Kızıl Uçurum - Chi Bi
Filmde savaş tarihinden çeşitli alıntılar var:
--- spoiler ---
İttifak kurma görüşmelerinde kuzeyli danışmanın örülmemiş lifleri koparması ve örgülü liflerin kopmayışını göstermesi, bbc cengiz han belgeselinden öğrendiğime göre cengiz han öğretisidir. Tabi bunu ondan önce kimse akıl etmemiştir diyemem ama dalların tek tek kırıldığını, bütün halinde kırılmadığını gösterdiği kayıtlıdır ve bu konuda bilinen ilk isim odur.
Bulaşıcı hastalık taşıyan ölülerin düşmana gönderilmesi suretiyle biyolojik savaş yürütmek de yine Moğolların Kırım'daki kefe şehrini kuşatırken uyguladıkları bir yöntemdir. Çıkış yeri Asya'daki bir fare türü olan ve Asyalıların, özellikle Moğolların bağışıklık geliştirmiş olduğu veba, bu surette yani bir Ceneviz kolonisi, ticaret kenti olan kefe'den İtalya'ya kaçanlar tarafından Avrupa'ya taşınmıştır.
Savaş sahnesinde valinin kendisine saplanan oku çıkarması sadece abartı değil imkansızdır çünkü oklar çekerek çıkarıldıkları takdirde organları da beraberinde götürürler. Onun için ancak cerrahi müdahale ile çıkarılabilirler. Hatta çok derine saplanan oklar arka taraftan çıkarılır. Bunun önlemini de Cengiz Han bulmuştur (bir BBC belgeseli izledim, hala öğrendiklerimi satıyorum): zırhın altına ipek giymek. İpek okla yırtılmamakta, vücudun içine okla birlikte girmektedir. Bu da o okun sonradan çıkarılmasını çok kolaylaştırmaktadır. Lakin Çinliler o tekniği 5 asır önce uyguluyor olsalar bile savaş meydanında oku o şekilde çekip çıkarmak sadece söz konusu kişinin 10 dakika içinde kan kaybından ölümüne yol açar. Yok eğer Çinliler kanayan yaraya tampon yapma tekniğini de ta o yıllarda bulmuşsa bir şey diyemeyeceğim.
Gemi savaşı sahnesinde de rüzgardan yararlanıp düşman gemilerini yakma taktiği vandallar tarafından Bizans donanmasına uygulanmıştır. Jüstinyen'in İstanbul'dan yol çıkan donanması Kuzey Afrika sahillerine varmakta iken rüzgarı çok iyi hesaplayan vandal kralı donanmanın üzerine yanan gemiler yollamış ve bu şekilde muhtemelen 1 askerini bile kaybetmeden koca Bizans donanmasını yok etmiştir. Jüstinyen ekonominin belini doğrultup tekrar saldırana kadar yıllar geçecek, hıncını ancak kralın oğlundan alabilecektir çünkü kral çoktan eceliyle ölmüş olacaktır. Duvarında "nasıl da koyduk Bizans'a" diye atkı asılı mıydı bilmiyorum. Bizanslılar yaklaşık bir nesil sonra esir ettikleri vandal kralını şimdiki sirkeci'den Beyazıt meydanına kadar sürükleyerek götürmüşler, işkenceyi halka naklen izletmişlerdir. Olaylar bir yerde İstanbul'a bağlanıyor ya, onu da belirteyim dedim.
Tabi bir de futbol sahnesi var. Evliya çelebi seyahatnamesinde Türklerin tepük adıyla şimdiki futbola çok benzeyen bir oyunu 17. Yüzyılda oynadığı kayıtlıdır. Tabi "futbol Türk oyunudur, Çinliler sahiplenmiş" diyecek kadar enayi değilim. Söz konusu ayaklı top oyunu Anadolu'da Kafkaslar'da oynanıyor idiyse Çin'de de pekala yüzyıllardır oynanıyor olabilir. Yalnız top hakimiyetinin aynı 90'lardan sonra gelişen oyun tekniğine benzemesine edecek laf bulamıyorum. O zamanın seyyahları, tarihçileri ayakla oynanan top oyununun tekniğinin sınırlarını belirtmediği için hayal güçlerini alabildiğine kullanmışlar tabi.
--- `spoiler` ---
Çin filmidir. Çok da güzel filmdir. 10 kere daha izlerim.
(entry #25518181 tarih:2011-09-26 saat:15:11:09)
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder