Gake no ue no Ponyo 2008
imdb77
Hayao Miyazaki ustanın 2000 lerin son uzun metrajlı filmi.
Ustanın başyapıtı Sen to Chihiro no kamikakushi - Spirited Away
Tüm film listelerinde olan neredeyse tek amerika dışı animasyon film.
* Japon çizgi filmcileri önce batının hikayelerini çizdiler, batı karakterlerine o kadar alıştılar ki sonra hiç çekik gözlü çizemez oldular. Çok daha sonra kendi kültürlerine ait masallardan, efsanelerden esinlendikleri eserler vermeye başladılar. Miyazaki bunun önünü açan çok büyük bir üstat zaten.
* Ponyo, kırmızı elbise giyen ve insan olmak isteyen bir Japon süs balığıdır. Deniz kenarında, iç denize bakan bir kayanın üzerinde yaşayan beş yaşındaki Sosuke, bir sabah, kayalık sahilinde oynarken, saçlarını reçel kavanozuna sıkıştırmış Ponyo ile tanışır. Sosuke onu kurtarıp plâstik bir kovaya koyar.
- Japon inancına göre Deniz Kızları karaya çıkarsa yanlarında Tsunami getirirler -
Zaman geçtikte Ponyo ve Sosuke birbirlerine hayran kalırlar. Sosuke, Ponyo'ya korkmamasını ve onu koruyacağını söyler. Ama bir zamanlar insan olan Ponyo'nun babası Fujimoto onu okyanusa dönmesi için zorlar. Ponyo, insan olmak istediğini söyler
- Tıpkı Pinokyo gibi ... Adı da benziyor ... -
ve istemeden de olsa dünyanın ekoloji dengesini bozar.
* Ponyo'nun fantastik bir çizimi
Ponyo'nun büyük hali:
Death Proof
Death Proof 2007
imdb:71
Tarantinonun yönettiği çok az filmden biri ve bence en kötüsü:
Tarantino'nun içine Pedro Almodóvar girmiş gibi...
Dublörlere ve araba kült filmlerine saygı duruşu gibi hemi de hatunlar üzerinden.
* Filmin tek güzel sahnesi 3 tekrarlı kaza sahnesidir.
* Kezban olmakla, Kezban olmaktan kurtulma mücadelesi arasında kalan kızların diyaloglarının muhteşem olduğu film... Örnek: Üçlü koltukta öpüştüğü kız. 2 kız arkadaşına bu durumu anlatması.
* Telefon çaldığında çıkan sesle Kill Bill'e gönderme yapmış.
Tarantino'nun yönettiği filmler.
1992 Reservoir Dogs
1994 Pulp Fiction
1995 Four Rooms
1997 Jackie Brown
2003 Kill Bill: Vol. 1
2004 Kill Bill: Vol. 2
2007 Death Proof
2009 Inglourious Basterds
Filmin çok fazla hatunu var: Rose McGowan zaten bu ekibin hatunlarından.
Mary Elizabeth Winstead ise filmin sürprizi oldu.
Filmde Sinema Tarihinin en iyi Lap Dance'larından biri var:
Vanessa Ferlito
imdb:71
Tarantinonun yönettiği çok az filmden biri ve bence en kötüsü:
Tarantino'nun içine Pedro Almodóvar girmiş gibi...
Dublörlere ve araba kült filmlerine saygı duruşu gibi hemi de hatunlar üzerinden.
* Filmin tek güzel sahnesi 3 tekrarlı kaza sahnesidir.
* Kezban olmakla, Kezban olmaktan kurtulma mücadelesi arasında kalan kızların diyaloglarının muhteşem olduğu film... Örnek: Üçlü koltukta öpüştüğü kız. 2 kız arkadaşına bu durumu anlatması.
* Telefon çaldığında çıkan sesle Kill Bill'e gönderme yapmış.
Tarantino'nun yönettiği filmler.
1992 Reservoir Dogs
1994 Pulp Fiction
1995 Four Rooms
1997 Jackie Brown
2003 Kill Bill: Vol. 1
2004 Kill Bill: Vol. 2
2007 Death Proof
2009 Inglourious Basterds
Filmin çok fazla hatunu var: Rose McGowan zaten bu ekibin hatunlarından.
Mary Elizabeth Winstead ise filmin sürprizi oldu.
Filmde Sinema Tarihinin en iyi Lap Dance'larından biri var:
Vanessa Ferlito
Sevgili Frankie
Dear Frankie 2004
imdb:78
8w5n Bafta ve Avrupa Adayı
İskoç Filmi
* Pür bir kadın filmi, başrol oyuncusundan yazarına, yönetmeninden konusuna kadar.
* Kanalların çok rahat oynatabilecekleri bir aile filmi... Ailecek izlenebilirlerden.
* Anneanne - Anne - Çocuk ve bu çocuktaki baba hasreti.
Çocuğun işitme engelli olması dramı körüklüyor, Ailenin sorunları, parasızlık, iskoçya soğuğu ve ürkek bir kuş gibi her yere alışma süreçleri filmi ritmini düşürse de yönetmen akıcılığı diri tutmayı başarmış.
* Bu filmde kadın dayanışması olmasaydı olmazdı.
* Filmin sürprizi ve hatta tüm karizması ilerde 300 Ispartalı ve Law Abiting Citizen ile yüreklerimizi hoplatacak abi Gerard Butler!
imdb:78
8w5n Bafta ve Avrupa Adayı
İskoç Filmi
* Pür bir kadın filmi, başrol oyuncusundan yazarına, yönetmeninden konusuna kadar.
* Kanalların çok rahat oynatabilecekleri bir aile filmi... Ailecek izlenebilirlerden.
* Anneanne - Anne - Çocuk ve bu çocuktaki baba hasreti.
Çocuğun işitme engelli olması dramı körüklüyor, Ailenin sorunları, parasızlık, iskoçya soğuğu ve ürkek bir kuş gibi her yere alışma süreçleri filmi ritmini düşürse de yönetmen akıcılığı diri tutmayı başarmış.
* Bu filmde kadın dayanışması olmasaydı olmazdı.
* Filmin sürprizi ve hatta tüm karizması ilerde 300 Ispartalı ve Law Abiting Citizen ile yüreklerimizi hoplatacak abi Gerard Butler!
Bir İran Başyapıtı Daha
Rang-e Khode
Reng-i Hoda
The Color Of Paradise
Cennetin Rengi
1999
imdb:78
13w8n
Bana göre yönetmenin başyapıtı: Beççeha-yı Asuman Cennetin Çocukları
Bu filmin adını da ona gönderme olsun diye Cennetin Sesi - Cennetin Rengi denmiş. Orijinal çevirisi: Allahın Sesi
* İran Sinemasının Başyapıtlarından.
* Bizim Berlin film festivalinde ödül alan Ayı filmine çok benziyor. Gerek doğa çekimleri, gerek çocuk- baba ilişksi, gerekse trajik konusu ile.
* Ninenin evden kaçışı bana Ağustosta Rapsodi filmini hatırlattı.
* Yönetmen rengarenk çektiği bu renk cümbüşü içindeki film'de gözleri görmeyen, ama parmaklarının ucunda Tanrıyı arayan bir kör çocuğu anlatmış... Hele hele ninenin yaptığı kök boyalar ve çiçeklerin parsel parsel dağıldığı sahne harikuladeydi.
* - Büyükanne senin ellerin neden beyaz?
- Benim ellerim beyaz değil ki oğlum, çalışmaktan nasırlı ve kapkara oldular.
- Hayır büyükanne, senin ellerin bembeyaz. İyiliğin rengi bu.
Filmin en iç burkan ve unutulmaz diyaloğu:
Kimse beni sevmiyor!Ninem bile!
Kör olduğum için herkes benden kaçıyor.
Eğer görebilseydim diğer çocuklarla birlikte köy okuluna devam edebilirdim...
Ama, dünyanın ta öbür ucundaki körler okuluna gitmek zorundayım.
Öğretmenimiz, allah'ın bizleri diğer kullarından daha çok sevdiğini söylüyor ama, ben de diyorum ki,
madem öyle, bizi kör yaratmazdı...
Ki böylece o'nu görebilelim.
Öğretmenimiz dedi ki, ”Allah görünmezdir. O her yerdedir. O’nu hissedebilirsin. O’nu parmağının uçlarını kullanarak görebilirsin." dedi.
Allah'ı bulana kadar ellerimle her yere dokunacağım ve bulduğumda da, kalbimin bütün sırları dahil, her şeyi anlatacağım.
* Babanın haklı isyanında, onun kötü biri olmadığını anlıyoruz.
Tıraş olurken aynanın kırılmasıyla zaten kadersiz olan adam, uğursuzluklarla da mücadele etmeye başlar.
* Köprü ve nehir sahnesi bir İran filmi olarak çok çok iyi kotarılmış. Sadece At için belki batı homurdanmıştır. Ama o da filmi çok gerçekçi kılmış.
Reng-i Hoda
The Color Of Paradise
Cennetin Rengi
1999
imdb:78
13w8n
Bana göre yönetmenin başyapıtı: Beççeha-yı Asuman Cennetin Çocukları
Bu filmin adını da ona gönderme olsun diye Cennetin Sesi - Cennetin Rengi denmiş. Orijinal çevirisi: Allahın Sesi
* İran Sinemasının Başyapıtlarından.
* Bizim Berlin film festivalinde ödül alan Ayı filmine çok benziyor. Gerek doğa çekimleri, gerek çocuk- baba ilişksi, gerekse trajik konusu ile.
* Ninenin evden kaçışı bana Ağustosta Rapsodi filmini hatırlattı.
* Yönetmen rengarenk çektiği bu renk cümbüşü içindeki film'de gözleri görmeyen, ama parmaklarının ucunda Tanrıyı arayan bir kör çocuğu anlatmış... Hele hele ninenin yaptığı kök boyalar ve çiçeklerin parsel parsel dağıldığı sahne harikuladeydi.
* - Büyükanne senin ellerin neden beyaz?
- Benim ellerim beyaz değil ki oğlum, çalışmaktan nasırlı ve kapkara oldular.
- Hayır büyükanne, senin ellerin bembeyaz. İyiliğin rengi bu.
Filmin en iç burkan ve unutulmaz diyaloğu:
Kimse beni sevmiyor!Ninem bile!
Kör olduğum için herkes benden kaçıyor.
Eğer görebilseydim diğer çocuklarla birlikte köy okuluna devam edebilirdim...
Ama, dünyanın ta öbür ucundaki körler okuluna gitmek zorundayım.
Öğretmenimiz, allah'ın bizleri diğer kullarından daha çok sevdiğini söylüyor ama, ben de diyorum ki,
madem öyle, bizi kör yaratmazdı...
Ki böylece o'nu görebilelim.
Öğretmenimiz dedi ki, ”Allah görünmezdir. O her yerdedir. O’nu hissedebilirsin. O’nu parmağının uçlarını kullanarak görebilirsin." dedi.
Allah'ı bulana kadar ellerimle her yere dokunacağım ve bulduğumda da, kalbimin bütün sırları dahil, her şeyi anlatacağım.
* Babanın haklı isyanında, onun kötü biri olmadığını anlıyoruz.
Tıraş olurken aynanın kırılmasıyla zaten kadersiz olan adam, uğursuzluklarla da mücadele etmeye başlar.
* Köprü ve nehir sahnesi bir İran filmi olarak çok çok iyi kotarılmış. Sadece At için belki batı homurdanmıştır. Ama o da filmi çok gerçekçi kılmış.
Bu karda kışta Suç Filmi Çekmek
The Ice Harvest 2005
imdb:62
Yılın iyi suç filmlerinden.
Tek gecede olup bitenler silsilesi.
Polis Kardeş, Mafya Babası Abi Sendromu
Charlie Arglist: Did I ever tell you my father was a twin?
Pete Van Heuten: Identical?
Charlie Arglist: Fraternal. Looked a lot alike, though, him and my uncle. Different temperaments completely. My father, he's a cop. By-the-book guy. Believed in the law, wanted his only son to be a lawyer. Drank in moderation, didn't smoke. Kept up his life insurance premiums. Voted in every election, not just for president.
Pete Van Heuten: Lemme guess, uncle didn't vote?
Charlie Arglist: He said he didn't want to encourage the bastards. In and out of jail from the time he was 16... drunk all the time, fucked everything that walked. Won a fortune playing poker, lost it all the same way. Lost an eye in a fight. My father was 54 when he died of a massive embolism, right here in Wichita. My uncle died the very next day in a car wreck in California. So the point is... it is futile to regret. You do one thing, you do another... I mean, so what? What's the difference? Same result.
Filmin Hatunu
Connie Nielsen
Şeytanın Avukatında, en fora ikinci sarışın
Çok güzel olduğu filmler:
Bu film oyuncunun en güzel gözüktüğü film denilebilir, Ama zirve karakteri Lusilla olarak Gladiator'da oynamıştır.
imdb:62
Yılın iyi suç filmlerinden.
Tek gecede olup bitenler silsilesi.
Polis Kardeş, Mafya Babası Abi Sendromu
Charlie Arglist: Did I ever tell you my father was a twin?
Pete Van Heuten: Identical?
Charlie Arglist: Fraternal. Looked a lot alike, though, him and my uncle. Different temperaments completely. My father, he's a cop. By-the-book guy. Believed in the law, wanted his only son to be a lawyer. Drank in moderation, didn't smoke. Kept up his life insurance premiums. Voted in every election, not just for president.
Pete Van Heuten: Lemme guess, uncle didn't vote?
Charlie Arglist: He said he didn't want to encourage the bastards. In and out of jail from the time he was 16... drunk all the time, fucked everything that walked. Won a fortune playing poker, lost it all the same way. Lost an eye in a fight. My father was 54 when he died of a massive embolism, right here in Wichita. My uncle died the very next day in a car wreck in California. So the point is... it is futile to regret. You do one thing, you do another... I mean, so what? What's the difference? Same result.
Filmin Hatunu
Connie Nielsen
Şeytanın Avukatında, en fora ikinci sarışın
Çok güzel olduğu filmler:
Bu film oyuncunun en güzel gözüktüğü film denilebilir, Ama zirve karakteri Lusilla olarak Gladiator'da oynamıştır.
Songs From Second Floor
Sanger Fran Andra Vaningen - Songs From Second Floor - İkinci Kattan Şarkılar
2000 yılının en iyi kuzey avrupa ikinci filmi
2000 yılının en iyi avrupa ilk 5 film arasında
isveç filmi
* Başlarda skeç skeç gittiğini düşündüğüm film.
Küçük küçük durağan fakat çok komik üst üste sahneler şunlar:
Metro sahnesi: http://www.youtube.com/watch?v=so5M8Mgf50c
Zilyon yaşında zengin adama saygı duruşu: http://www.youtube.com/watch?v=cedB_Ye2O5A
Şehrin bir yerdinde kitlenmiş trafiğe rağmen, diğer çok yakın bir noktasında uçsuz duraksız boş bir yol olması.
Yönetmen, herkes doğum günüme gelsin diyen kızı, bütün kalabalığın içinde uçuruma atacak kadar kara mizah'a hakim...
Hepimizin bu tür şımarık laflardan sonra atarlanmalarımıza gönderme yaparak bize bir orgazm yaşatıyor: http://www.youtube.com/watch?v=j9mUx4EgLEg
İşte film bana başlarda böyle skeçler bütünü gibi geldi.
Klişe bi espridir, akıl hastanesinde bir deliyi doktor sanmamız.
Birini ismiyle arayan birinin sokak ortasında dövülmesi.
Kötü ötesi bir sihirbazın, seyirciden birinin karnını kesmesi.
Doktorun, çirkin ötesi hemşiresi ile ilişkiye girdiğini anladığımız tek cümlelik an.
Karnı kesilen adamın karısı yatakta döndükçe canının yanması.
Çok kalabalık bir toplantıda küçücük bir metni arayan adam.
- Ben bunlara çok güldüm -
* Simgesel ve Absürt Anlatım - Düşük Ritimli Boğuk bir film - Metaforlar, metaforlar!
"Bir karınca bir fili yiyemez - Bu imkansızdır."
* Filmin neredeyse tek devamlılığı isa heykelleri.
= Kötü şiir okuma muhabbeti komedi olarak bana The Hitchhiker's Guide to the Galaxy filmini hatırlattı:
The Hitchhiker's Guide to the Galaxy'den bir şiir:
Yaz Ortasında Bir Sabah Koltukaltımda Bulduğum Küçük Yeşil Şeye Kaside
"Ey lekecikli homurtu böcekçiği
hastalıklı bir arının üzerindeki
bir sürü gevezelik lekesi gibi..."
Bu filmde ise:
Kutlu olsun dikensiz kişiye.
Şapkası olmayan kele.
Gülleri olmayan hırsız.
Saat takan kişi Tanrı'yı gördü.
Asla ölmeyecek, onurlu biri!...
2000 yılının en iyi kuzey avrupa ikinci filmi
2000 yılının en iyi avrupa ilk 5 film arasında
isveç filmi
* Başlarda skeç skeç gittiğini düşündüğüm film.
Küçük küçük durağan fakat çok komik üst üste sahneler şunlar:
Metro sahnesi: http://www.youtube.com/watch?v=so5M8Mgf50c
Zilyon yaşında zengin adama saygı duruşu: http://www.youtube.com/watch?v=cedB_Ye2O5A
Şehrin bir yerdinde kitlenmiş trafiğe rağmen, diğer çok yakın bir noktasında uçsuz duraksız boş bir yol olması.
Yönetmen, herkes doğum günüme gelsin diyen kızı, bütün kalabalığın içinde uçuruma atacak kadar kara mizah'a hakim...
Hepimizin bu tür şımarık laflardan sonra atarlanmalarımıza gönderme yaparak bize bir orgazm yaşatıyor: http://www.youtube.com/watch?v=j9mUx4EgLEg
İşte film bana başlarda böyle skeçler bütünü gibi geldi.
Klişe bi espridir, akıl hastanesinde bir deliyi doktor sanmamız.
Birini ismiyle arayan birinin sokak ortasında dövülmesi.
Kötü ötesi bir sihirbazın, seyirciden birinin karnını kesmesi.
Doktorun, çirkin ötesi hemşiresi ile ilişkiye girdiğini anladığımız tek cümlelik an.
Karnı kesilen adamın karısı yatakta döndükçe canının yanması.
Çok kalabalık bir toplantıda küçücük bir metni arayan adam.
- Ben bunlara çok güldüm -
* Simgesel ve Absürt Anlatım - Düşük Ritimli Boğuk bir film - Metaforlar, metaforlar!
"Bir karınca bir fili yiyemez - Bu imkansızdır."
* Filmin neredeyse tek devamlılığı isa heykelleri.
= Kötü şiir okuma muhabbeti komedi olarak bana The Hitchhiker's Guide to the Galaxy filmini hatırlattı:
The Hitchhiker's Guide to the Galaxy'den bir şiir:
Yaz Ortasında Bir Sabah Koltukaltımda Bulduğum Küçük Yeşil Şeye Kaside
"Ey lekecikli homurtu böcekçiği
hastalıklı bir arının üzerindeki
bir sürü gevezelik lekesi gibi..."
Bu filmde ise:
Kutlu olsun dikensiz kişiye.
Şapkası olmayan kele.
Gülleri olmayan hırsız.
Saat takan kişi Tanrı'yı gördü.
Asla ölmeyecek, onurlu biri!...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)