Arif v 216 - Ağır Spoiler içerir -



Arif v 216
imdb82
2018

* Yılın Türk filmi olmaya namzet. Eh daha senenin başı. Bir gidişata bakmak lazım.

* Sinema tarihinin en fazla gönderme yapılan filmi. Adeta bir göndermeler silsilesi.

* PARODİ filmler: GORA "5. Element" filminin parodisiydi örneğin Bu filmde bir çok filmin parodisi gibi duruyor... Ağırlıklı olarak "Geleceğe Dönüş"

Daha önce blogumda yazdığım Cem Yılmaz'ın "Pek Yakında" filminin kritiği çok fazla okunmuştu.
PEK YAKINDA BKNZ ... Bundan da bi o kadar ümitliyim...
Haydi ya Zeus pardon DİONYSOS!

* Sinema tarihinde ilk defa bir filmde gönderme yapmak yerine tamamı göndermelerden oluşan bir şeyin içinde film var. Gibi.... (Twitter'a ve Eksiye yazdım bu tespitimi)

* Yeşilçam'a selam çakan filmler. Bu konuda en güzel selamı "Arabesk" çakmıştır. 


* Bir saygı duruşu filmidir.
Nasıl ki Spielberg, ilk uzaylı istilası bilim kurgusu H.G. Wells'in "Dünyalar Savaşı" romanını 150 yıllık olmasına rağmen çekiyorsa;
Nasıl ki Martin Scorsese, Sinema'nın en önemli keşiflerini yapmış George Melies'e saygı duruşu olarak HUGO'yu çekiyorsa; BKNZ
Cem Yılmaz'da çok sevdiği, gönül bağının olduğu Yeşilçam'ı Türk Pop müziğini Sadri Alışıkları - Ayhan Işıkları - Barış Mançoları - Zeki Mürenleri filminin merkezine oturtmuş... Belki de çocukluğundan beri kendini görmek istediği herkes ile kadrajda kendinle buluşturmuş... Pek de güzel olmuş ...

* Cem Yılmaz'ı usta yönetmenlerle mukayese edilmesi de doğru değil bence. Senarist olarak da bir Sadık Şendil değil elbet... Lakin sinema eğitimi almadığını, herhangi bir usta yönetmenin yanında çıraklık yapmadığını da hesaba katmak lazım Cem Yılmaz'ın... Gayet iyi kotarmış...



*Bilim Kurgu keşifleri Çilingir sofrasında meze edilmiş resmen...Arif'in çilingir masasında geleceğe dair bulduğu bir kaç şey filmin devamlığında da malzeme olmuş.
Gayet de başarılı icatlar çıkarmış başımıza üstat.
Örneğin adem elması üzerine yerleştirilen istenilen ünlünün sesini benzeten apare...
(Keşke Cem Yılmaz üniversitelerde okuyan gençlerle distopik sahne için biraz beyin jimnastiği yapsaydı. Fikirler satın alsaydı. Bilim kurguları kaliteli yapan şeyler geleceğe dair enteresan tasarımlardır bence. Bunu yapabilirdi...)
Örnek: Abisi Can Yılmaz Yahşi Batı filmindeki kovboya  "Joni Leş" ismini 10 bin öroya satmış... 10 bin öroya üniversite öğrencilerinden zilyon tane gelecek tasarısı çıkar be...


* Film 7'den 77'ye (Barış Manço) geniş bir yaş yelpazesini güldürmeyi başarmıştır. Bu da Cem Yılmaz'ın yeteneği. Steven Spielberg için bunu söylerler. Epey bi "taşşak" muhabbeti olsa da aileleri çocukları ile sinemaya çekmeyi başaran bir film Arif v 216.


* Cem Yılmaz evrensel sinema sanatına katkıda bulunma derdinde olan biri asla olmadı. O kendi mizah üslubunu daha geniş kitlelere taşımada sinemayı enstrüman gibi kullanmayı tercih etti. Cem Yılmaz sinemasını bunu kabul ederek eleştirmek gerekir. Yoksa kim Stand Up gösterisini sinema'da oynatacak ticari bir düşünce ile filmografisini şişirir ki? (Sinema böyle bir şey. Zamanında propagandist haberler mi verilmedi - dünya kupası maçları mı yoktu - son yıllarda lig maçları da sinemadaydı... Olabilir yani... )




* Bu film kesinlikle "Köşklü havuzlu mafyalı korkusaçmalamalı sıçmalı osurmalı tekpalyaçolu - komiğişöhreti'tek' " avam Türk komedileri ile mukayese edilmemelidir. Cem Yılmaz kesinlikle disiplinli bir çalışma örneği göstermiş ve iyi bir ekiple multi disipliner bir eseri  başarıyla seyircinin beğenisine sunmuştur.

* Bir Yeşilçam filmi olarak bakıldığında beklenmedik bir kalite emek ve para harcaması söz konusu.

* Orhan PAMUK'un en unutulmaz betimlemesidir Kara Kitap'taki distopya'da boğazın kuruması. Cem Yılmaz'ın distopyasında da Boğaziçi çöle dönüşmüş durumda. Kızkulesi randevu evine dönüşmüş. Enteresan olmuş mesela.
Filmde Barış Manço pek çok kez anılıyor. Burada da batmış vapurun adı olarak da anılmış. (Boğaz turu vapurunun gerçekten adı Barış Manço bu ara)



* Palyaçosu - komiği - kaliteli taklitleri - çalışılmış karakterleri filmin artıları. Filmin bütünlüğü yani ana öykü ve yan öykülerin başarı ile düğümlendiği bir senaryoya sahip olması Türk Sineması açısından da önemliydi. Üstelik paraya kıyılmış uzun bir çekim sürecine yayılarak tamamlanmış. Üstelik dönem filmi olarak gayet başarılı bir kostüm çalışması da yapılmış. Mekanlar çok özenle seçilmiş ve platolar yüksek maliyetle dekore edilmiş.

* Dünya sineması da Türk sineması da dövüş ve takip sahnelerinden artık vaz geçmesi gerektiğini düşünüyorum. Salt dövüş sahnesi ile seyircinin ilk gerildiği 1920'ler sinemasının şu an esamesi okunmaması gibi gelecekte de en çok günümüz sineması bu gereksiz sahneleri ile eleştirilecek büyük ihtimalle. Seyirciyi bunlarla gereksiz bir şekilde sıkılıyor... daha da doğrusu kötü bir niyet olarak zaman doldurulduğunu düşünenlerdenim. Yine de Arif v 216'daki bu sahnelerin gereksiz olduğunu söyleyen olumsuz eleştirilere sinema dilinde bir kalıp olmasından ötürü haksızlık ettiklerini düşünüyorum. Git sen bunu Hollywood'a anlat önce...

* Keşke Ajda Pekkan'ı Ajda Pekkan oynasaydı...

* Elbette sinema sanatında eserin değeri, kurgusundaki akıcılık, teknik ekibinin sinema sanatına kattığı zekice keşifler, filmografideki farklılıklar, senaryonun orjinalliği kadar etkileyiciği, karakter tanıtımları, karakterlerin çapaksız oyunculukları vb. şeylerle ölçülür.
Cem YILMAZ  teknolojinin toplumda yarattığı hastalık derecedeki hızı da hesaba katıp çok fazla pencere açmış sinemasında.  Popüler mizahın her türünden de faydalanmasını bilmiş. Bu kadar günderme yapması sinema sanatına hizmet ettiği manasına gelmez. Böyle olsa ZAZ filmleri ve o ekolden gelen bir çok absürt film yere göğe sığdırılmazdı.
Gene de büyük bir emek verildiği ve eğlendirdiği aşikar.

Filmde Politik Mizah:
-  Komşularla sıfır sorun
-  Almanlar bizi kıskanıyor
- Distopik kısımdaki "Sistem yandaşı Muhafazakar kafanın sistem ne olursa olsun onun bir parçası olması -  yanında durması alışkanlığı"
En ince politik mizahtı diyebiliriz...
Üstelik adam Cem Yılmaz'ın "Merhaba"sına direk imalı bir şekilde "Selamün aleyküm" diyor.
Tam bir dinci eleştirisi ...
Cem Yılmaz politik mizah yapmaktan çekindiğini söylese de inceden görmeyi seviyor. Ecevit'in ancak koltuk altına birileri girerek başbakanlık yaptığına dair söylemlerden sonra: "Günümüzde politikacıları taklit etmek de zor... Sahnede en az üç kişi olmanız gerekiyor" diyebilmişti. Günümüz de konjonktür Özal dönemi - Demirel dönemi ve takip eden yıllar gibi mizaha çok fazla geniş bakamıyor. Bu yüzden mizahçıları bu konuda çok da suçlamamak lazım diye düşünüyorum.




*  Sinema'ya gönderme rekorları kırmış. Türk sinemasının en hicvi tartışmasız "Arabesk" filmidir. Arif v 216 ise sinema hicvinden çok Türkiyenin popüler müziğinin kaliteli diyebileceğimiz isim yapmış üstatlarına atıflarda bulunma filmi diyebiliriz. "FINDIKKIRAN" esprisine ciddi ciddi çok güldüm yalnız...

Filmin bir kaç tane epik mizahı vardı:

Cem Yılmaz filmlerinde her zaman bir meta söylem vardır. Cem Yılmaz arada epik tiyatronun y efekti gibi sürekli onun bir film olduğunu söylemeye çalışıyor. Bunu sinemada en başarılı Dövüş Kulübü filmi yapmıştı. Epik Mizah derken de mizahın böyle bir söylevi olan türünden dem vuruyorum. Bu filmde bunun başarılı örnekleri mevcuttu.

* Seyirciye seslenen an: "Uzaylı da olsa insan insandır" yerine "Robot da olsa insan insandır" demesini bekledik ama demedi.
* Filmin arasının verildiği an ve sinema arasının reklamlarla başladığını bildiğinden reklamla devam senkronize başlangıç bence çok şık bir epik mizah örneğiydi.
* Direk seyirciye seslendiği bir iki sahne daha vardı... Bir sol duruşu olması ve epik tiyatroyu bilmesi babında Yılmaz Erdoğan'dan öğrendiğini düşündüğüm bu Epik mizah örneklerini akıllıca kullanmış
Cem Yılmaz. Bunlardan en önemlilerinden birisinde Abisi Can Yılmaz'ı da oynatmış.
- Besim Abi seni çağırıyor.
- Kim oynuyor Besim Abiyi?
- Zafer ALGÖZ
- Ha Zafer abi mi... Tamam o zaman...
* Bence filmin en önemli ve değerli Epik Mizah'ı Filiz Akın'ın seslenmesindeki senkron hataları...
Çok zekice. Bilenler bilir eski Türk sinemasının kanserlerinden biriydi seslendirme senkron kaymaları... Hem saygı duruşu hem de Epik bir Mizah örneği olmuş.
* SWAT'ların ettiği küfürleri kahretsin diye altyazı ile yazması da meşhur TRT yabancı film sansürüne atıf gibi duruyor... Bu da kendi çapında bi epik mizah örneği gibi...



Filmin kelime oyunu ve kelime esprileri:
Cem Yılmaz bu konuda gerçekten yetenekli birisi ve filmlerinde buna özellikle dikkat ediyor. Bu filmde zilyon tane vardı. Ama bunları ancak bir kaç tekrar izlemede ayıklayabilirim.

Filmin en önemli devamlılık mizahı:
Yüze yapışan gazete'den hangi tarihte olduklarını öğrenmek... "Bir cisim yaklaşıyor" kadar komikti.


Filmin "Gelecek Paradoksu" Konsepti Back To The Future filminden alındığını düşünüyorum.

Gönderme yapılan filmler: *  Whiplash: Erşan Kuneri'nin Arif şarkı söylerken durdurma hareketleri Whiplash göndermesi.
* Shining: İki kız çocuğu
* Wolverine: Burada çelik bıçaklı parmaklarla yapılan kelime oyunları seyirciyi epey bi güldürdü.


* Terminatör 2: Sık sık donla zamanda yolculuk yaptıkların birinde karşısındakinin elbisesini isterken Arnold babaya gönderme yapılmıştır. Yalnız kadınlar hamamı sonrasındaki elbise kombinasyonu filmin en iyi gaglarından birine dönüşmüştür.
* Pleasantville 1998 : Renklinden siyah beyaza düşme... Ve bir olayla birlikte yavaş yavaş renklenme...
* Gökdelenden düşme sahnesi Watchmen



* Cem Yılmaz'ın camdan düşme sahnesi pek çok Hollywood filminde vardı. O kalitede yapıldığı için onlardan bir kaçı akla getirmedi değil. O kadar gönderme yapılınca insan buda mı gönderme diye düşünmüyor değil.
* Gene masa altında cinsel organlara dayanmış silah'da Hollywood klişesi olarak buraya taşınmış.
* Gelecekte kötü adam ise Ninja Kaplumbağalardaki beyne benziyordu.
* Kill Bill: Tek bir hamle ile kalp durdurma teknik olarak da bu filmi hatırlattı.
* ZAZ'ın Uçak serisindeki esprilerden de bir kaç tanesi var gibiydi...


Nuri Bilge Ceylan ve Zeki Demirkubuz'a yapılan gönderme'de kapı gıcırtısı (Zeki Demirkubuz filmlerinin fakirliğinin simgeleşmiş sesidir)  ve elma yuvarlanması (Bir zamanlar Anadolu'nun en önemli metaforlarındandır) bence bir göndermeden çok saygı duruşudur.
Ki Cem Yılmaz PEK YAKINDA filminin başında duvarda da afişi olan Türk Sinemasının gelmiş geçmiş en iyi dramı "KADER" filminin kopyasını yapmayın der. Zeki Demirkubuz'a saygı duruşunda bulunur. İçten içe belki de "kitleme ihanet etmiş olmasam" böyle filmler çekmek isterdim, demek istiyordur, belki. Bilemedim.
Pek Yakında filmine bir iki gönderme daha vardı. Geleceğe dönüldüğünde afişi vardı mesela.
O filmdeki "istese görür" esprisi de olduğu gibi taşınmış...
"Böyle üç iş yapsak" geyiği de Hokkabaz'a gönderme...



"Zeki Müren de bizi görecek mi - Vizyontele Tuuba" esprisi fragmanda da görülmekteydi. Bu da

Mavi Boncuk: Emel Sayın'ın halıya sarıp kaçırılma sahnesine benzer şekilde 216'yı da halıya sarıp kaçırıyorlar. Hatta Kemal Sunal'ın külüstürünün orjinali de var gibi geldi bana o sahnede...

Banker Bilo: Almanca konuşulan sahnelerde sanki bu filme atıf varmış gibiydi.
filmin en çok akılda kalanlarından biri oldu.

Kapıcılar Kralında Kemal Sunal'ın Şener Şen'den fırça yedikten sonra aşkı için söylediği:
Parka gidecekmiş iki gözümün çiçeği repliği bu filmde Çorba yapmış iki gözümün çiçeği'ne dönüşmüştür. BKNZ

GORA'ya yapılan atıflar:

Ateş Toprak Su ve TAHTA!

Gora'daki en komik diyalog bence şuydu:
Alo Muhittin. Uzaylılar tarafından kaçırıldım... Evet "TARAFINDAN" BKNZ
Çünkü Uzaylılar tarafından kaçırıldım diyen bir adamın bu cümlesinde akla takılabilecek, kelimeden şüphe edilebilecek en düşük ektiye sahip kelimeyi sormuş karşı taraf...
Bu filmde de Arif: Uranüs - Evet Anüs diyor... Komik bence...

Erşan Kuneri'nin mavi don takıntısını bu filme de koymuşlar. BKNZ
Mavi donun var mı. "Var abi". Yaz donunu yanında getirecek.
Ayrıca duvardaki "kafa hariç 17" bu filmde de Arif ve 216 dendiğinde gönderme yapıyor...


Acaba bu filmin senaryosunu Bob Marley Faruk mu yazdı - Erşan Kuneri mi çekti
Filmde Bob Marley Faruk ile karşılaşma bundan dolayı mu var.
Gora'daki muhabbeti hatırlayalım. Bob Marley Faruk bir robotun bir insana aşkını senaryolaştırmıştı:
B M Faruk: Merhaba Erşan abi.
Erşan Kuneri: Dışarıda tank görüyorum Faruk, hayırdır bi kutlamamı var?
B M Faruk: Geçelim onu abi, muhteşem fikirlerim var, sinemada yepyeni bir soluk, bilim kurgu ne dersin?
Erşan Kuneri: Bilim mi? ver bakayım.
B M Faruk:  Amerikalılar bu işe girdi abi, bu işte muhteşem para var.
E. K. : Cinsellik var mı?
B M Faruk: Yok abi. Bir robotun başından geçen maceralar. Filmin adı "altı milyon dolarlık adam". nasıl?
E.K.: Altı milyon mu? Sen beni batırmak mı istiyorsun Faruk? Ayrıca memlekette döviz yasak, bilmiyor musun?
B M Faruk: Filmin adını değiştirebiliriz abi.
E.K.: Mesela?
B M Faruk: "Ay'da sevişenler "nasıl?
E.K.: Olmaz, ayda olmaz, bir haftada çekmemiz lazım.
(Ekonomik olduğundan Türk sineması normalde bir haftada film çekimlerini tamamlıyor. Arif v 216 ise aylar sürmüş... Buradan bile bir şey çıkar...)
B M Faruk: Onu hallederiz abi, bir robot, ay'da bir astronota aşık oluyor. nasıl?
Bir de ilk film olan GORA'nın ana karaktere isim verme ile ilgili çok sağlam bir gönderme vardır. Cem Yılmaz GORA'daki karakterin adını ilk Sami koyar. Sonra beğenmez bu ismi ve babasının ismi Arif'i daha uygun görür. Bunu da film sonrası röportajlarında sık sık söyler. Şimdi bu filmin bi yerinde Pembeşekerle kavga ederken "bundan sonra bana Sami de "der. Buradaki isim çatışması Gora'dan da önceye Gora'nın senaryo aşamasına bir göndermedir....


Erdal TOSUN'u anma anı:
216 Rendroy'un büstünü eline alıp "Hayallerimizi Satmadık ya" diyor. Burada Erdal TOSUN'un meşhur Rina filminin en son cümlesine de bir atıf var:
Ne olmuş yani büyük adam olamadıysak Hayallerimizi satmadık ya BKNZ



GORA ile çok örtüşen noktalar vardı. Başlangıç Arif'in dolandırıcılıktan vaz geçmediği üzerine GORA ile birebir örtüşüyordu. Buradaki detaylar uzun süre yazılıp çizilecek ve hep bir şeyler keşfedilecektir diye düşünüyorum.




Umut Sarıkaya'nın Türk ve Dünya Sinemasındaki etkileri diye çok ciddi bir sinema doktora tezi hazırlanmalıdır. Filmde rum meyhanesi YORGO klişesi Umut Sarıkaya'nın karikatürü esintisi olduğuna ben de katılıyorum.



* Filmde Sunay Akın'ın oyuncak müzesinden pek çok malzeme vardı. Hatta 216'nın geldiği uzay aracı da bizim çocukluğumuzun meşhur oyuncaklarına göndermeydi.


* Sadri Alışıklar - Barış Mançolar - Zeki Mürenler bu film ile bir kere daha hatırlanması hatırlatılması bence kötü bir fikir değildi. 70'leri yaşamış bir nesil ile 80'lerin kayıp neslinin de bu değerlerle büyümesi ki bu nesiller  Cem Yılmaz'ın çekirdek kitlesini oluşturduğunu düşünüyorum, bu filmi beğenecektir. Bu nesillerin Türk Sanatçıları olarak bunları unutamaması filmin başarısında önemli rol oynuyor. Cem Yılmaz'ın tartışmasız en komik filmi GORA'yı seven bir kitlenin de mutlak izlemesi gerektiği bir film Arif v 216.




Bir çok kostüm arasında, ki Zeki Müren kostümleri efsaneydi, ben en çok buna güldüm.

Komedi zor iş. Hele sinema da çok daha zor. BKNZ
Kesinlikle Tavsiye ediyorum.

Gora'yı sevenlere: Gora kadar iyi film.


CASTİNG

Filmin oyuncuları arasında babalarının hatıralarını canlandıralar dikkat çekiyor.
Cüneyt Arkın'ı oğlu Murat Arkın oynuyor.
Turist Ömer'i Sadrı Alışık'ın oğlu Kerem Alışık canlandırmış.
Fena da değil performansı... Babasına saygı duruşu yaptığı sahne de filmin duygusal sahneleri arasında.
Barış Manço'nun oğlu neden Barış Manço'yu oynamamış merak ettim. Bir de ben bir Erol Evgin Peruk espirisi cesareti olmamasına şaşırdım mı ... Şaşırmadım... Neden? Çünkü Cem Yılmaz hiç cesur bir sinemacı değil...





Filmin hatunu tüm güzelliği ve yeteneği ile Seda Bakan:



Bobiler'den iyi bir afiş çalışması: 


İşte Cem Yılmaz'ın kırdığı heykel ile yıllar önce çektirdiğim fotoğraf :)


Filmi liseliler ve ergenler pek beğenmiyor...
Evet ağırlıklı olarak 70 ve 80'lerde çocukluk geçirmiş olanlara için notalji fırtınası estiren bir film.
Bu babda baktığınızda afişe +30 yazılabilirdi .... 


Filmden Flaş bir espri:
La bu Mahallenin Ameliyatı Biter mi?
Bu filminde masaya yatırılıp incelenmesi uzun süre bitmeyecek gibi duruyor.

Filmin sorunları:
Senaryosunda organik bir bağın oluşturulamaması..
Geniş plan çekimler olmayınca çok ucuz durması...
Kopukluklar gereksiz karakterler...
Film sanki kendi tayfasına çekmiş gibi ... Sadece oyuncular için demiyorum çevresinde ve kafasındaki tüm sanat camiasına çekmiş gibi... O yüzden senaryo allak bullak olmuş... Çorbaya dönüşmüş... Bütünlüğünü kaybetmiş gibi...

Sonuna yakın takip sahnesi
Seyirciye atılan tirat...

ARİF IŞIK UZAYLI MI?

Tüm bu Arif IŞIK karakterinin olduğu filmler şu youtube kanalında anlatıldığı gibi organik bir şekilde birleştirilerek senaryo bakımından da güçlü bir film ortaya çıkarılabilir:

Yoksa Arif IŞIK uzaylı mı sorusuna çok güzel cevap bulmuşlar...









Kesinlikle TAVSİYE EDİLEYBIL....



Hiç yorum yok: