik de o kadar doğal ve kaçınılmazdır."

Evet, beyler, Güney'in keskin zekalarına ve onların görüşlerini paylaştığı belli olan başkanımıza katılmıyorum. Benim görüşüme göre insanlığın doğal hali ki bunun tartışmalı bir fikir olduğunu biliyorum - özgürlüktür.

Öz - gür - lük - tür.



Bunun kanıtı, bir erkek, kadın veya çocuğun, özgürlüğü için yapabileceği şeylerdir. Zincirlerini kopartacaktır. Düşmanlarının çoğunu öldürecektir. Deneyecektir, deneyecektir, Tüm engellere,
tüm önyargılara rağmen evine dönmek için.

Cinque, mümkünse ayağa kalk, böylece herkes seni görsün. Bu adam siyah. Bunu hepimiz görüyoruz. Fakat bunun kadar doğru başka bir şeyi kolayca görebiliyor muyuz?
Onun bu odadaki tek gerçek kahraman olduğunu.
Beyaz olsaydı, bu mahkemede olup, hayatı için savaşmazdı.
Beyaz olsaydı ve onu tutsak alanlar İngiliz olsaydı, ona madalyalar ve unvanlar yağardı.
Beyaz olsaydı, onun için şarkılar yazılırdı.
Beyaz olsaydı, zamanımızın büyük yazarları, onun için  romanlar, kurgulardı.
Onun hikayesi defalarca sınıflarda anlatılırdı. Çocuklarımız, biz onları zorlayacağımız için onun adını en az Patrick Henry kadar iyi bilirlerdi.

Ancak Güney haklıysa, ''Bağımsızlık Bildirgesi'' adında o utanç verici rahatsız edici belgeyle ne yapacağız''? Ya belgedeki düşünceler?
''Tüm insanlar eşittir,''
 ''değişmez haklar,''
''hayat, özgürlük,'' vesaire.
Bunlarla ne yapacağız ki?
Mütevazı bir önerim var. Geçen gece, dostum Cinque'le konuşuyordum. Benim evime gelmişti ve birlikte dışarıya, seraya çıkmıştık. Bana bir Mende'nin - yani halkından birinin, Mende halkından birinin tamamen ümitsiz görünen bir durumla karşılaştığında atalarını nasıl çağırdığını anlattı.
Gelenek. Mende halkı, bir insan atalarının ruhunu çağırabiliyorsa onların hiç gitmediğine inanır.
Onların yarattığı ve ilham verdiği bilgelik ve güç onun yardımına yetişir.

- Filmin burası çok iyi Anthony Hopkins bu sefer kendi eski başkanlarının heykellerine tek tek dokunur -
James Madison,
Alexander Hamilton,
Benjamin Franklin,
Thomas Jefferson,
George Washington,
John Adams.

Sizin rehberliğinizi istemeye uzun zamandır karşı koyduk. Belki de bunu yaptığımız takdirde, her şeyden üstün tuttuğumuz bireyselliğimizin tamamen bize ait olmadığını doğrulamış olacaktık.
Belki de size seslenmemizin zayıflık görülmesinden korktuk. Fakat sonunda bunun böyle
olmadığını anladık. Artık anlıyoruz. Anlamamız ve kim olduğumuzu anlamanın yolunun geçmişimizden geçtiğine inanmamız sağlandı.

Sizin gücünüze ve bilgeliğinize, korkularımızı, ön yargılarımızı ve kendimizi aşmak için ihtiyacımız var. Bize, doğru olanı yapmak için gerekli cesareti verin.

Sonuçta iç savaş çıkacaksa, çıksın.
Eğer çıkarsa, umarım nihai olarak,
Amerikan Devrimi'nin son savaşı olur.
Diyeceklerim bu kadar.















 Filmde kölelerin yaşadığı en acı olay 50 tanesinin yiyecek kalmadığından denize zincirlele yollandığı sahne. İnsanı dehşete düşürüyor:




Sinema Tarihinin En İyi Kölelik Karşıtı filmleri:

12 Years A Slave
http://kilavuzkarga.blogspot.com.tr/2014/03/bir-insalk-ayb-kolelik.html

Dijango Unchained
http://kilavuzkarga.blogspot.com.tr/2013/05/django-unchained-alexandre-dumas-zenci.html

Apocalypto

The Help

Köleliğin kaldırılmasına dair bir biyografi:
Lincoln
http://kilavuzkarga.blogspot.com.tr/2015/03/lincoln-2012-imdb72-2012-ylnn-en-iyi.html



Hiç yorum yok: