Umuda Yolculuk - Reise Der Hoffnung




Reise Der Hoffnung
Umuda Yolculuk
Journey Of Hope
imdb76 - 1990

Yabancı Dil Oscar'ını alan ilk Yerli Film
Filmin %90'ı Türkçe
Filmin %90 oyuncuları Türkiye'den
Filmin senaryosu
"Uçurtmayı da vurmasınlar" filminin senaryosunu yazan
Feride Çiçekoğlu...
Yılmaz Güney'in Yol filmi gibi Umuda Yolculuk filminin de Türkiye'deki çekimleri Şerif Gören'in Prodüksiyonunda gerçekleşmiş.
Filmin çok büyük bir kısmı Türkiye'de geçiyor ve Türkiye'de geçen kısımlarını Şerif Gören'in yönetiminin çok büyük katkıları var.
Filmin en estetik görüntüleri Türkiye çekimlerinde...
Filmin imdb'sinde bile İsviçre - Türkiye - Fransa ve İngiltere olarak hangi ülkeye ait olduğunu bu filmin sıralamış. Fransa ve İngiltere sadece yapıma para desteği verdiğine göre bu bir İsviçre ile Türkiye filmidir. Ve Türkiye bir yabancı dil Oscar'ı almıştır.

Oscar töreninde bu acıyı yaşayan aileye ve özellikle İsviçre'de hayatını kaybeden Mehmet Ali'ye ödülü adamıştır.

BURADA VİDEOSU VAR






Her sene Oscar'a giden gidecek film gündeme geldiğinde ya da Türkiye'de geçen bir film Oscar'a
aday olduğunda sosyal medyada tartışmalar başlıyor.
Örneğin bu sene Ayla filmi daha ön adaylar açıklanmadan direk Oscar en iyi dilde yabancı film adayı olduğu duyurmuştu. Halbuki bu yıl Altın Küre alan Fatih Akın'ın filmi Aus Dem Nichts - In the Fade yani Paramparça ön aday olmasına rağmen Oscar Adayı olamadı. Filmin afişinde Türkiye adayı değil direk Oscar adayı yazmak ve ticari bir yalan söylemek de Ayla filmine nasip oldu. Halbuki filmde sağlam bir Amerikancık sahneler de mevcuttu. Hay Allah!... Gene de ben Ayla filmini beğendim. 2016 yılı Oscar Adayı olan Fransa'da yaşayan yönetmenimiz Deniz Gamze Ergüven'in Mustang'ı da yukarıdaki analize benzer bir analiz ile Türkiye - Fransa - Almanya - Katar ülkelerine ait olduğu ve filmin tamamı Türkiye'de ve Türkçe olmasından ötürü bir Türkiye filmi olarak Oscar'a aday olduğunu söyleyebiliriz. Üstelik bu sefer Yönetmen de Türkiye'den...






Oscar'a aday adayı olarak gösterilen Türkiye'den filmler şunlar:
1964 - Susuz Yaz (Ki o sene Altın Ayı'yı kazandı)
1989 - Uçurtmayı Vurmasınlar (Ki en iyi yabancı dil Oscar'ını alan bu filmin senaristi)
1992 - Piano Piano Bacaksız (Ki bu filmin en önemli karakterini oynayan çocuk oyuncu başrolde)
1993 - Mavi Sürgün 1994 - Manisa Tarzanı 1997 - Eşkiya 1999 - Salkım Hanımın Taneleri
2000 - Kaç Para Kaç 2001 - Büyük adam küçük aşk 2002 - 9 2003- Uzak 2005 - Gönül Yarası
2006 - Dondurmam Gaymak 2007 - Takva
2008 önemli... Üç Maymun filmi eğer Türkiye filmi olarak geçiyorsa tek aday adaylıktan son beşe indirgenmeden önceki 9 film arasına girebildi. Bu filmi Türkiye'nin filmi olarak görmeyenler için Oscar'a en çok yaklaşan film Üç Maymun'dur.
2009 - Güneşi Gördüm 2010 - Bal 2011 - Bir Zamanlar Anadolu'da
2012 - Ateşin Düştüğü Yer 2013 - Kelebeğin Rüyası 2014 - Kış Uykusu 2015 - Sivas
2016 - Kalandar Soğuğu 2017 - Ayla




Nur Sürer bu konuda serzenişte bulunmuş bir röportajında:
Kaynak:
http://www.zorunlusahne.com/oscar-umuda-yolculuk-ve-nur-surer/

Soru:
Bu ülkenin bir hikâyesi, bu ülkenin oyuncularıyla Oscar alıyor ama bırakın resmî yapıyı, sinema çevreleri bile bu başarıyı sahiplenmedi. Bunu nasıl açıklarsınız?
Nur Sürer:
O dönem epey ses getirmişti. Belki Oscar bu denli yer de bulmuyordu toplumda. Sonrası malum; hafıza sorunu. Sinemacılar bile konuştuklarında “Ah! Bir Oscar alan filmimiz olmadı.” diyor.

Umuda Yolculuk muhteşem bir film. Filmin en önemli oyuncusu Mehmet Ali'yi canlandıran Emin Sivas çocuk karakteri bir çocuk oyuncu olarak çok iyi canlandırmış. Daha sonra Piano Piano Bacaksız filminde de çok başarılı oynayan oyuncu:
http://eminsivas.blogspot.com.tr/ bu filmindeki başarılı performansı ile umut vaat eden oyuncu ödülüne layık görülmüş.



Filmde başlarda umut dolu buhulu gözler zamanla yerini karamsar düşüncelerin yol açtığı korku dolu bakışlara dönüştüğünü görüyoruz. Filmin ilk yarısında (ki Reprodüksiyonu Şerif Gören'e ait olan kısım bu)  görüntü yönetmeni bazen bir Gökkuşağı ile bazen sıcak aile buluşmaları ile umudu beyaz perdeye çok güzel aktarmış....

Ben Türkiye prodüksiyonunu çok daha başarılı buldum filmi. Filme sert çıkışlar da hayat vermiş. Dedenin başlarda gidişe itiraz etmesi,
"Bu ot bile çıkarken kökleri çıkıyor. İnsan kökünden toprağından kaçamaz oğul..."
Ananın kararsızlığı, git geller, söylenen fiyatların hep katlayarak artması...
Film odağında Aile reisini tutsa da filmin en önemli karakteri çocuk... Çocuğun karakteri çok güzel dantel gibi işlenmiş...  Onula ilgili planlarda meraklı, uyanık, zeki biri olduğunu anlıyoruz.  Hatta böyle olduğu için kardeşlerinin de ileride hayatını kurtaracak olarak onu seçip yanlarında götürüyorlar.



Bir de ülke insanının hikayelerinde kaybeden kazık yiyen yoktur. En ucuza arabayı o almıştır örneğin. Bu konularda yalan söylemeyi de çok severiz. Amca oğlunun isviçre'den yolladığı mektup bu bağlamda çok değerli. Filmin ancak sonunda anlıyoruz. Amca oğlu ne iş bulmuş ne de oradaki yaşam mükemmelmiş...  Ama iş işten geçmiş oluyor. Hep bir kaçırılmışlık kaybedilmişlik hikayeleri ile yoğrulan Haydar acaba ben de elimdeki fırsatı tepiyor muyum algısı ile ölümüne bir yola girmesi belki de bu yüzden.


Norveç'e gidip de yüzlerce Siyasal İslam'a oy veren ve buradan bir türlü anlayamadığımız dincileri de bu film sayesinde az buçuk tanıyoruz. Bir röportajda bunlar şöyle cevap vermişlerdi: 
- Türkiye'de neden siyasal islamı destekliyorsunuz bir Avrupa ülkesinde yaşarken. 
- Çünkü Türkiye Cumhuriyeti'ne Şeriatı getirecek dinimizin emrettiği gibi...
- Siz de dönecek misiniz o zaman Türkiye'ye?
- Yok biz Şeriatta yapamayız...


Film önemli bir insanlık dramını gerçek insan sorununu gerçek bir hikaye üzerinden masaya yatırmış Yüzlerce benzerlerini bize hatırlatmış. O zamanki Avrupa'ya çalışmak için Türkiye'den gidenlere karşı Avrupa'lının empati kurması için Oscarlık bir film çekmiş.

Flmin Türkiye'de devlet tarafından yüceltilmemesinin ya da halka ulaştırılmamasının iyi bir PR çalışmasının yapılmamasının sebeplerini anlamak güç. Film gerçek bir hikayeden alınmış ama suç cahilliğin ta kendisi. Ve insanımızın hataları üzerinden anlatılıyor pek çok kısmı. Onlara çocukları götüremezsiniz demelerine rağmen pasaport almadan çocuğu da yanlarında götürmeleri bir hata...

Filmin devleti eleştiren belki de tek yeri insan simsarının devleti temsilen sembolik olarak belki de Polise: "Tek tek herkes terk ediyor memleketi - yönetecek kimse bulamayacaksınız" lafı olabilir. O da dediğim gibi çok sembolik olmuş.
Zamanında bir gazetede film için:
“Zavallı sefil üçüncü dünya ve onun biricik kurtuluş umudu olan batı” demiş.
 Belki de negatif propagandalar Oscar almasına rağmen filmin günümüzde bilinirliliğini negatif etkilemiş.

Peki biz SUriye'den zorunlu göçenleri anlatacak
Türkiye'de yaşayanlara Suriye'liler için bir empati oluşturabilecek
Oscarlık bir film yapma konusunda bir şeyler üretebilir miyiz?
Bu kapasitemiz var mı?
Bence Oscar'dan daha önemli bunu tartışabilmek...

Hiç yorum yok: